Bavyera’nın Masalsı Şatoları: Kral II. Ludwig’in UNESCO Mirası Eserleri

Kral II. Ludwig’in Mirası UNESCO Listesinde

UNESCO Dünya Mirası Komisyonu, 12 Temmuz’da Paris’te gerçekleştirdiği toplantıda önemli bir karara imza attı. Bavyera Kralı II. Ludwig’in (1845–1886) yaptırdığı Neuschwanstein Şatosu, Herrenchiemsee ve Linderhof Sarayları ile Schachen Dağı’ndaki kraliyet sarayı, Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildi. Bavyera’nın büyüleyici doğasında konumlanan bu yapılar, her yıl yaklaşık 2 milyon ziyaretçiyi ağırlayarak adeta bir düşler dünyasının kapılarını aralıyor.

Bir Taş Rüya: Neuschwanstein Şatosu

Ortaçağ şövalye şatolarından ilham alınarak inşa edilen Neuschwanstein Şatosu, sayısız kulesi ve masalsı mimarisiyle adeta bir “taş rüya” olarak nitelendiriliyor. “Eksantrik” olarak anılan Kral II. Ludwig’in bu eseri, saray ile şato arasında eşsiz bir yapı sunuyor. Bu yapıyla ilk kez karşılaşanlar, kendilerini bir anlığına düşler aleminde buluyor. Şan ve şöhret dolu bir hayatın hayalini kuran genç kral, bu şatoyla ölümsüzleşmeyi amaçlamıştı.

Düşler Dünyasında Yalnız Bir Hükümdar

II. Ludwig, sosyal hayattan uzak, kendi düşler dünyasında yaşayan, içe kapanık ve utangaç bir kral olarak biliniyordu. İnsanlardan uzak kalma arzusuyla, bu masalsı şatonun duvarları ardına çekildi. Ülkesinin neredeyse tüm imkanlarını ve milyonlarca Mark’ı, gerçeküstü görünen 200 odalı bu yapı için harcaması, ona “çılgın” denmesine neden oldu.

Neuschwanstein, Avrupa’nın en göz alıcı yapılarından biri olmasına rağmen, II. Ludwig’in yaşam tarzı çevresini rahatsız etmeye başlamıştı. Bir doktor heyetinin verdiği “psikolojik yetersizlik” raporuyla tahttan indirildi ve sarayından uzaklaştırıldı.

“Bana komplo yapıyorlar”

diyen II. Ludwig, Starnberg Gölü’ndeki Berg şatosuna sürgün edildi. Kısa bir süre sonra gölde cansız bedeni bulundu. Ölümünün bir intihar mı yoksa cinayet mi olduğu sorusu ise günümüzde hala gizemini korumaktadır. Düşler dünyasının kralı, ardında büyük borçlar bırakarak 41 yaşında hayata veda etti.

Altın Kaplı Duvarlar ve Diğer Görkemli Saraylar

Münih ile Salzburg arasında yer alan Chiemsee, Güney Bavyera’nın en güzel göllerinden biridir. Bu bölgeyi özel kılan ise Kral II. Ludwig’in ölümünden hemen önce inşa ettirdiği Herrenchiemsee Sarayı’dır. Versay Sarayı’ndan esinlenen yapının 98 metre uzunluğundaki tören salonu, görkemli merdivenleri ve kralın tamamen altın kaplama yatak odası ziyaretçileri büyülüyor. İlginç bir şekilde, II. Ludwig bu sarayda sadece 10 gün geçirmiştir.

Gerçekleşemeyen Hayaller

Kralın hayalleri bunlarla sınırlı değildi. Ölümünden birkaç ay önce Tirol bölgesindeki Plansee kıyısında, Pekin’deki “Kış Sarayı”nı andıran bir yapı planlıyordu. Ayrıca Avusturya sınırındaki Garmisch yakınlarında Bizans saraylarına benzeyen büyük bir saray inşa etme projesi de yarım kaldı.

II. Ludwig’in bir diğer gözdesi, Ammergau yöresindeki Linderhof Sarayı idi. Olağanüstü dağ manzarasına sahip bu sarayın da neredeyse tüm odalarının duvarlarını altınla kaplatmıştı. Ünlü besteci Richard Wagner’e hayran olan kral, “Tannhauser” operasındaki dev mağaranın bir benzerini sarayın bahçesine yaptırmıştı. Yine aynı bölgede, Schachen tepesindeki 3 bin metrelik Zugspitze manzaralı “kral evi” de onun düşsel yapılarından bir diğeridir.

Obersalzberg Tepesi’ndeki ‘Kartal Yuvası’

Bölgede dikkat çeken bir başka yapı da Obersalzberg tepesindedir. Almanya-Avusturya sınırında, yaklaşık 2 bin metre yükseklikteki bu tepenin 1933’ten beri kötü bir şöhreti bulunur. Burada yaşamış olan bir başka “çılgın”, kendine “halkın başbakanı” denmesini isteyen Adolf Hitler‘di. Kendi çizdiği planlarla buraya dev bir karargâh inşa ettirmiş ve savaşı uzun yıllar buradan yönetmişti.

Uçurumun kenarına konumlanmış bu “kartal yuvası”, inanılmaz bir manzaraya sahiptir. Adolf Hitler’in, Eva Braun ile birlikte burada çayını yudumlarken ne gibi planlar yaptığı, tarihin karanlık sayfalarında yerini almıştır.