Küresel Borç Krizi Merkez Bankalarını Tehdit Ediyor: Mali Baskınlık Nedir?

Küresel Ekonomide Yeni Tehdit: Mali Baskınlık Dönemi

Dünya ekonomisi, yüksek enflasyonun yanı sıra yeni bir tehditle karşı karşıya: mali baskınlık. Bu dönem, hükümetlerin artan bütçe açıkları ve finansman ihtiyaçları nedeniyle merkez bankaları üzerinde kurduğu baskıyı ifade ediyor. Sonuç olarak, para politikası araçları hükümetlerin mali hedeflerine hizmet eder hale geliyor ve bu durum merkez bankası bağımsızlığını ciddi şekilde aşındırıyor.

Hoş Olmayan İkilem: Sargent ve Wallace Teorisi Günümüzde

Ekonomistler Thomas Sargent ve Neil Wallace tarafından yıllar önce ortaya atılan bu “hoş olmayan” ikilem, günümüzdeki politik baskılarla yeniden hayat buluyor. Mali baskınlık, yalnızca para politikasının etkinliğini azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda genel ekonomik istikrar için de bir tehdit oluşturuyor. Para politikasının hükümetin kısa vadeli siyasi hedeflerine tabi kılınması, merkez bankasını adeta bir hükümet kasasına dönüştürme riski taşıyor.

Siyasi Riskler ve Bağımsızlık Tartışmaları

Gelişmiş ülkelerin çoğunda merkez bankası bağımsızlığı yasal güvencelerle korunsa da, son yıllarda ABD dahil olmak üzere pek çok ülkede bu bağımsızlığa yönelik müdahaleler artış gösteriyor. Geçmiş deneyimler, ekonomik koşullar zorlaştığında siyasi iklimin ‘mali popülizm’ tarafından şekillendirilebileceğini acı bir şekilde ortaya koyuyor.

POS üzerinde vergi kaçakçılığı takibe alınıyor

Borç Yükü Rekor Seviyelerde

Güncel verilere göre, G7 ülkelerinde mali açıklar Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYİH) ortalama %6’sına ulaşmış durumda. Toplam kamu borç yükü ise GSYİH’yi aşarak rekor seviyelere tırmanıyor. Demografik baskılar, iklim değişikliğinin getirdiği maliyetler ve siyasi vaatler bu borç yükünü daha da artırıyor. Bu ortamda merkez bankaları, küresel finansal kriz ve Covid-19 sonrası dönemde uyguladıkları niceliksel genişleme gibi programlarla dolaylı olarak gevşek mali politikalara destek vermek durumunda kalıyor. Ancak bu politikalardan çıkışın maliyeti giderek yükseliyor.

Yapısal Tehditler ve Ekonominin Geleceği

Artan bütçe açıkları, hükümetleri kısa vadeli tahvil ihraçlarına yöneltiyor ve bu da merkez bankaları üzerinde faizleri düşük tutma yönünde dolaylı bir baskı yaratıyor. Sıkılaşan tahvil piyasaları ve yükselen reel faizler, mali popülizm rüzgarlarıyla birleştiğinde ekonomik dengeleri bozma potansiyeli taşıyor. ABD başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerde borç vadelerinin kısalması, uzun vadeli faizlerin yükselmesi ve merkez bankası bağımsızlığına yönelik siyasi tehditler, küresel ekonominin esnekliğini test ediyor. Hiçbir ekonomi, yasal güvenceleri ne kadar güçlü olursa olsun, bu risklerden tamamen muaf değil.

Bessent'ten Fed çıkışı: İncelenmeli