Gezegenin Her Köşesi Plastik İşgali Altında: Everest’ten Mariana’ya Alarm Zilleri Çalıyor

Her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü, 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’ndan bu yana küresel bir farkındalık platformu olmuştur. 2018 yılından beri bu özel günün ana teması, konunun ciddiyetini vurgulayacak şekilde “Tackle Plastic Pollution” yani plastik kirliliğiyle mücadele olarak belirlenmiştir.

Konuyla ilgili uzmanlar, plastik tüketimi ve atık yönetimi altyapılarının dünya genelinde büyük farklılıklar sergilediğine dikkat çekmektedir. Hollanda merkezli çevre örgütü The Ocean Cleanup tarafından paylaşılan verilere göre, insanoğlu her yıl 400 milyon tondan fazla plastik imal etmektedir. Endişe verici bir şekilde, bu devasa hacmin yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülebilirken, dünya çapındaki plastik atıkların yaklaşık yüzde 22’sinin toplanamadığı için doğrudan çöp olarak kayda geçtiği belirtilmektedir.

Bugüne kadar üretilen 10 milyar ton plastiğin takriben 7 milyar tonu atık statüsüne geçmiştir. Dünyadaki 8.2 milyar insanın ortalama ağırlığı 62 kilogram kabul edildiğinde, 10 milyar tonluk plastik kütlesi, 160 milyar insanın ağırlığına eşdeğerdir. Bu rakam, mevcut dünya nüfusunun tam 20 katına tekabül etmektedir. Farklı bir hesaplamayla, bu üretim miktarının dünya nüfusunun toplam ağırlığının 25 katı, karada yaşayan tüm hayvanların toplam kütlesinin ise beş katı olduğu görülmektedir.

Artan nüfusla birlikte tüketim alışkanlıklarının katlanması ve hatalı atık yönetimi politikaları, plastik kirliliğini dünya çapında bir krize dönüştürmüştür. Bu durum, sadece insan ve hayvan sağlığını tehdit etmekle kalmayıp, aynı zamanda ekonomiler üzerinde de ciddi bir baskı yaratmaktadır. Yapılan araştırmalar, plastik üretiminin gelecekte daha da tırmanacağını öngörmektedir. Gezegeni bir ağ gibi saran bu kirlilik türüne göllerden nehirlere, okyanuslardan sokaklara kadar neredeyse her yerde rastlanabilmektedir. Hatta bilim insanları, Everest Dağı’nın zirvesinde ve gezegenimizin en derin noktası olan Mariana Çukuru’nda bile plastik kalıntıları tespit etmiştir.

Plastiklerin yarattığı tahribat üç temel örnekle açıklanabilir. İlk olarak, plastik kirliliği ekosistemlerde onarılamaz hasarlara yol açmaktadır. Örneğin, balıkların yuttuğu plastikler, sindirilemeyen parçacıklarla midelerini doldurarak yaşamlarını tehlikeye atmaktadır. İkincisi, plastikler zamanla mikroplastikler ve nanoplastikler olarak bilinen, insan vücuduna sızarak birikebilen küçük parçalara ayrışır. Bu mikroplastiklere karaciğerden anne sütüne kadar vücudun birçok farklı noktasında rastlanabilmektedir. Bir çalışmada, ortalama bir litre şişelenmiş suyun yaklaşık 240 bin mikroplastik içerdiği ortaya konmuştur. Üçüncü olarak ise plastikler, iklim değişikliğini hızlandıran bir faktördür. Araştırmacılar, 2020 yılında plastik üretiminin, gezegeni ısıtan sera gazı emisyonlarının yüzde 3’ünden fazlasından tek başına sorumlu olduğunu tahmin etmektedir.

Birleşmiş Milletler (BM), kararlı eylemler hayata geçirilmezse kirliliğin çok daha büyük bir sorun haline geleceği konusunda uyarmaktadır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün projeksiyonuna göre, 2060 yılına gelindiğinde yıllık plastik atık miktarının neredeyse üç katına çıkarak bir milyar tona ulaşması beklenmektedir.

Bu kirliliğin önüne geçilmesi için öncelikle ülkelerin, belirledikleri yasalar çerçevesinde yasal düzenlemelerini güçlendirmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, her birey de evsel atıklar konusunda kendi imkanları dahilinde çözümler üretebilir. Örneğin, tek kullanımlık plastiklerin kullanımının azaltılması, küresel çapta büyük bir etki yaratabilecek bir harekete dönüşebilir.

BM Çevre Programı’na göre, kişi başına en fazla plastik atık üreten ülke yıllık 60 milyon ton ile Çin’dir. Onu 42 milyon tonluk plastik atıkla ABD takip etmektedir. Listenin üçüncü sırasında ise yaklaşık 9.4 milyon ton plastik atık üreten Hindistan yer almaktadır.

10 milyar ton plastiğin ne kadar büyük bir miktar olduğunu anlamak için yapılan karşılaştırmalar şu sonuçları vermektedir: ABD’deki yaklaşık 365 bin ton ağırlığındaki Empire State Binası baz alındığında, bu miktar 27 bin 400 adet binanın ağırlığına eşittir. Ortalama 7 ton taşıma kapasitesine sahip bir TIR ile bu plastiği taşımak için 1.43 milyar sefer yapmak gerekmektedir. En büyük uçak gemilerinden biri olan ve yaklaşık 100 bin ton ağırlığındaki USS Gerald R. Ford düşünüldüğünde ise bu üretim, tam 100 bin adet uçak gemisine denk gelmektedir.

Dünya Çevre Günü münasebetiyle bir çağrı yapan TEMA Vakfı, plastik kirliliğinin iklim ve insan üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Yapılan açıklamada acil harekete geçme gerekliliği vurgulandı. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, durumu şu ifadelerle özetledi: “Plastik kirliliği sadece bir atık yönetim sorunu değil, iklim krizinin görünmeyen yakıtıdır. Tek kullanımlık plastik üretiminin yaklaşık yüzde 98’i fosil yakıtlara ve petrokimyasallara dayanıyor. Yani petrolden plastiğe, plastikten krize uzanan bir döngüyle karşı karşıyayız”.