Bölgesel Oyunların Perde Arkası: İsrail, Dürziler ve Kemalizm Eksenindeki Çarpıcı İddialar

Suriye’den Yükselen İddialar: Hikmet El Hicri ve Bölgesel Hedefler

Suriye’de, Hikmet El Hicri liderliğindeki Dürzi grupların, İsrail’in desteğiyle bölgede istikrarsızlık yarattığı iddia edilmektedir. Bu iddialara göre temel amaç, Suriye’yi işgal ederek tampon devletçikler kurmak ve bu yolla hem bölgede hem de özellikle Türkiye’de terör eylemlerini sürdürmektir.

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara’nın konuya ilişkin şu sözleri dikkat çekicidir: “Şu an karşımızda iki seçenek var; ya İsrail’le yüzleşeceğiz ya da iç cephemizi düzelteceğiz.”

Bu çağrının sadece Suriye için değil, tüm bölge ve dünya için bir uyarı niteliği taşıdığı vurgulanmaktadır. İddialara göre İsrail, bölgede kalıcı bir huzur ve refah ortamı arzu etmemekte, yıllardır kandan ve gözyaşından beslenen yapılar aracılığıyla kendi düzenini devam ettirmeye çalışmaktadır. Gazze’de yaşananlar, bu durumun en acı örneklerinden biri olarak gösterilmektedir.

Türkiye’deki Tarihsel Yansımalar

Makalede, bu stratejinin Türkiye’deki geçmiş yansımalarına da değinilmektedir. Özellikle 1970’li yıllarda yaşanan margarin, tüp, çay ve şeker kuyrukları gibi toplumsal krizlerin ve tırmanan anarşi ile terörün, dış kaynaklı bir zulüm metodu olduğu öne sürülmektedir. Bu dönemin siyasi kutuplaşması “Bir sağdan bir soldan astılar…” ifadesiyle özetlenmektedir.

Suriye ve Gazze’deki olayların uzantılarının, Türkiye’de İmam Hatip okulları ve başörtüsü gibi konular üzerinden düşmanlık ürettiği belirtilmektedir. Okulların kapatılması, başörtülü milletvekilinin yemin ettirilmemesi ve vatandaşlıktan çıkarılması gibi olaylar bu çerçevede değerlendirilmektedir. Ayrıca 367 krizi ve 28 Şubat Süreci gibi dönemlerde hükümetlerin İsrail’den alınan talimatlarla kurulduğu gibi çarpıcı iddialar yer almaktadır.

İdeolojik Paralellikler: Dürzilik, Kemalizm ve Siyonizm

Yazıda, Dürziliğin 10. yüzyılda Şia’nın İsmailiye kolundan doğduğu ancak bugün Siyonist İsrail tarafından “kardeş din” olarak kabul edildiği belirtilmektedir. Benzer bir şekilde, Kemalizm’in de İslami kaideleri kendine göre yorumlayarak “Türk’e millî din” oluşturduğu ve Siyonizm’e “kardeş din” olduğu iddia edilmektedir.

Yapıların Karşılaştırılması

Suriye ve Lübnan’daki Dürzilerin büyük çoğunluğunun ülkelerinin bütünlüğünü savunduğu, ancak Hikmet El Hicri liderliğindeki azınlık bir grubun İsrail’in katliamlarına ortak olduğu ifade edilmektedir. Buna karşılık, Kemalistler arasında bu tür bir azınlık-çoğunluk ayrımının olmadığı öne sürülmektedir. Kemalizm’in, toplumsal farklılıkları bir tehdit olarak gördüğü, rejim krizleri ürettiği ve İsrail’in eylemlerini meşru gördüğü ya da görmezden geldiği iddia edilmektedir.

Tarihsel Arka Plan: Kıbrıs Meselesi ve Siyasi İntikam

Yazıda, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında adaya huzur gelmesine rağmen, harekatı gerçekleştiren hükümetin kısa sürede dağıtıldığına dikkat çekilmektedir. Bu süreçte “Teknokratlar Hükümeti” modelinin ortaya atıldığı ve benzer bir senaryonun Gezi olayları sırasında da denendiği belirtilmektedir.

En çarpıcı iddialardan biri ise, Türkiye’yi Kıbrıs’ta garantör ülke yapan hükümetin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam edilmesinin, Siyonist bir intikam olduğu yönündedir. Kıbrıs’ın Siyonistler için bir toplanma alanı olduğu ve Lozan Antlaşması’nda gündeme bile getirilmemesinin sorgulanması gerektiği vurgulanmaktadır.

Makale, katil olarak nitelendirdiği İsrail ve destekçilerinin en sonunda kendi kanlarında boğulacağı ve İsrail’in bir gün Beyaz Saray’ı bile bombalayabileceği gibi keskin bir öngörüyle son bulmaktadır.