Özelleştirmenin Ağır Faturası: Kaybedilen Canlar ve Yanan Ormanlar

Evet, kamu varlıkları birer birer satıldı ve faturasını toplum olarak hep birlikte ödüyoruz. Sonuçlarına katlanan yine biz oluyoruz.

İzmir’de başlayan ve bir türlü kontrol altına alınamayan yangın, bu durumun en güncel örneği. Ne yazık ki, her yaz adeta bir kâbusa dönüşen orman yangınlarının önüne geçmede yetersiz kalıyoruz. Orman yangınlarının insan ihmalinden sabotajlara, imar beklentisiyle kasıtlı olarak çıkarılan ateşlere kadar pek çok sebebi olduğu biliniyor. Ancak bu defaki yangının sebebi farklı görünüyor. İddialara göre yangın, bölgenin elektrik altyapı sorumlusu olan Gdz Elektrik’e ait hatlardan çıktı. GDZ Elektrik bu iddiayı reddetse de, paylaşılan görseller söylentileri doğrular nitelikte. Şirketin yaptığı yalanlamalar, sicilinin pek de parlak olmaması nedeniyle kamuoyunu ikna etmekten oldukça uzak. Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz yıl Alsancak’ın merkezinde bulunan açıkta kalmış kablolar yüzünden iki genç feci şekilde can vermişti.

Peki diğer elektrik dağıtım şirketlerinin durumu çok mu farklı? Örneğin, 2022 yılında Isparta’da üç gün devam eden kar yağışı, şehri üç gün boyunca elektriksiz bıraktı. Isparta’nın elektrik dağıtımını üstlenen AEDAŞ şirketinin sahibi Cengiz Holding’di. Bu üç günlük kesinti sırasında, elektrikli ısıtıcısını çalıştıramayan yaşlı bir vatandaşımız soğuktan donarak hayatını kaybetti. Evlerinde solunum cihazına bağlı yaşayan hastalar büyük mağduriyet yaşadı ve hastanelerdeki jeneratörler yetersiz kaldı. Sadece aralıksız kar yağışı nedeniyle bir şehrin üç gün boyunca elektriksiz kaldığı başka bir ülke var mıdır? Kuzey ülkeleri ve Rusya gibi yerlerde bütün kış aralıksız kar yağmasına rağmen bu tür kesintiler yaşanmıyor.

Peki bu durum neden bizde yaşanıyor? Çünkü elektrik dağıtım hizmetini özelleştirmekle kalmadık, bu şirketleri denetleme görevini de özel sektöre devrettik. Bu şirketler, zorunlu altyapı yatırımlarını ve hat bakımlarını yapma sorumluluklarını yerine getirmeyince, sonuç olarak ormanlarımız alev alıyor, ekonomimiz ve günlük hayatımız elektrik kesintileriyle felç oluyor. Bu süreçte yaşanan doğa, insan ve hayvan kayıplarının telafisi ise mümkün değil. Kayıp-kaçak bedelini dahi faturalarımıza yansıtan bu şirketlerin kârlarını artırması uğruna ormanlarımızı ve insanlarımızı mı feda ediyoruz?

İzmir’deki yangına müdahale eden bir orman emekçisinin hayatını kaybettiği acı haberini de aldık. Söndürme çalışmalarında kullanılan uçak ve helikopterlerin bir kez daha yetersiz kaldığı aşikâr. Mazeret ise her zamanki gibi hazır: “Rüzgârın şiddetli olması ve gece görüşlü hava araçlarının bulunmaması nedeniyle yangın yayıldı.” Peki, bir zamanlar “hurda” olarak nitelendirilen THK’ye ait yangın söndürme uçakları şu an nerede? İcra yoluyla satışta.

Doğamızla birlikte canlarımız da gidiyor. Bir deprem olduğunda GSM hatları anında çöküyor. Enkaz altında kalanlar, ellerinde cep telefonu olmasına rağmen yardım çağıramıyor; kimse yakınlarına ulaşamıyor. Sebep mi? Telekomünikasyon sektörünün özel şirketlere devredilmiş olması ve bu şirketlerin sözleşmelerinde yer alan gerekli altyapı yatırımlarını yapma taahhütlerini yerine getirmemesi. Denetim ve yaptırım ise yok denecek kadar az. İstanbul’u etkileyen 6.2 büyüklüğündeki depremde dahi iletişim tamamen kesildi. Bu durum, daha büyük bir afette günlerce kimsenin birbiriyle haberleşemeyeceğinin bir göstergesi.

Madenlerimiz de benzer bir kaderi paylaştı; TKİ’nin elinden alınarak özel şirketlere verildi. “Ekonomik verimlilik artacak” iddiasıyla gerçekleştirilen kamu madencilik kuruluşlarının özelleştirilmesi ve rödovans sisteminin yaygınlaşması, iş kazaları ve ölümlü vakaların sayısında korkunç bir artışa yol açtı. Çoğunlukla özel işletmelerde meydana gelen bu ölümlü kazaların temel nedeni, rödovans sistemiyle saha işleten firmaların iş güvenliği için zorunlu olan koruyucu ve önleyici teknik donanımı temin etmekten imtina etmesidir. Soma’da 301, Ermenek’te 18, Amasra’da 42 ve en son Erzincan İliç’te 9 madencimizin hayatını kaybettiği faciaların yaşandığı madenlerin tamamının özel sektöre ait olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Şirketlerin çevreye verdiği ölümcül zararlar ise bu tablonun bir başka vahim boyutu. Kamuya ait ne varsa büyük birer başarı gibi gösterilerek satıldı. Ancak bu satışın sonunda aldatılan ve bedel ödeyen ne yazık ki halk oldu.