Sana Göre Haber

İstanbul’un İkonik Kedileri Hollandalı Fotoğrafçının Objektifinde: Yeni Kitap ve Sergi Geliyor

İstanbul’un Dört Ayaklı Simgeleri: Kediler

İstanbul’un tarihi sokaklarında, hareketli pazarlarında ve huzurlu avlularında kediler, şehrin adeta sessiz ve özgür sahipleri olarak dolaşıyor. Şehirde kediler yalnızca var olmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumun önemli bir parçası olarak kabul edilip büyük bir özenle korunuyor.

Türkiye’de hayvanlara yönelik şiddet haberleri zaman zaman üzücü bir şekilde gündeme gelse de, özellikle İstanbul’da kedilerin bakımı ve korunması konusunda sergilenen toplumsal dayanışma, daha umut verici bir tablo çiziyor. Ancak sokakta yaşayan köpeklerin durumu ise halen çözüm bekleyen ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.

Hollandalı Fotoğrafçı İstanbul’un Kedilerini Ölümsüzleştirdi

İstanbul’un bu dört ayaklı simgeleri, Hollandalı fotoğrafçı Marcel Heijnen’in de dikkatini çekmiş. Heijnen’in ağustos ayının ortalarında yayımlanacak olan “İstanbul’un Kedileri” (“City Cats of İstanbul”) adlı kitabı, şehrin kedilerle bütünleşen imajına sanatsal bir katkı sunmayı hedefliyor. Kitabın önsözü ise İstanbul Kedi Müzesi kurucusu Fatih Dağlı tarafından kaleme alındı. Ayrıca, kitapta yer alan eşsiz fotoğraflar 20 Eylül‘de Kedi Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak.

Hong Kong’dan İstanbul’a Uzanan Kedi Sevgisi

Sanatçının kedilerle olan yolculuğu, Hong Kong’da kent yaşamındaki yerlerini belgelediği “Shop Cats” (Dükkan Kedileri) serisiyle başladı. İnsanların ve hayvanların şehirlerdeki bir arada yaşama dinamiklerini merak eden Heijnen için bir sonraki durak doğal olarak İstanbul oldu. Yönetmenliğini Ceyda Torun’un üstlendiği ve 2016’da büyük beğeni toplayan “Kedi” belgeselinden de ilham alan fotoğrafçı, 2023’te ilk kez İstanbul’a geldiğinde şehrin kedi nüfusu karşısında hayrete düştü.

İlk ziyaretinde Heijnen, kafelerde uyuklayan, pazar yerlerinde koşturan ve tarihi yapıların üzerinde güneşlenen kedilerin şehrin dokusuna ne denli işlediğine tanık oldu.

“Bu kediler ne tam evcil ne de tamamen sokak kedisi; toplum tarafından ortaklaşa bakılan bir ‘hibrit’ formundalar. Her köşede farklı bir hikâye var: baharat pazarını yöneten turuncu bir tekir, cami basamaklarına uyum sağlayan üç renkli bir kedi. Osmanlı ihtişamı ile mütevazı arka sokaklar arasında özgürce dolaşıyorlar ve İstanbul halkı tarafından yemek paylaşımı, barınak yapımı ve sevgiyle kucaklanıyorlar. Bu ilişki kayıtsızlık değil, karşılıklı saygı ve sevgi üzerine kurulu.”

“3 Dakikadan Uzun Süre Kedi Görmeden Yürüyemiyorsunuz”

Avrupa’nın pek çok şehrinde kedilerin insanlardan kaçtığını ancak İstanbul’da durumun tam tersi olduğunu belirten sanatçı, kendi deneyimlerini paylaşıyor. Diz çöküp kamerasını hazırladığında kedilerin hemen yanına gelerek ilgi beklediğini ifade ediyor.

Heijnen, İstanbul’un kedilerle olan eşsiz bağını şu sözlerle özetliyor:

“İstanbul’da 3 dakikadan uzun bir süre kedi görmeden yürüyemiyorsunuz. Kediler sağlıklı ve bakımlı, insanlar onlara sahip çıkıyor. Sokakta birçok kişi kedilerin isimlerini bilir, onlara bakar, hatta hasta olan kedilerin tedavisini üstlenir. Bu, resmi bir görev olmasa da şehrin kültürel bir parçası.”

Şehrin Ruhunu Yansıtan Kediler

Fotoğrafçı, İstanbul kedilerinin şehrin kimliğine olan katkısını da vurguluyor. Onların hem tarihi yapılarla hem de modern yaşamla iç içe olduğunu belirtiyor: “Bir kedi Bizans dönemi heykelinin üzerinde otururken, diğeri modern bir kafede uyuyabilir. Bu kediler şehrin ruhunu simgeliyor. İstanbul deyince akla artık kediler geliyor. Metroda, camide, sokakta onlar var. Bu da şehrin DNA’sının bir parçası.”

Heijnen, projesinde kedilerin romantik imajıyla gerçek kentsel hayat arasındaki dengeyi kurmaya çalıştığını söylüyor. “Hem sakin, şiirsel kareler hem de pazarların, insanların, şehir hayatının hareketli görüntülerini yakalamak istiyorum. İstanbul, hem tarihî hem modern bir şehir; ikisi de anlatılmalı,” diyor. Sanatçı, kitabının İstanbul’un bu zengin imajına farkındalık ve güzellik katmasını umduğunu dile getirerek sözlerini noktalıyor: “İstanbul’daki kediler çok bilinen bir gerçek. Benim görevim, bunu güzel fotoğraflarla, iyi ışıkla sanat haline getirmek ve Kedi Müzesi’nde sergileyerek daha da görünür kılmak.”

Exit mobile version