Ebu Ubeyde’den Tarihi Çağrı: Gazze’nin Yalnızlığı ve İslam Dünyasına Sert Mesajlar

Ebu Ubeyde’den Tarihi Konuşma: Bir Vicdan Muhasebesi Çağrısı

Hamas’ın askeri kolu İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın sözcüsü Ebu Ubeyde, 18 Temmuz 2025 tarihinde yaptığı konuşmayla yalnızca savaşın seyrine ilişkin bilgi vermekle kalmadı, aynı zamanda İslam ümmetinin derin sessizliğine karşı güçlü bir vicdani çıkış yaptı. Bu konuşma, diplomatik inceliklerden veya stratejik hesaplardan arınmış, parçalanmış bir yürekten dökülen samimi ve öfkeli ifadelerle doluydu. Gazze’de artık üstü kapalı konuşulacak bir şey kalmadığını yansıtan bu net duruş, direnişin hem sahadaki hem de vicdanlardaki mücadelesini gözler önüne serdi.

İşgalci Rejimin Sorumsuzluğu ve Esir Takası

Konuşmasında Ebu Ubeyde, işgalci rejimin anlaşmalara uymadığını ve özellikle esir takası sürecindeki sorumsuz tavrını vurguladı. Netanyahu yönetiminin siyasi çıkarlar uğruna süreci kasten yavaşlattığını ve esir ailelerinin taleplerini göz ardı ettiğini belirtti. Bu durum, yönetimin kendi vatandaşlarına karşı bile ne kadar duyarsız olduğunu ortaya koyuyordu.

Direnişin Artan Gücü ve Psikolojik Savaş

Tüm zorluklara ve imkânsızlıklara rağmen direnişin elindeki kozları artırdığına dikkat çeken Ebu Ubeyde, işgal ordusunun yaşadığı travmaların giderek derinleştiğini ifade etti. Sahada elde edilen her başarının, karşı tarafta ciddi bir psikolojik çöküntüye yol açtığını söyledi. Son günlerde bir işgalci askerin silahının ele geçirilmesini bu durumun somut bir kanıtı olarak sundu. Eğer koşullar elverişli olsaydı, Gazze’den yeni esirlerin alınarak savaşın seyrinin değiştirilebileceğinin altını çizdi.

İslam Dünyasına Sert Eleştiri: “Sorumluluktan Muaf Değilsiniz”

Ancak konuşmanın en can alıcı noktası, savaşın fiziki boyutunu aşan bir hesaplaşma çağrısıydı. Ebu Ubeyde, sahadaki başarılara rağmen asıl sınavın ahlaki ve vicdani olduğunu belirtti.

“Biz bu düşmanla savaşıyoruz ama iki milyarlık ümmet sorumluluktan muaf değil. Boyunlarınızda sessizliğinizle yüzüstü bıraktığınız on binlerce masumun kanı var.”

Bu sözler, Arap ve İslam dünyasındaki liderlerin ve halkların üzerine çöken felç halini hedef alıyordu. Ebu Ubeyde’ye göre, İsrail ordusunun asıl gücü silahları veya askerleri değil, bölgedeki bu derin sessizlik, işbirlikçilik ve satılmış iradelerdi. Bu çıkışıyla, dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan İslam ümmetine adeta bir ayna tutarak Gazze halkının yaşadığı kuşatmayı, yalnızlığı ve ihaneti tüm çıplaklığıyla dile getirdi.

Umut ve İşbirlikçilere Son Çağrı

Bu karamsar tabloya rağmen konuşmada bir umut mesajı da vardı. Dünyanın farklı yerlerinde, özellikle Batılı ülkelerdeki vicdan sahibi insanların düzenlediği gösteri ve dayanışma eylemlerinin önemine vurgu yapıldı. Bu küresel dayanışma, bölge rejimlerinin ataletini utandıracak bir seviyedeydi. Ebu Ubeyde’nin şu çağrısı, askeri bir talepten çok temel bir insanlık görevine davetti:

“Kuşatmayı kırın, sınır kapılarını açın, ilaç ve gıda ulaştırın.”

Konuşmanın bir diğer stratejik yönü ise işbirlikçilere yönelik mesajıydı. Gazze içindeki ihaneti net bir dille kınayan Ebu Ubeyde, aynı zamanda tövbe kapısını açık bırakarak bu kişilere halkın safına dönme çağrısı yaptı. Bu, sadece askeri bir zafer için değil, aynı zamanda toplumsal birliği sağlamak ve işgalcinin içeride zemin bulmasını engellemek adına kritik bir adımdı.

Tarihe Düşülen Not: İhmalin Mahkumiyeti

Sonuç olarak, Ebu Ubeyde’nin bu konuşması, sadece bir askeri sözcünün beyanatı değil, Gazze’deki çocukların, kadınların ve tüm mazlumların ortak çığlığıydı. Bu sesin çevre başkentlerin sağır duvarlarını aşıp aşamayacağı belirsizliğini korusa da, bu konuşma yalnızca işgali değil, aynı zamanda ihmali ve sessizliği de mahkûm eden tarihi bir belge olarak kayıtlara geçti.