Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından İstanbul’da düzenlenen ve büyük yankı uyandıran Önyargı ve Kadın Çalıştayı sona erdi. KADEM’in Birleşik Krallık Müslüman Sosyal Bilimciler Derneği (AMSS) iş birliğiyle organize ettiği uluslararası “Bias and Women” (Önyargı ve Kadın) çalıştayı, önemli isimleri bir araya getirdi. Etkinlikte, Müslüman kadınların sosyal, siyasi, akademik ve kültürel alanlarda maruz kaldıkları önyargılar, disiplinler arası bir bakış açısıyla masaya yatırıldı.
Çalıştaya katılan Dünyanın En Etkili 500 Müslüman’ı listesinde yer alan İslamofobi ve Irkçılığa Karşı Forum’un kurucusu Dr. Anas Al-Shaikh-Ali, Uluslararası İslamofobi Araştırmaları Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Jasmin Zine ve Filistinli Avukat Lamis J. Deek gibi uzmanlar, konuya ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Uzmanlardan İslamofobi Değerlendirmesi
Çalıştayda söz alan uzmanlar, İslamofobi’nin kökenleri, yayılma biçimleri ve özellikle Müslüman kadınlar üzerindeki etkilerine dikkat çekti.
Lamis J. Deek: “Gazze İslamofobik Hareketin Nihai Hedefidir”
Filistinli avukat Lamis J. Deek, Gazze’de yaşananların İslamofobi’nin en somut ve acımasız sonucu olduğunu belirtti.
“Bir Filistinli olarak ve son iki yılımı Gazze’ye adamış biri olarak şunu söylemek isterim. Gazze’de tanık olduğumuz şey, İslamofobik hareketin aslında doğal ve nihai hedefidir. Her şey, Müslüman karşıtı söylemlerle, anlatılarla ve sadece Batı’da değil, dünyanın dört bir yanında işleyen yasal yapılarla başladı. Şu anda yaşadığımız bu an, özellikle Gazze en yüksek bedeli ödemişken, sadece bu trajedinin bir daha yaşanmamasını değil, aynı zamanda Müslümanlara -özellikle de dünyanın dört bir yanında bu şiddetin en görünür hedefi haline gelen Müslüman kadınlara– yönelik tehditlerin de bir daha tekrar etmemesini sağlamak için kullanılmalıdır. Gazze bu kapıyı araladı. Ben umut doluyum; KADEM bu fırsattan geçerek küresel ölçekte büyük bir değişimin öncüsü olabilir.”
Dr. Anas Al-Shaikh-Ali: “Popüler Kurgu Nefreti Yeniden Üretiyor”
İslamofobi ve Irkçılığa Karşı Forum (FAIR) kurucusu Dr. Anas Al-Shaikh-Ali, popüler kültür ürünlerinin İslamofobik nefreti normalleştirdiğine vurgu yaptı.
“Konuşmamda popüler kurgunun önyargı ve nefretin yeniden üretilmesi ve normalleştirilmesindeki kritik ancak büyük ölçüde göz ardı edilen rolüne değindim. Özellikle, Müslüman kadınların kurgusal anlatılarda nasıl sistematik olarak yanlış temsil edildiğine odaklandım. Popüler kurgu -çok satan romanlar, filmler ve televizyon dizileri- aracılığıyla Müslümanlara dair çarpıtılmış ve klişeleştirilmiş imgelerin dolaşıma sokulmasında güçlü bir araç işlevi görmektedir. Bu anlatılar ne tarafsızdır ne de zararsız; kamuoyunun algısını derinden şekillendirir. Derinlere kök salmış önyargı ve İslamofobiyle mücadele edebilmek için bireyleri, özellikle gençleri, eleştirel okuryazarlık ve medya analizi becerileriyle donatmamız gerekiyor.”
Dr. Jasmin Zine: “İslamofobi’nin Arkasında Sistematik Bir Endüstri Var”
Uluslararası İslamofobi Araştırmaları Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Jasmin Zine, İslamofobi’nin organize bir yapı olduğunu ifade etti.
“İslamofobiyi diğer ırkçılık ya da ayrımcılık türlerinden ayıran en önemli noktalardan biri, bu nefretin arkasında sistematik bir endüstrinin bulunmasıdır. Hem ABD’de hem de benim Kanada’da yürüttüğüm araştırmalarda bu İslamofobi endüstrisi detaylı biçimde incelendi. Bu endüstri; İslamofobinin organize edildiği, yönlendirildiği ve ticarileştirildiği yapıyı ifade ediyor. Yani ortada sadece bireysel önyargılar yok; kasıtlı olarak bu söylemleri yayan ve bundan kazanç sağlayan bireyler, düşünce kuruluşları ve ‘İslamofobi influencer’ları’ var. Bu endüstrinin en çarpıcı yanı, farklı ideolojilere sahip grupların İslamofobi üzerinden bir araya gelebilmesidir.”