CHP’li belediyelere yönelik operasyonların ardı arkası kesilmiyor ve görünüşe göre bu yaz da benzer bir gündemle geçecek. Tartışmaları asıl alevlendirecek gelişme ise duruşmaların TRT kanallarından canlı yayınlanması ihtimali. Sürecin şeffaf bir biçimde yürütülmesi amacıyla CHP Genel Başkanı Özgür Özel, duruşmaların TRT’den yayınlanması için net bir çağrıda bulundu. Bu çağrıya MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ve hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın süratle olumlu yanıt vermesi dikkat çekti.
Peki, bu teklifin bu denli çabuk kabul görmesinin ardında ne yatıyor? İktidarın asıl niyetinin, ana muhalefet partisini kamuoyu nezdinde zayıflatmak olduğu oldukça bariz. Elbette, normal işleyen demokrasilerde bu tür davaların halka açık olması büyük önem taşır. Ancak Türkiye’deki mevcut şartların ne kadarı normal olarak nitelendirilebilir? Yalnızca tanık beyanlarına dayalı gece operasyonları veya gözaltındakilere sistemli baskı altında aldırıldığı iddia edilen ifadelerle yürüyen bir süreçten mi bahsediyoruz?
Bu durumda, AKP kontrolünde yayın yaptığı öne sürülen TRT’nin, yine AKP etkisi altında ilerlediği iddia edilen bir yargılamayı halka sunması ne anlama geliyor? Asıl amacın, “yolsuzluk” ve “CHP’li belediye” kavramlarını birleştirerek bunu bir algı yönetimi aracına dönüştürmek ve toplumun zihnine yerleştirmek olduğu düşünülebilir. Bu konunun her platformda ve sürekli gündemde kalmasını sağlamak hedefleniyor olabilir. Umarım bu tahminlerimde yanılıyorumdur, ancak bu durum bir stratejinin parçası gibi duruyor. Üstelik bu stratejinin envanterinde artık yalnızca medya değil, yapay zekâ ile oluşturulmuş sahte dokümanlar gibi yeni nesil araçlar da bulunuyor.
YAPAY ZEKÂ İLE ÜRETİLEN SAHTE KANITLAR
Dünya genelinde giderek daha fazla ülkede, yapay zekâ kullanılarak hazırlanan “sahte belgelerin” mahkemelere delil olarak sunulduğu görülüyor. Bu üretilen dokümanlar o kadar gerçekçi bir görünüme sahip ki, deneyimli yargıçların dahi ilk anda bunların sahteliğini fark etmesi zorlaşabiliyor.
– 120 milyon dolarlık bir davada Katar Ulusal Bankası’na karşı sunulan 18 adet “mevcut olmayan” dava referansının yapay zekâ tarafından oluşturulduğu İngiltere Yüksek Mahkemesi tarafından saptandı. Avukat, durumun “istemeden” gerçekleştiğini belirterek özür diledi.
– Amerika Birleşik Devletleri’nin Alabama eyaletinde, 400 çalışanı bulunan Butler Snow hukuk firmasının, ChatGPT tarafından yaratılan hatalı dava emsallerini resmi dosyalara eklediği ortaya çıktı.
– Benzer şekilde, Walmart aleyhine açılmış bir davada, Morgan&Morgan isimli hukuk bürosu, yapay zekâdan elde ettiği sahte içtihatları kullanarak mahkemeye başvuru yaptı.
– Kanada’da görülen bir velayet davasında ise Vancouver merkezli bir avukat, ChatGPT’nin ürettiği “hayali davaları” mahkemeye kanıt olarak sundu.
– Dahası, yapay zekâ halüsinasyonları siyasi nitelikli davalarda da kullanılmaya başlandı. ABD seçimlerine müdahale etmekle suçlanan MyPillow CEO’sunun hukuk ekibi, 30’dan fazla uydurma alıntıyı mahkeme dosyasına dahil etti. Bu durum, yalnızca meslek etiğine aykırı olmakla kalmayıp, aynı zamanda demokrasinin temellerine yönelik ciddi bir tehdit oluşturuyor.
TÜRKİYE İÇİN RİSKLER NELER?
Türkiye’de henüz kamuoyuna yansımış bir vaka bulunmamakla birlikte, yargının siyasallaştığı ve medyanın büyük ölçüde iktidar kontrolünde toplandığı iddia edilen ülkelerde yapay zekânın bir dezenformasyon silahı olarak kullanılma potansiyeli çok daha fazladır. Günümüzde TRT’de yayınlanması gündemde olan bu duruşmaların, çeşitli dijital platformlarda görsel manipülasyon yöntemleri ve içerik üretim araçları kullanılarak kolaylıkla birer propaganda filmine dönüştürülmesi büyük bir olasılıktır.
HİKMET ÇETİNKAYA’NIN ANISINA…
Hikmet abi, adı Cumhuriyet gazetesiyle adeta bütünleşmiş bir isimdi. Onu son yolculuğuna uğurlarken düzenlenen ilk merasim, Cağaloğlu’ndaki Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde yapıldı. O çevreyi bilenler hatırlayacaktır; TGC, Cumhuriyet gazetesinin eski binasıyla aynı sokağı paylaşır. Vaktim olduğu için o sokağa doğru yürüdüm ve uzun süredir metruk halde duran o kirli sarı renkli 4 katlı binanın önünde bir an durakladım. Burası, 32 yıl evvel gazetecilik mesleğine adım attığım, ustalardan mesleğin inceliklerini öğrendiğim ve hüzünleri, sevinçleri, öfkeleri paylaştığımız büyük Cumhuriyet ailemin yuvasıydı. O eski binanın, merdivenlerinin ve bahçesindeki ağaçların hafızasında biriken hatıraların bir anda canlanmasını diledim. Hikmet abiyi, her zamanki alışkanlığıyla 3. kattaki yazı işleri penceresinden dışarıyı dalgınca izlerken hayal ettim. Bazen verdiğimiz selamı bile fark etmezdi; muhtemelen o anlarda bahçeyi seyrederken bir sonraki makalesini zihninde kurguluyordu. Ondan çok şey edindim. Yalnızca usta bir gazeteci ve FETÖ tehlikesini ilk fark edip dile getiren bir aydın olmasının ötesinde, o aykırı görünen karakterinin ardında hassas bir insan olduğunu gördüm. Hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.