Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’i Gazze’de “soykırım” gerçekleştirmekle itham eden Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Francesca Albanese’ye yönelik yaptırım uygulama kararı aldığını duyurdu. Filistin’deki insan hakları vaziyetini raporlama görevini yürüten bağımsız bir uzman ve İtalya vatandaşı olan Albanese’ye karşı alınan bu karar, uluslararası alanda eleştirilere neden oldu.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 9 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada, İtalyan raportörü “önyargılı ve art niyetli” eylemlerde bulunmakla suçladı. Rubio, Albanese’ye yönelik yaptırım kararının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (ICC) verdiği destekle bağlantılı olduğunu belirtti. Bu yaptırımların hukuki dayanağı, ABD Başkanı Donald Trump tarafından Şubat ayında imzalanan ve ICC ile ilişkili kişilerin ABD’ye girişini ve ülkede mülk edinmesini engelleyebilen bir başkanlık kararnamesine dayanmaktadır. Rubio, BM raportörüne yönelik suçlamalarını daha da ileri taşıyarak onu “antisemitizm ve teröre destek vermekle” de itham etti.
İtalyan raportör, bir süredir Filistin’deki İsrail’in operasyonları ve insan hakları ihlallerine dair hazırladığı raporlar ve yaptığı açıklamalar sebebiyle, ABD yönetimi de dahil olmak üzere belirli çevrelerin hedefindeydi. Albanese, Haziran ayı sonunda yayımladığı bir raporda, Filistin’de soykırım uygulandığını ve çeşitli şirketlerin bu durumdan kâr elde ettiğini öne sürmüştü. “İşgal Ekonomisinden Soykırım Ekonomisine” başlığını taşıyan BM raporunun sunumu esnasında, “Görünüşe bakılırsa soykırım kârlı bir yöntem” ifadesini kullanmıştı.
Raportör, 8 Temmuz’da ABD’de Trump ile görüşen İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu yolculuğu için İtalya, Fransa ve Yunanistan hava sahalarını kullandığını, bunun da bu ülkelerin taraf olduğu ICC tarafından çıkarılan yakalama kararının bir ihlali anlamına geldiğini ifade etmişti.
ABD’nin yaptırım kararını açıklamasının ardından sosyal medya üzerinden bir mesaj yayımlayan Albanese, “Bugün her zamankinden de fazla, her zaman yaptığım gibi, adaletin yanında kararlı bir şekilde duruyorum” dedi. Anavatanı İtalya’ya atıfta bulunarak, “Adaleti büyük bedeller ödeyerek ve bazen canlarını feda ederek savunan seçkin hukukçular, yetenekli avukatlar ve cesur yargıçlardan oluşan bir geleneğe sahip bir ülkeden geliyorum. Bu geleneği onurlandırma niyetindeyim” diye ekledi.
**Yaptırım Kararına Tepkiler**
BM Özel Raportörü’ne yönelik yaptırım kararı, insan hakları kuruluşlarından yoğun eleştiriler aldı. BM İnsan Hakları Konseyi Başkanı Jurg Lauber, Washington yönetiminin, Gazze’ye ilişkin ABD politikasını eleştirdiği için konsey tarafından atanmış bir uzmana yaptırım kararı almasından üzüntü duyduğunu belirtti. Lauber, yaptığı açıklamada, bütün BM üyesi devletlere “Konsey’in Özel Raportörleri ve görevlileriyle tam işbirliği içinde olmaları ve onlara karşı herhangi bir sindirme veya misilleme eyleminden kaçınmaları” çağrısında bulundu.
Uluslararası Af Örgütü, bu yaptırım kararını “uluslararası adaletin temel ilkelerine utanç verici bir saldırı” olarak nitelendirerek kınadı. Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Özel Raportörler, hükümetleri memnun etmek veya popülerlik kazanmak için değil, görevlerini yerine getirmek için atanırlar. Francesca Albanese’nin görevi, işgal altındaki Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkının hayatta kalmasının tehlikede olduğu bir dönemde, insan haklarını ve uluslararası hukuku desteklemektir.” Callamard ayrıca, yaptırımların, Francesca Albanese’nin “şirketlerin İsrail’in yasadışı işgalinden, acımasız apartheid sisteminden ve Gazze Şeridi’nde devam eden soykırımından nasıl kâr elde ettiğini ayrıntılarıyla anlatan yeni bir rapor yayınlamasından sadece birkaç gün sonra” uygulamaya konulduğuna dikkat çekti.
Bahsi geçen raporda, aralarında İtalyan savunma devi Leonardo’nun da bulunduğu bazı şirketlere “suç ortaklığı” suçlaması yöneltiliyor. Raporun, “işgal altındaki topraklardaki Filistinlilerin yerlerinden edilmesi ve yerlerine başkalarının yerleştirilmesine yönelik İsrail yerleşimci-sömürgeci projesini sürdüren kurumsal mekanizmanın incelendiği” vurgulanıyor. Raporda şu ifadelere de yer verilmektedir: “Siyasi liderler ve hükümetler yükümlülüklerinden kaçarken, çok sayıda kurumsal varlık İsrail’in yasadışı işgal, apartheid ve şimdi de soykırım ekonomisinden kâr elde etti.” Rapor, ortaya konan bu suç ortaklığının “buzdağının sadece görünen kısmı” olduğunu ve bu durumun, özel sektör ve yöneticileri de dahil olmak üzere, hesap verme mekanizması işletilmeden sona erdirilemeyeceğini belirtiyor.