Son yıllarda dünya genelinde yaşanan olağanüstü sıcaklık yükselişleri, iklim değişikliğinin en belirgin sonuçlarından birini teşkil ediyor. Bilimsel kanıtlar, bu durumun geçici bir doğal fenomen olmaktan çıkıp, insan faaliyetlerinin yol açtığı iklim değişikliğinin sistemik ve devamlı bir neticesi haline geldiğini net bir şekilde göstermektedir. Dünya Hava Durumu Atıfı (WWA), İklim Merkezi ve Kızılhaç İklim Merkezi’nin ortaklaşa hazırladığı “İklim Değişikliği ve Küresel Aşırı Sıcaklığın Tırmanışı: Risklerin Değerlendirilmesi ve Ele Alınması” isimli çalışma, çarpıcı bir gerçeği gözler önüne seriyor. Rapora göre, 1 Mayıs 2024 ile 1 Mayıs 2025 arasındaki bir yıllık dönemde, dünya nüfusunun neredeyse yarısına denk gelen yaklaşık 4 milyar kişi, en az 30 gün boyunca rekor seviyede sıcaklıklardan etkilendi. Çalışma kapsamında analiz edilen 195 ülke ve bölgenin tümünde, sıcak hava dalgalarının hem görülme sıklığının hem de etki süresinin ciddi oranda arttığı belirlendi. Bu bölgeler içinde Aruba, 187 gün ile en uzun süre aşırı sıcaklık yaşayan yer olarak öne çıkıyor. Karşılaştırma yapmak gerekirse, iklim değişikliğinin yokluğunda Aruba’da ortalama bir bireyin bu koşullara maruz kalacağı gün sayısı sadece 45 olacaktı. Uzmanlar, bu endişe verici artışların arkasındaki ana faktörün, fosil yakıtların yaygın tüketimiyle atmosferdeki sera gazı birikimi olduğunu vurguluyor. Gezegeni ısıtan bu gazlar, sıcak hava dalgalarını daha sık ve yaygın hale getirmekle kalmıyor, aynı zamanda bu dalgaların süresini uzatarak etkilerini çok daha yıkıcı bir boyuta taşıyor.
SAĞLIK ÜZERİNDEKİ YIKICI ETKİLER
Yükselen sıcaklıkların insan sağlığı üzerindeki sonuçları ciddi boyutlardadır. Sıcak çarpması, kalp ve damar hastalıkları, solunum yolu problemleri ve mevcut kronik rahatsızlıkların alevlenmesi gibi durumlar, sağlık hizmetleri üzerindeki yükü önemli ölçüde ağırlaştırmaktadır. Yaşlılar, çocuklar, dış mekanlarda görev yapanlar ve ekonomik olarak dezavantajlı kişiler, bu risklere karşı en savunmasız gruplar arasında yer alıyor. Küresel çapta sıcaklıkla ilişkili can kayıplarında bir artış gözlemlenirken, pek çok ülkede bu tür ölümlerin resmi kayıtlara eksik yansıdığı da bir gerçektir. Problemin ekonomik ve toplumsal yansımaları da önemli bir yelpazeye yayılmaktadır. Tarımsal üretimde verimliliği düşüren aşırı sıcaklar, gıda güvenliğini de riske atmaktadır. Buna ek olarak, soğutma için artan enerji ihtiyacı elektrik şebekelerini aşırı yüklerken, su kaynakları üzerindeki baskıyı da yoğunlaştırmaktadır. Yoğun kentleşmiş alanlarda ise beton ve asfalt gibi yüzeylerin ısıyı emip hapsetmesiyle “kentsel ısı adası fenomeni” ortaya çıkmakta, bu durum şehir merkezlerindeki sıcaklıkların kırsal bölgelere göre daha da artmasına sebep olmaktadır.
1.5 DERECE EŞİĞİ TEHLİKEDE
Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü’nün uyarısına göre, gelecek beş yıllık periyotta küresel ortalama sıcaklıkların sanayi devrimi öncesi döneme kıyasla kritik 1.5 derece eşiğini geçme ihtimali yüzde 70’e ulaşmıştır. Bu durumun ciddiyeti, merkezi ve yerel yönetimlere hiç olmadığı kadar büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bu kapsamda, erken uyarı mekanizmalarının kurulması, halka açık serinleme noktalarının çoğaltılması, şehir planlamasında yeşil altyapıya ağırlık verilmesi ve hassas grupları koruyacak sosyal politikaların hayata geçirilmesi, atılması gereken öncelikli adımlardır. Tüm bu yerel tedbirlere ek olarak, sorunun kökenine yönelik olarak fosil yakıt bağımlılığının sona erdirilmesi, yenilenebilir enerjiye geçiş sürecine ivme kazandırılması ve karbon emisyonlarını azaltan teknolojilere yatırım yapılması, küresel düzeyde atılması gereken yapısal adımları oluşturmaktadır.
Aşırı Sıcaklara Karşı Bireysel Korunma Yöntemleri
– Günün en sıcak zaman dilimi olan 11.00 ile 16.00 arasında zorunlu olmadıkça dışarıya çıkılmamalıdır.
– Vücudun susuz kalmaması için bol su içilmeli; alkol ve kafein içeren içeceklerin tüketiminden kaçınılmalıdır.
– Güneş ışınlarını yansıtan açık renkli, hafif ve bol kıyafetler tercih edilmelidir.
– Yaşlılar ve kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin sağlık durumları yakından izlenmelidir.
– Mümkün olduğunca klimalı veya doğal olarak serin olan kapalı alanlarda vakit geçirilmelidir.
– Doğrudan güneş ışığına maruz kalma süresi kısıtlanmalı, gölgelik alanlar kullanılmalıdır.
– Toplumsal dayanışma ruhuyla, özellikle tek başına yaşayan komşular ve akrabalar düzenli olarak kontrol edilmelidir.