Avrupa’daki borç krizine ilişkin son dönemdeki olaylar, piyasalardaki endişeleri artırmış durumdadır. Özellikle Almanya’nın rekor seviyede borçlanmak için devlet tahvili çıkarması, bölge ekonomisi genelinde enflasyon korkularını tetiklemiştir. Alman Finans Ajansı’ndan üst düzey bir yönetici olan Tammo Diemer, Temmuz ayının ilk günlerinde yaptığı “Federal tahvil arzındaki sıkıntı sona erdi” şeklindeki açıklamasıyla yatırımcı ilgisinin yükseldiğine işaret etse de, bu durum piyasalar için yeni riskleri de beraberinde getirmiştir.
Analistler, Hollanda’nın devasa emeklilik fonlarının uzun vadeli tahvillerde başlattığı önemli satış operasyonuna özellikle işaret etmektedir. Hollanda’da 2025 ile 2028 yılları arasında 125 milyar avro tutarında tahvilin elden çıkarılacağı tahmin edilirken, bu satış hamlesi euro bölgesinin en büyük özel emeklilik sektöründe köklü bir değişimin habercisi olarak görülüyor. TD Securities stratejisti Pooja Kumra, “Uzun vadeli Avrupa devlet tahvillerine yönelik kaygılar son zamanlarda ciddi biçimde arttı” ifadesiyle bu konudaki endişelerini belirtmektedir.
RİSKLER ARTIYOR
Rabobank tarafından yapılan hesaplamalara göre, Hollanda emeklilik fonlarının portföyünde 457 milyar avroyu aşan değerde devlet tahvili mevcuttur. Bu fonların elinde bulunan tahvillerin büyük ölçüde Almanya, Fransa ve Hollanda’ya ait olması, gerçekleştirilecek satışların piyasada bir sarsıntı yaratabileceği şeklinde değerlendiriliyor. Tahvil fiyatlarında meydana gelebilecek bir gerilemenin, Avrupa’nın borç piyasalarını daha da hassas bir konuma getirme potansiyeli bulunmaktadır.
Bu gelişmeler çerçevesinde, Almanya’nın yüksek borçlanma adımları ile Hollandalı emeklilik fonlarının yeniden yapılandırma süreci, Avrupa borç piyasalarındaki dengeyi bozan temel faktörler olarak dikkat çekmektedir. Analistler, piyasadaki tüm oyuncuları ihtiyatlı davranmaya çağırırken, mevcut risklerin dikkatle izlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yükselen satış baskısı ve enflasyon tehlikeleriyle birleşen bu yeni dinamiklerin, euro bölgesinin içinde bulunduğu borç krizini daha da kötüleştirebileceği belirtiliyor.