Birleşik Krallık’ta Ekonomik Alarm: Kamu Borcu 60 Yılın Zirvesinde
Birleşik Krallık ekonomisi, Ulusal İstatistik Ofisi tarafından açıklanan son verilerle ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya. Haziran ayı itibarıyla ülkenin kamu borcu, 1960’lı yıllardan bu yana kaydedilen en yüksek seviyeye ulaştı. Bu durum, artan faiz ödemeleri ve bütçe açığının bir sonucu olarak ekonomik istikrar üzerindeki endişeleri derinleştiriyor.
Bütçe Açığı Beklentileri Aştı
Haziran ayında bütçe açığı, yükselen faiz maliyetlerinin etkisiyle 20,7 milyar sterline çıkarak piyasa beklentilerini önemli ölçüde aştı. Son aylarda gözlemlenen sınırlı iyileşme eğilimi bu veriyle tersine dönerken, borçlanma seviyesi geçen yılın aynı dönemine göre kayda değer bir artış gösterdi. Bu durum, ülkedeki işsizlik oranlarını da olumsuz etkileme potansiyeli taşıyor.
Mali Disiplin ve Vergi Tartışmaları
Maliye Bakanı Rachel Reeves, parti içinden gelen reform dirençlerine rağmen mali disiplin politikasından ödün vermeyeceğini belirtiyor. Ancak, zayıflayan büyüme tahminleri, hükümeti alternatif gelir kaynakları aramaya itiyor ve olası vergi artışları yeniden gündeme geliyor. Ekonomistler, sonbahar bütçesinde yeni vergi önlemlerinin kaçınılmaz olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Piyasalar Üzerindeki Baskı Artıyor
Ekonomideki bu zorlu tablo, finans piyasalarında da hissediliyor. Özellikle tahvil piyasası, artan borçlanma maliyetlerinden doğrudan etkileniyor. 10 yıllık tahvil faizlerindeki artış, hükümetin üzerindeki mali baskıyı daha da artırarak yabancı yatırımcıların temkinli davranmasına neden oluyor.
Borç Yükü GSYİH’yi Zorluyor
Devlet gelirlerindeki artışa rağmen kamu harcamalarındaki yükselişin önüne geçilememesi, net borcun Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) oranının yüzde 96,3‘e tırmanmasına neden oldu. Bu oran, ülkenin finansal sürdürülebilirliği açısından kritik bir alarm sinyali olarak değerlendiriliyor.
Gelecek Beklentileri ve Merkez Bankası’nın Rolü
Tüm bu gelişmeler ışığında, İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) atacağı adımlar büyük önem taşıyor. Bankanın sıkılaştırma politikaları, önümüzdeki dönemin ana belirleyicisi olmaya aday. Hükümet, bir yanda mali disiplini korumak, diğer yanda ise büyümeyi canlandırmak gibi zorlu bir denge politikası izlemek zorunda kalacak. Alınacak kararlar, ülkenin ekonomik geleceği için hayati önem taşıyor.
