Stratejik İttifakın Ötesinde Bir Ortaklık: ABD ve İsrail İlişkilerinin Derin Kökleri
Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail arasındaki ilişki, modern uluslararası ilişkiler tarihinde benzeri nadir görülen bir ittifak olarak öne çıkmaktadır. Bu bağ, sadece iki ülkenin stratejik çıkarlarıyla sınırlı kalmayıp, ideolojik, dini, siyasi ve ekonomik boyutlarıyla küresel siyasetin en kritik eksenlerinden birini teşkil etmektedir. Amerika’nın İsrail’e yönelik koşulsuz desteği, Orta Doğu politikasının merkezine oturmuş ve bu ortaklık, bölgedeki dengeleri kalıcı ve yıkıcı bir biçimde yeniden şekillendirmiştir.
Tarihi ve Stratejik Temeller: Neden Vazgeçilmez Bir Müttefik?
ABD’nin İsrail’e olan desteğinin arkasında yatan tarihi, siyasi ve stratejik nedenler incelendiğinde, bu ilişkinin köklü dinamikleri ortaya çıkmaktadır. Soğuk Savaş döneminden bu yana ABD, İsrail’i Sovyetler Birliği’ne karşı Orta Doğu’daki en güvenilir müttefiki olarak görmüştür. İsrail’in askeri gücü ve istihbarat kapasitesi, ABD’nin bölgedeki “ileri karakolu” işlevini üstlenmesini sağlamıştır.
- Yüksek teknolojiye dayalı askeri yetenekler: İsrail’in savunma sanayisindeki ileri teknolojisi.
- Gelişmiş istihbarat ağı: Dünyaca bilinen istihbarat servisi Mossad’ın etkinliği.
- “Vekil güç” rolü: ABD’nin bölgesel çıkarlarını koruma kapasitesi.
Lobi Faaliyetleri ve İdeolojik Yakınlık
Amerikan iç siyasetinde İsrail yanlısı lobi faaliyetleri son derece etkilidir. AIPAC (American Israel Public Affairs Committee) gibi kuruluşlar, ABD Kongresi üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, ABD’deki güçlü Evangelist Hristiyan gruplar, İsrail’in Tevrat’taki “vaadedilmiş topraklar” üzerindeki hakkını teolojik bir zeminle savunmaktadır. Yahudi diasporası da medya, akademi ve finans dünyasındaki etkin konumuyla ABD politikalarını İsrail lehine yönlendirmede kilit bir rol oynamaktadır.
Amerika’nın kuruluş felsefesindeki “dini misyonerlik” algısı ile İsrail’in “Yahudi devleti” kimliği arasındaki ideolojik bağ, iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmaktadır. Batı değerlerine bağlılık vurgusu ve ortak güvenlik kaygıları, bu ideolojik temeli sürekli olarak güçlendirmektedir.
Ortak Orta Doğu Politikaları ve Stratejik Hedefler
Orta Doğu’daki enerji kaynaklarının kontrolü, ABD’nin küresel hegemonya stratejisi için hayati önem taşır. İsrail’in Doğu Akdeniz gazı gibi enerji hatlarının kontrolündeki rolü ve İran’ın nüfuzunu dengeleme kapasitesi, onu ABD için vazgeçilmez bir “stratejik ortak” yapmaktadır.
İran’ın Sınırlandırılması Stratejisi
ABD ve İsrail’in Orta Doğu’daki en önemli ortak politikası, İran’ın bölgesel etkinliğini sınırlandırma stratejisidir. Bu kapsamda atılan adımlar şunlardır:
- İran’ın nükleer programına karşı uygulanan ağır ekonomik ambargolar.
- İsrail’in, İran’ın Suriye ve Lübnan’daki vekil güçlerine (Hizbullah vb.) yönelik askeri operasyonları.
- Abraham Anlaşmaları ile Körfez ülkeleriyle İsrail arasındaki normalleşme süreci ve İran’a karşı bölgesel bir blok oluşturma çabası.
Büyük İsrail Projesi ve Diplomatik Destek
ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması, Birleşmiş Milletler’de İsrail aleyhindeki kararları sürekli veto etmesi ve İsrail’in yasa dışı yerleşim politikalarına karşı sessiz kalması, “Büyük İsrail Projesi” hedeflerine verilen açık bir destek olarak yorumlanmaktadır. BAE, Bahreyn ve Fas gibi ülkelerle yapılan normalleşme anlaşmaları, İsrail’in bölgesel izolasyonunu kırarken, ABD’nin İran’a karşı yeni bir “Arap-İsrail ittifakı” kurmasına zemin hazırlamaktadır.
Suriye ve Doğu Akdeniz’deki Ortak Hamleler
Suriye iç savaşında ABD, ülkenin kuzeyinde PKK/YPG unsurları üzerinden bir etki alanı kurarken, İsrail ile iş birliği içinde Suriye’yi bir “tampon bölge” haline getirerek İran’ın kara bağlantısını kesmeyi hedeflemektedir. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervleri ve EastMed Boru Hattı gibi projeler ise ABD’nin, Rus enerji hegemonyasına karşı İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs üçlüsünü destekleyerek Türkiye ve Rusya’nın etkisini sınırlama politikasının bir parçasıdır.
Geleceğe Yönelik Ortak Stratejik Vizyon
ABD ve İsrail’in stratejik birlikteliği, geleceğe yönelik net hedefler üzerine kuruludur:
- İran’ın nükleer programını tamamen durdurmak.
- Filistin direnişini bütünüyle marjinalleştirmek.
- İsrail’in Arap dünyasında “kabul edilmiş” bir bölgesel güç haline gelmesini sağlamak.
- Orta Doğu’daki Rusya ve Çin nüfuzunu sınırlamak.
- Gazze ve Batı Şeria’yı tamamen boşaltarak Büyük İsrail projesine zemin hazırlamak.
- Enerji hatları üzerinden Avrupa’nın enerji bağımlılığını şekillendirmek.
Sonuç: Çatışmacı Bir Gelecek Olasılığı
Sonuç olarak, Amerika-İsrail ilişkisi basit bir stratejik ittifakın çok ötesinde; ideolojik, dini ve jeopolitik bir projedir. Bu ittifak, Orta Doğu’daki dengeleri sürekli olarak İsrail lehine dönüştürme amacı gütmektedir. Ancak İran, Türkiye ve Rusya gibi bölgesel aktörlerin artan etkisi, Çin’in ekonomik hamleleri ve değişen küresel güç dengeleri, bu ortaklığın politikalarını yakın gelecekte daha agresif ve çatışmacı bir zemine taşıma potansiyeli barındırmaktadır.