Türkiye’de Diploma Enflasyonu: Eğitimde Eşitlik Arayışı ve Tartışmalı Çözümler

Türkiye’de Diploma Algısı ve Siyasi Yansımaları

Bir bakan yardımcısının, kısa sürede hayatına 2 doktora ve 4 yüksek lisans sığdırmak için gösterdiği çaba, Türkiye’deki diploma ve kariyer algısını gözler önüne seriyor. Hukuktan biyomedikale, farklı alanlarda eş zamanlı yürütülen bu akademik maraton, devlet ve siyaset kademelerinde hızla yükselme arzusunun bir yansıması olarak dikkat çekiyor. Sınavdan sınava koşmak ve üniversiteler arasında mekik dokumak, aslında daha derin bir soruna işaret ediyor.

Ekonomik Eşitsizlikten Diploma Eşitliğine

AKP yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ekonomik eşitsizlikte rekorlar kırmış bir iktidar olarak anılıyor. Ancak bu ekonomik adaletsizliğe karşın, diploma dağıtımında farklı bir “eşitlik” anlayışı benimsediği iddia ediliyor. Bu durum, iki temel yöntemle hayata geçiriliyor.

1. Her Yere Üniversite

İlk yöntem, ülke genelinde 210’dan fazla üniversite açılması oldu. Bu hamleyle neredeyse her öğrenciye bir üniversite diploması vaat ediliyor. Ancak bu üniversitelerin birçoğunun akademik kadro ve eğitim kalitesi ciddi şekilde sorgulanıyor. Özellikle bu dönemde hızla kurulan bazı vakıf üniversiteleri, bu niceliksel artışa katkı sağlarken, köklü ve kaliteli vakıf üniversiteleri bu durumdan duydukları rahatsızlığı dile getiriyor.

2. Kolaylaştırılmış Mezuniyet

İkinci ve daha örtülü yöntem ise, belirli kişilere istedikleri bölümü bitirme olanağı tanınmasıdır. Bu durum, “yasalara aykırı” olduğu gerekçesiyle büyük tepki topluyor. Bu eleştirileri susturmanın bir yolu olarak, üniversite bitirme zorunluluklarını tamamen ortadan kaldırmak ironik bir çözüm olarak öne sürülüyor. Böylece kimsenin diploma sorgulaması yapamayacağı, hatta “devleti en iyi yönetme becerisi” gibi alanlarda özel diplomaların verilebileceği bir sistem hayal ediliyor.

Radikal Çözüm Önerileri ve Eleştiriler

Bu sisteme yönelik itirazları sonlandırmak için ise daha radikal öneriler gündeme getiriliyor. Mevcut üniversite sayısının yetersiz olduğu, herkese diploma eşitliği sağlamak için 400 yeni üniversite daha kurulması gerektiği savunuluyor. Bu sorunu çözmek için iki politika önerisi sunuluyor:

  1. Her ilçeye kendi adıyla anılan bir üniversite kurulması.
  2. Üniversite diploması almak isteyenler için test usulü bir “üniversite bitirme sınavı” düzenlenmesi. Bu sınavın her ay tekrarlanarak, çalışanların derslere girmeden diploma alabilmesinin önünün açılması.

Peki ya Yüksek Lisans ve Doktora?

Yüksek lisans ve doktora tezlerinin şirketlere yazdırıldığı yönündeki eleştiriler de sıkça duyuluyor. Bu “yasa dışı” durumu ortadan kaldırmak için önerilen çözüm ise yasayı kaldırarak durumu meşrulaştırmak. Hatta tez yazan şirketlerin yasaklanmak yerine teşvik edilmesi, sayılarının artırılması ve bu yolla ekonomik bir faaliyet alanı yaratılması öneriliyor. Günümüzde bu işin yapay zekâ sayesinde daha da kolaylaştığı, denetim mekanizmalarının ise yetersiz kaldığı vurgulanıyor.

Gelecek Endişeleri

Ancak tüm bu önerilere karşı çıkan bir muhalefetin varlığı da hatırlatılıyor. Muhalefetin, iktidara gelmesi durumunda hiyerarşinin ve diploma değerinin kalmadığı bu sistemi tamamen değiştireceği endişesi dile getiriliyor. Herkesin kazandığı, “tıkır tıkır işleyen” bu düzenin bozulmasından duyulan kaygı, yazının eleştirel tonunu pekiştiriyor.