Türkiye’nin Asıl Krizi: Ekonominin Ötesindeki Tehlike
Ey aziz millet, Türkiye’nin temel sorununun ekonomik kriz, enflasyon veya işsizlik olduğunu düşünüyorsanız, büyük bir yanılgı içindesiniz. Bunlar, asıl felaketi gizleyen devasa bir aldatmacanın yalnızca birer parçasıdır. Ülkenin karşı karşıya olduğu asıl felaket, bu toprakların ruhunu kemiren, onurunu yok eden ve haysiyetini ayaklar altına alan derin bir ahlaksızlık salgınıdır.
Evet, Türkiye’nin asıl krizi bir onur krizidir; bir şerefsizlik, haysiyetsizlik ve namussuzluk krizidir. Bu krizin mimarları ise bellidir: Bizantinist Kemalistler, Fetullahçı teröristler, ulusalcı maskesi takanlar, Batı’dan fonlanan medya ve sosyal medyada yalanlarla büyüyen trol orduları. Bu gruplar, milletin şerefini çiğneyen bir ahlak düşmanı korosu oluşturmuştur.
Organize Kötülüğün Anatomisi: Medya ve Muhalefet
Peki, bu güruh tam olarak ne yapıyor? Ana muhalefet, sözde “bağımsız” medya ve Saraçhane’nin kirli dehlizlerinde büyüyen iletişim ağları, organize bir kötülükle toplumun temel değerlerini aşındırmaktadır. Kemalistler, FETÖ’cüler ve ulusalcılar, kendilerini “vatansever” olarak pazarlarken, ellerinde bayrak ve dillerinde “Atatürk” maskesiyle milletin onurunu pazarlık konusu yapmaktadır.
Onların vatanseverliği, Batı’dan gelen üç kuruşluk fonlarla şekillenen bir kukla oyunundan ibarettir. Bu yapının en önemli unsurları şunlardır:
- Fondaş Medya: Yalanı “haber” olarak sunan, kalemini ve namusunu satan bir güruh.
- Youtuberlar ve Troller: Şerefsizliği bir meslek haline getirmiş, sosyal medyada yalanı yayarak toplumu zehirleyenler.
- Saraçhane Medyası: Bu rezilliğin zirvesini temsil eden, iftira ve yalanı temel yayın politikası haline getiren, yüzlerine tükürseniz “yağmur yağıyor” diyecek kadar utanmaz bir yapı.
Onursuzluğun Tarihteki Bedeli: Bir Toplum Nasıl Çürür?
Bu namussuz medya ve trol orduları, yalanı bir sanata dönüştürmüş durumdadır. İftiraları yüzlerine çarpıldığında dahi zerre utanma göstermeden aynı alçaklığı sürdürmektedirler. Yalan üzerine inşa edilen bu düzen, toplumu içten içe çürütmekte ve onursuzluğu sıradanlaştırmaktadır.
Peki, onursuz bir toplum ayakta kalabilir mi? Tarih bu soruya net bir cevap veriyor:
Tarihe bakın! Lut Kavmi, ahlaksızlık bataklığında boğulmadı mı? Sodom ve Gomore, şerefsizlikleri yüzünden yerle bir olmadı mı? Musa Aleyhisselam döneminde yozlaşan ve onursuzlukları nedeniyle defalarca topraklarından sürülen Siyonist artıkları hatırlayın!
Onursuzluk bir milletin üzerine bir kara bulut gibi çöktüğünde, her türlü kötülük meşru hale gelir. İşte Türkiye’nin yüzleştiği asıl felaket budur.
Uyanış Çağrısı: Onur Cellatlarına Karşı Dimdik Dur!
Kemalistler, ulusalcılar ve bu sözde “aydın” güruh, Bizans entrikalarıyla milletin onurunu hedef almaktadır. Kendilerini “cumhuriyetin bekçisi” gibi gösterirken, aslında bu milletin ruhunu Batı’nın kirli emellerine peşkeş çekmektedirler. Sosyal medyada yalanla beslenen bu sürü, her paylaşımıyla, her manşetiyle milletin zihnini zehirlemektedir. Onların vatanseverliği üç kuruşluk fonlarla, namusları ise bir ihale kadar ucuza satılıktır. Fetullahçılar da bu denklemin bir başka yüzüdür.
Ey millet! Bu şerefsizlere karşı uyanık olma vaktidir. Bu onur cellatlarına ve haysiyetsizlik tacirlerine karşı dimdik durulmalıdır. Türkiye’nin namusu, bu iğrenç güruhun oyuncağı haline getirilemez. Önümüzde iki seçenek var: Ya bu yalancıları tarihin çöplüğüne göndereceğiz ya da bu toprakların onursuzluk bataklığında boğulmasına seyirci kalacağız.
Unutmayın, tarih boyunca onursuz bir toplumun ömrü 80 yılı geçmemiştir. Bu namussuzlara daha ne kadar sabredilecek? Karar sizindir.