Tiyatro Dehası Robert Wilson’ın Ardından: Sanatı, Yaşamı ve Sınırsız Mirası

Tiyatro Dünyasının Dâhisi Robert Wilson Hayata Veda Etti

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna yön veren dâhi isim Robert Wilson, tedavi olmayı reddederek New York Long Island’da kurduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi’nde çalışmalarına devam ederken 31 Temmuz’da 83 yaşında hayatını kaybetti. Sanatçının ölümü, kültür ve sanat dünyasında derin bir üzüntü yarattı.

1971’de Paris’te sahnelenen ve tiyatro dünyasına bomba gibi düşen “Sağır Adamın Bakışı” adlı oyunundan sonra, Wilson’ın hiçbir eserini kaçırmayan yazar, onunla çalışma fırsatı bulduğunu belirtiyor. Sanatçının unutulmaz eserleri arasında “Einstein Plajda”, “Josef Stalin’in Hayatı”, “Argonotlar”, “Turandot” ve “Gölgesi Olmayan Kadın” gibi yapıtlar bulunuyor.

Robert Wilson Sanatının Temel Taşları

Wilson’ın sanat anlayışını ve tiyatroya getirdiği yenilikleri birkaç başlık altında toplamak mümkün:

  • Teksas’ta konuşma özürlü ve kekeme bir çocuk olarak büyümesi, onun sanatında suskunluk, imgeler ve ışığı en güçlü silahı haline getirdi. Sözcükler yerine ışığı, renkleri ve devinimi kullanarak sessizlikle çığlık attı.
  • Başlangıçta New York’ta yadırgansa da, Fransa’daki Nancy Festivali ile Avrupa sahnelerini fethetti. New York’ta sadece iki gösterim sonrası kaldırılan 7 saatlik “Sağır Adamın Bakışı”, Avrupa’da büyük bir ilgiyle karşılandı.
  • Sadece bir tiyatrocu değil; aynı zamanda bir mimar, ressam, heykeltıraş ve tasarımcıydı. Sahne sanatlarının tüm rollerini yeniden tanımlayarak yazar, yönetmen, oyuncu ve tasarımcı işlevlerini tek potada eritti.
  • Disiplinlerarası bir dilin peşinde koşarak Philip Glass’tan Barışnikof’a, Kudsi Erguner’den Isabelle Huppert’e, Tom Waits’den Lady Gaga’ya kadar birçok farklı alandan usta isimle işbirliği yaptı.
  • Plastik sanatlar aracılığıyla imgeyi güçlendirirken müziği, dansı ve ışığı yüceltti. Tüm sanat dallarını mimariyle bir arada yoğurdu.
  • Seyirciye görmenin, duymanın ve algılamanın sonsuzluğunu ve seçim özgürlüğünü sunan, çağrışımlara açık imgelerle dolu eserler yarattı.

Onunla Çalışmak: Cennet ve Cehennem Bir Arada

Yazar, 1999 yılında Bob Wilson’ın Watermill Kültür Merkezi’nde Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali için planlanan “Anadolu Uygarlıkları” projesinde dramaturg olarak çalışma fırsatı bulduğunu anlatıyor. Wilson’ın kendisine neden bu görevi verdiğini sorduğunda aldığı yanıt ise oldukça anlamlıydı:

“Sen beni ve tiyatromu çok iyi tanıyorsun; nasıl çalıştığımı, nasıl bir tiyatro gerçekleştirmek istediğimi biliyorsun.”

Watermill’deki çalışma ortamını “cenneti ve cehennemi bir arada yaşamak” olarak tanımlayan yazar, Wilson’ın aynı anda 12 farklı proje üzerinde çalıştığını ve sıranın kendi projelerine gelmesini beklemenin zorluğunu vurguluyor. Proje ekibinde neyzen Kudsi Erguner ile Michael Galasso, asistan olarak Köken Ergun ve proje koordinatörü olarak Koza Gökbuket yer alıyordu.

Bir Büyücünün Yaratım Süreci

Okumaktan hoşlanmayan Bob Wilson’a “Anadolu Uygarlıkları”nı kısa paragraflarla özetlediğini belirten yazar, Wilson’ın bu metinleri nasıl harekete, ışığa, şiire ve müziğe dönüştürdüğüne tanıklık ettiğini aktarıyor. Boş bir alanda prova yaparken buruşturup fırlattığı bir kâğıt parçası anında bir Bizans mozaiğinde kuşa dönüşebiliyor, kopardığı bir dal Ege’nin zeytinliğine evriliyordu. Onun için her ışık bir fırça darbesi, her adım bir nota, her duruş bir haykırıştı. Çalışmalarında hiçbir şey rastlantısal değildi; her detayı bir matematik problemi çözer gibi incelikle ayarlıyordu.

Sahnelediği her eserde yeni bir alfabe yaratan bu büyücü, maalesef “Anadolu Uygarlığı” projesini hayata geçiremedi. Yazar, bu projenin gerçekleşmesi durumunda günümüz politikacılarına müthiş bir ders olacağını ifade ederek sözlerini noktalıyor.