Polonya’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan muhafazakar tarihçi Karol Nawrocki, Parlamento’da düzenlenen törenle yemin ederek görevine resmen başladı. Nawrocki, iki dönemdir cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Andrzej Duda‘dan görevi devraldı.
Nawrocki’den Kritik Mesajlar: Göç ve AB Politikaları
Göreve başlama konuşmasında önemli konulara değinen Nawrocki, Polonya’nın geleceğine dair vizyonunu ortaya koydu. Cumhurbaşkanı, ülkesinin egemenliğinin güçlü bir savunucusu olacağını vurguladı. Nawrocki’nin öne çıkan vaatleri ve politik duruşu şu şekilde sıralanabilir:
- Düzensiz Göç: “Düzensiz göç” olarak tanımladığı duruma karşı net bir tavır alacağını belirtti.
- Avro Bölgesi: Polonya’nın avro para birimini benimsemesi fikrine karşı çıkacağını ifade etti.
- Avrupa Birliği: AB içinde yer alan ancak kendi kimliğini ve egemenliğini koruyan bir Polonya’yı temsil edeceğini söyledi.
İttifaklar ve Yargı Reformu Vurgusu
Dış politikada Batılı müttefiklerle olan ilişkilere büyük önem atfeden Nawrocki, “En önemli ittifaklarımızı, özellikle ABD ile olan ittifakımızı destekleyeceğim.” diyerek transatlantik bağların altını çizdi. Yargı sistemiyle ilgili olarak ise, “Polonya’nın hukuk düzenini baltalayan” hakimlerin atanmasına veya terfi ettirilmesine izin vermeyeceğini bildirdi.
Başbakan Tusk’tan İlk Tepki
Polonya Başbakanı Donald Tusk, yeni cumhurbaşkanı ile ilgili ilk yorumunu sosyal medya üzerinden yaptı. Tusk, görevi boyunca üç farklı cumhurbaşkanı ile çalıştığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Dördüncüyle nasıl olacak? Üstesinden geliriz.”
Seçim Süreci ve Siyasi Analiz
Polonya’da 1 Haziran’da gerçekleştirilen cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu oldukça çekişmeli geçmişti. Muhafazakar aday Karol Nawrocki, oyların yüzde 50,9‘unu alarak zafere ulaşırken, rakibi Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski yüzde 49,1’de kalmıştı. Seçimler; AB ilişkileri, yargı reformları ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi konulardaki derin siyasi ayrılıkların gölgesinde yapıldı.
Siyasi analistler, AB’ye mesafeli duruşuyla bilinen Nawrocki’nin, veto yetkisini kullanarak Başbakan Tusk liderliğindeki koalisyon hükümeti için ciddi bir engel teşkil edebileceğini öngörüyor.