Küresel Güç Dengeleri Değişirken Akdeniz’de Yeni Bir Eksen mi Doğuyor?
ABD’de 2025 yılında Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturma ihtimali, Washington’un tek kutuplu dünya düzeni kurma hedeflerini yeniden gündeme getirdi. Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’in enerji, ticaret ve güvenlik alanlarında artan baskıları, Avrupa ve Orta Doğu ülkelerini kritik bir stratejik yol ayrımına itiyor. Bu dönemde İsrail’in bölgedeki saldırgan politikaları yayılırken, Trump yönetiminin Avrupa Birliği’ni enerji ve savunma alanlarında zayıflatma stratejisi izlemesi bekleniyor. Ancak bu karmaşık denklemde, İspanya’nın Filistin’e yönelik duyarlı tavrı ve Türkiye’nin Akdeniz’deki artan etkinliği, iki ülkeyi bir araya getirerek yeni bir ittifakın temellerini atabilir.
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Canan Tercan, Milliyet.com.tr’ye yaptığı değerlendirmede, “2025’te Trump’ın başa geçmesi ile birlikte, enerji, ticaret ve güvenlik alanında artan baskılar, Avrupa ve Orta Doğu ülkelerini stratejik yol ayrımına getiriyor. ABD ve İsrail’in tek kutuplu baskıları karşısında, Türkiye–İspanya ekseninde gelişecek Akdeniz merkezli çok uluslu yeni bir birlik hem bölgesel istikrar hem de ekonomik bağımsızlık için güçlü bir alternatif oluşturabilir” ifadelerini kullandı.
ABD-İsrail İttifakı ve Küresel Baskı Politikaları
Trump yönetiminin olası bir yeni döneminde, ABD’nin dünyayı ekonomik olarak zayıflatarak gücü merkezileştirme politikalarını sürdürmesi bekleniyor. Bu süreçte İsrail, Filistin’de başlattığı güvenlik tehdidini bölgenin geneline yayma eğiliminde. Uzmanlar, ABD ve İsrail’in küresel güvenlik tehditlerini ve ekonomik baskılarını çok daha ileri bir boyuta taşıyabileceği konusunda uyarıyor. Bu zorlayıcı dünya düzenine karşı durabilecek güçlü bir birlikteliğin gerekliliği her zamankinden daha fazla önem kazanıyor.
Avrupa’nın Pasifliği ve İspanya’nın Farklı Duruşu
Avrupa Birliği, enerji bağımlılığı ve güvenlik sorunları nedeniyle stratejik bağımsızlık konusunda zayıf bir performans sergiliyor. Gazze’deki insani trajedi karşısında Avrupa halklarının tepkisi büyürken, siyasi liderler ABD ve İsrail baskısı altında pasif kalıyor. Ancak bu tabloda İspanya, hem Filistin meselesine gösterdiği insani duruş hem de NATO savunma harcamalarındaki kararlılığı ile diğer Avrupa ülkelerinden ayrışıyor. Madrid yönetimi, yenilenebilir enerji yatırımları, Akdeniz limanlarının lojistik gücü ve savunma kapasitesiyle Türkiye için önemli bir stratejik ortaklık potansiyeli sunuyor.
Stratejik Hamleler ve Yeni İttifakın Temelleri
Türkiye’nin attığı adımlar ve İspanya’nın katılımıyla Akdeniz’de yeni bir güç merkezi oluşabilir. Bu iş birliği, bölgesel ve küresel dengeleri yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir.
Türkiye–Libya Anlaşması: Dönemin Kilidi
Türkiye’nin Libya ile imzaladığı deniz yetki alanları anlaşması, Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştiren bir hamle oldu. Bu anlaşma yalnızca enerji ve savunma alanlarını değil, aynı zamanda Afrika’ya açılan ticaret yollarının güvenliğini de kapsıyor. Fransa, Yunanistan ve İsrail gibi ülkeler bu durumdan rahatsızlık duysa da, Türkiye’nin Orta Doğu, Afrika ve Orta Asya’daki etkinliği, Akdeniz merkezli yeni bir güç odağının doğuşuna işaret ediyor.
Akdeniz Ekseni: İspanya’nın Stratejik Katılımı
İspanya’nın Türkiye-Libya anlaşmasına olası katılımı ve Mağrip ülkelerinin bu birlikteliğe davet edilmesi, Atlantik’ten Akdeniz’e uzanan güçlü bir köprü kurabilir. İspanya’nın Algeciras ve Valencia gibi önemli limanları, yenilenebilir enerji tecrübesi ve Türkiye’nin enerji ve savunma stratejileri birleştiğinde, Akdeniz yeni bir ticaret ve güvenlik merkezine dönüşebilir. Bu ittifaka Katar, Pakistan, Azerbaycan, Fas, Brezilya, Çin ve Orta Asya ülkeleri gibi birçok devletin katılması muhtemeldir. Böyle bir yapı, AB’ye alternatif ve BRICS’ten daha etkin bir organizasyona evrilebilir.
Çok Boyutlu İş Birliği Alanları
Bu potansiyel birlik, sadece jeopolitik bir hamle olmakla kalmayıp, ekonomik ve endüstriyel alanlarda da büyük fırsatlar sunmaktadır.
- Enerji ve Ticaret: Türkiye–İspanya–Libya üçgeni, Avrupa’nın enerji bağımlılığını azaltırken, LNG terminalleri ve yeşil enerji projeleriyle Afrika ve Orta Doğu’nun kalkınmasına destek olabilir.
- Kritik Mineraller: Lityum, kobalt ve nikel gibi kritik minerallerin çıkarılması ve işlenmesi için kurulacak bir konsorsiyum, Türkiye’nin sanayi kapasitesi ile İspanya’nın teknolojisini ve Afrika’daki maden sahalarını birleştirebilir.
- Deniz Güvenliği: Kurulacak bir “Akdeniz Deniz Güvenliği Merkezi”, korsanlık, yasa dışı göç ve çevresel tehditlere karşı ortak stratejiler geliştirerek bölgeyi daha güvenli hale getirebilir.
Geleceğin Dönüm Noktası: Harekete Geçme Zamanı
ABD ve İsrail’in tek kutuplu dünya düzeni hedefi, diğer ülkelerin stratejik bağımsızlığı için bir tehdit oluşturuyor. Bu baskıların artması beklenen bir dönemde, Türkiye ve İspanya öncülüğünde kurulacak Akdeniz merkezli çok uluslu bir birlik, küresel dengelerin yeniden şekillenmesinde tarihi bir rol oynayabilir. Eğer bu birliktelik doğru zamanda ve doğru aktörlerle hayata geçirilirse, enerji, güvenlik ve ekonomik bağımsızlıkta yeni bir çağ başlayacaktır. Bu fırsat penceresi uzun süre açık kalmayabilir.