Şanlıurfa’nın tarihi Balıklıgöl Yerleşkesi‘nde yer alan küçük bir atölye, yarım asırdır süren bir aşkın ve zanaatın hikayesine ev sahipliği yapıyor. Mehmet Emin Güngör ve eşi Zeliha Güngör, 50 yıldır hem hayatı hem de mesleklerini omuz omuza paylaşarak geleneksel el sanatlarını yaşatıyor.
Geleneksel Sanata Adanmış Bir Ömür
Henüz 7 yaşındayken bir ustanın yanında mesleğe adım atan Mehmet Emin Güngör, ilerleyen yaşına rağmen zanaatını ilk günkü aşkla sürdürüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 20 yıl önce Geleneksel El Sanatları Sanatçısı unvanına layık görülen Güngör, unutulmaya yüz tutmuş bu mesleğin son temsilcilerinden biri olmanın sorumluluğunu taşıyor.
Bu zorlu yolda en büyük destekçisi ise 50 yıllık hayat arkadaşı Zeliha Güngör. Atölyeyi birlikte paylaşan çift, el ele vererek 6 çocuğunu büyütüp yuvalarını kurmalarını sağlamış. Hayatın yükünü birlikte omuzlayan Güngör çiftinin bu dayanışması ve çalışma azmi, çevredekiler tarafından büyük bir takdirle karşılanıyor.
“Yaptığımız Her İş Evladımız Gibi”
Kazaz ustası Mehmet Emin Güngör, 1947 yılında babasının yönlendirmesiyle bu mesleğe başladığını belirtiyor. Gecesini gündüzüne katarak çalıştığını ve zanaatın yeni ustalar yetiştirememesinden duyduğu üzüntüyü dile getiriyor.
“Bizden başka bu mesleği yapan kalmadı. İşimizi devam ettirme niyetindeyiz. Bu meslekte her yaptığımız iş bizim kendi evladımız gibidir. El işi olduğu için özenle yapıyoruz. Biz 80 yaşını devirdik, Allah ele ayağa düşürmesin. Elimiz kalktığı, dilimiz döndüğü sürece millete saygı göstermeye devam ediyoruz. Hanımla beraber bu işi ömrümüz yettiğince sürdürmeye çalışıyoruz.”
Hem Evi Hem Dükkanı İdare Ediyor
Eşiyle aynı işi yapmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Zeliha Güngör ise hayatını atölye ile ev arasında mekik dokuyarak geçiriyor. Şanlıurfa’ya gelen yerli ve yabancı turistlerin el emeği ürünlerine gösterdiği ilgiden memnuniyet duyduğunu söylüyor.
“Dükkana gidiyorum, orayı idare ediyorum, eve geliyorum, evi yönetiyorum. Dükkanda satış yapıyorum, sonra eve gelip yemek yapıyorum, kocamın ilacını veriyorum. Evdeki bulaşık, çamaşır, hepsi bana ait.”
Güngör çiftinin hikayesi, sevgi, sabır ve emeğin bir zanaatı nasıl ayakta tutabileceğinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor.