Türkiye’nin Su Krizi: Musluklardan ‘Tısss’ Sesi Gelmeden Uyanacak mıyız?

“Bir Musibet Bin Nasihatten İyidir” Sözü Gerçek mi Oluyor?

Toplum olarak sıkça başvurduğumuz bir deyiş vardır: “Bir musibet bin nasihatten iyidir.” Görünen o ki, bazı gerçekleri idrak edebilmemiz için acı tecrübeler yaşamamız kaçınılmaz oluyor. Yıllardır uzmanların hazırladığı sayfa sayfa raporlar, “Türkiye Çölleşiyor” diye adeta feryat ediyordu. Ancak bu uyarıları, bu binlerce nasihati kulak ardı ederek alışkanlıklarımızı sürdürmekte ısrarcı olduk.

İzmir ve Çeşme’deki Susuzluk Bir Uyarı mı?

Eğer hazırlanan bu raporları birer “nasihat” olarak kabul edersek, son dönemde Çeşme ve İzmir’de yaşanan ciddi su kesintilerini ve susuzluk sorununu da acı bir “musibet” olarak görebiliriz. Peki, bu yaşananlar ders almamız ve aklımızı başımıza toplamamız için yeterli olacak mı? Yoksa ille de musluklarımızı açtığımızda o korkutucu “tıısss” sesini duymayı mı bekleyeceğiz?

Unutmamalıyız ki, o “tıısss” sesi artık işin son noktasıdır ve o noktadan geri dönüş neredeyse imkansızdır. Ne yazık ki biz, köprüden önceki son çıkışı kaçıralı çok oldu.

Su Kaynakları Elmas Madenlerinden Daha Değerli

Bu kritik eşikten sonra yapılması gereken tek ve en önemli şey, elimizde kalan kısıtlı temiz su kaynaklarını bir an bile tereddüt etmeden, gözümüz gibi korumaktır. Günümüzde temiz su, elmas madenlerinden bile daha değerli bir hale gelmiştir. Zaman zaman gündeme gelen deniz suyunu arıtarak içme suyu elde etme projeleri ise tam bir trajikomik vakadır. Bir yanda elinizdeki eşsiz kaynakların değerini bilmeyip onları hoyratça kirleteceksiniz, diğer yanda ise sanayi ve şehir atıklarıyla dolu denizin suyunu arıtmak için devasa paralar harcayacaksınız. Bu, insanoğlunun içine düştüğü en büyük çelişkilerden biridir.

Gelecek İçin Zorunlu Değişim: Alışkanlıklarımızı Terk Etmeliyiz

Artık son sözü söyleme zamanı gelmiştir: Su kullanma alışkanlıklarımızda atalarımızdan, anne ve babamızdan gördüğümüz yöntemleri ve alışkanlıkları derhal terk etmek zorundayız. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, bu değişim artık bir tercih değil, bir mecburiyettir.