Sana Göre Haber

‘Arkeolojinin Altın Çağı’ Sergisi Tartışmaların Odağında: Uzmanlardan ‘Talan Çağı’ Eleştirisi

‘Arkeolojinin Altın Çağı’ Etkinliği Tartışmalarla Başladı

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, uluslararası bir arkeoloji sempozyumuna ve “Arkeolojinin Altın Çağı” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Bu önemli etkinlik, 65 yıl sonra anavatanına dönen Marcus Aurelius heykelini de sanatseverlerle buluşturuyor. Bakanlık, bu etkinliğin bir cumhurbaşkanının ev sahipliği yaptığı ilk arkeoloji temalı program olduğunu vurguladı.

Ancak bu etkinlik, arkeoloji camiasında ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi. Birçok uzman, mevcut durumu ‘altın çağ’ yerine ‘talan çağı’ olarak nitelendirerek tepkilerini dile getiriyor.

Tarihsel Bir Bakış: Atatürk ve 1937 Tarih Sergisi

Türkiye’nin arkeolojiye verdiği önem yeni değil. 20 Eylül 1937‘de, Atatürk’ün teşvikiyle Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’nde Türkiye’nin ilk resim ve heykel müzesi açılmıştı. Atatürk, II. Türk Tarih Kurultayı kapsamında düzenlenen bu sergide Alacahöyük kazılarından çıkan eserleri bizzat incelemiş ve bilgi almıştı. Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi Arkeolog Nezih Başgelen, o dönemin sergisinin Anadolu’nun zengin kültürel birikimini yansıtan önemli bir olay olduğunu belirtiyor.

Sempozyum ve Sergi Detayları

Bugün başlayan ve üç gün sürecek olan sempozyum ile altı ay boyunca açık kalacak sergi, önemli bir buluşmaya sahne oluyor. Etkinliğin öne çıkan özellikleri şunlardır:

Arkeologların en büyük beklentisi, sergi bitiminde eserlerin ait oldukları müzelere eksiksiz ve güvenli bir şekilde iade edilmesi.

Uzmanlardan ‘Talan Çağı’ Eleştirisi

Sempozyuma davet edilmeyen bazı arkeologlar, ‘Arkeolojinin Altın Çağı’ tanımına şiddetle karşı çıkıyor.

Bülent Türkmen: ‘Yapılan Olumsuzlukların Üstünü Örtme Çabası’

Türkiye Arkeologlar Derneği Genel Başkanı Bülent Türkmen, tanımın son derece iddialı olduğunu ancak gerçeği yansıtmadığını savunuyor. Türkmen’e göre Türkiye, arkeolojinin talan çağını yaşıyor.

“Kaçak kazıların ve tarihi eser kaçakçılığının hat safhaya ulaştığı, müzelerde eserlerin kaybolduğu, SİT derecelerinin düşürülerek korunması gereken alanların imara açıldığı gibi bir sürü olumsuzluğun artarak devam ettiği bir dönemi altın çağ olarak ilan etmek bütün bu yapılan olumsuzlukların üzerini örtmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.”

Türkmen, bu eleştirel bakış açıları nedeniyle sempozyuma davet edilmediklerini düşünüyor. Eleştirilen projeler arasında Latmos’taki taş ocakları, Kapadokya’daki asfalt yol ve Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yıkım kararı gibi konular yer alıyor.

Nezih Başgelen: ‘Arkeolojik Eserlerin Tahribatı Önlenmeli!’

Arkeolog-Editör Nezih Başgelen ise etkinliğin Cumhurbaşkanlığı himayesinde yapılmasını önemli bir girişim olarak değerlendiriyor. 1937’deki kongreye atıfta bulunan Başgelen, o dönemde Atatürk’ün vizyonuyla antik kentlerin hava fotoğraflarının bile çekildiğini hatırlatıyor.

“Bu anlayışın tüm ülke çapında araştırma, kazı, müzecilik ve koruma alanında özellikle de arazideki arkeolojik eserlerin tahrip edilmesini önlemede samimiyetle uygulanmasını dileriz.”

Başgelen, etkinliğin arkeolojiye en üst düzeyde gösterilen ilgi açısından değerli olduğunu ancak bu ilginin sahadaki koruma çalışmalarına da yansıması gerektiğini vurguluyor.

Exit mobile version