Srebrenitsa Soykırımı’nın 30. Yıl Dönümü Dışişleri Bakanlığı’nda Düzenlenen Törenle Anıldı

Dışişleri Bakanlığı, Srebrenitsa Soykırımı’nın 30. yıl dönümü vesilesiyle bir anma töreni gerçekleştirdi. Bakanlığa ait Fatin Rüştü Zorlu Toplantı Salonu’nda yapılan etkinliğe, Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Zeki Levent Gümrükçü, Bosna Hersek’in Ankara Büyükelçisi Mirsada Çolakoviç ve çok sayıda konuk iştirak etti.

Saygı duruşu ile başlayan ve ardından İstiklal Marşı ile Bosna Hersek milli marşının seslendirilmesiyle devam eden programda, Srebrenitsa Soykırımı’nı konu alan bir belgesel de katılımcılara sunuldu.

Bakan Yardımcısı Gümrükçü, etkinlikte yaptığı konuşmada, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen Srebrenitsa’da işlenen soykırımda yitirilen hayatları ve o günden beri dinmeyen acıyı bir kez daha yâd etmek amacıyla bir araya geldiklerini ifade etti.

Srebrenitsa’da yaşananların yetkili mahkemelerce soykırım olarak tescillenmesine karşın, bu gerçeği inkâr etme girişimlerinin devam ettiğine dikkat çeken Gümrükçü, “Türkiye olarak, uluslararası mahkemeler tarafından tescillenen bu kararlara rağmen Srebrenitsa’da gerçekleşen soykırımı yok saymaya ve daha da kötüsü faillerini yüceltmeye yeltenen tüm girişimleri en sert şekilde kınıyoruz. Bu konuda hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tavrımız nettir.” şeklinde konuştu.

Gümrükçü, soykırımı inkâr etmeye yönelik bu tavrın, Srebrenitsa’da katledilenlerin hatırasına ihanet etmek, uluslararası hukuku hiçe saymak ve işlenen bu suça ortak olmakla eşdeğer olduğunu kuvvetle vurguladı.

Türkiye’nin, Srebrenitsa Soykırımı’nın unutulmaması ve toplumsal bellekte canlı tutulması için yoğun çaba sarf ettiğini dile getiren Gümrükçü, şunları kaydetti: “Bu çerçevede, geçen yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 23 Mayıs 2024 tarihinde kabul edilen tarihi bir kararla 11 Temmuz’un ‘1995 Srebrenitsa Soykırımı’nı Anma Uluslararası Günü’ olarak ilan edilmesi, bu çabalarımızın en mühim neticelerinden biri olmuştur.”

Gümrükçü, “Aslında 11 Temmuz yalnızca bir matem günü değil, aynı zamanda barışın inşası ve adaletin sağlanması adına yapılmış çok güçlü bir çağrıdır,” dedi.

Uluslararası camiaya dünya genelinde soykırım suçunun engellenmesi konusunda her türlü gayreti göstermeleri için çağrıda bulunan Gümrükçü, “Zira uluslararası toplum, geçmişte Srebrenitsa Soykırımı’nı nasıl engelleyemediyse, bugün de Gazze’de yaşanan soykırıma ne yazık ki mani olamamaktadır,” ifadesini kullandı.

Büyükelçi Çolakoviç ise konuşmasında, Temmuz 1995’te 8 binden fazla insanın “sadece Boşnak ve Müslüman oldukları için” planlı ve sistematik bir biçimde katledildiğini belirterek, Srebrenitsa Soykırımı’nı “Modern Avrupa tarihinin en ıstıraplı ve en karanlık sayfalarından biri” olarak tanımladı.

Çolakoviç, Srebrenitsa Soykırımı’nın, başta Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) olmak üzere, mahkemelerce defalarca soykırım olarak tanındığını ve kabul edildiğini vurguladı. Bu kararın en kuvvetli savunucularından birinin Türkiye olduğunu anımsatan Çolakoviç, bu durumun Türkiye’nin hakikate, adalete ve hatırlamaya olan sadakatini bir defa daha gösterdiğini söyleyerek Türkiye’ye minnettarlığını ifade etti.

Var olan kapsamlı hukuki, tarihi ve adli delillere rağmen Srebrenitsa’daki soykırımın hâlâ bariz bir şekilde inkâr edildiğini belirten Çolakoviç, “Maalesef Bosna Hersek’in bazı kesimlerinde agresif bir inkâr, önemsizleştirme ve tarihi gerçekleri tahrif etme kampanyası sürdürülmektedir,” dedi.

Bu fiilleri işleyen kişilerle mağdurların bir arada yaşadığına dikkat çeken Çolakoviç, şöyle devam etti: “Bu şahıslarla aynı şehirlerde yaşayan mağdur topluluklar, her gün suçlularla yüzleşmekte ve hiçbir pişmanlık veya utanç emaresi göstermeyen kişilerle aynı hayatı paylaşmaya mecbur bırakılmaktadır. Devlet destekli kurumlar tarafından suçun boyutunu küçültmek amacıyla akademik çalışmalar yayımlanmakta, ders kitapları değiştirilmekte ve acı gerçeklerden kaçınılmak istenmektedir.”

Soykırımı inkâr etmenin ifade özgürlüğü olmadığını, bilakis suçun farklı araçlarla sürdürülmesi anlamına geldiğini söyleyen Çolakoviç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bugün burada Ankara’da Srebrenitsa kurbanlarına sadece sözlerle değil, aynı zamanda hak ettikleri manevi saygıyı da sunuyoruz. Unutmayalım ki o erkekler ve çocuklar birilerinin evlatları, kardeşleri, babaları, komşularıydı ve onların yegâne suçu yanlış bir isimle ve yanlış bir zamanda dünyaya gelmekti. Bosna Hersek’te hakikat mücadelesinin henüz bitmediğini ve bunun yalnızca tarihsel bir gerçeklik için değil, aynı zamanda bir ülkenin vicdanı ve istikbali için verilen bir mücadele olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.”

Gerçekle yüzleşmek reddedildiğinde geçmişin yaralarının yeniden kanadığını ifade eden Çolakoviç, “İnkârın hüküm sürmesine müsaade ettiğimizde, tarihin tekerrür etme riskini yaratırız. Ancak hafızayı cesaret ve dürüstlükle inşa ettiğimizde, kalıcı barışa uzanan tek yolu açmış oluruz,” diye ekledi. Büyükelçi, sözlerini “Srebrenitsa asla unutulmayacak ve bir daha asla tekrarlanmayacaktır,” diyerek noktaladı.

**Srebrenitsa’da ne yaşandı?**

Srebrenitsa’nın 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birlikleri tarafından işgal edilmesinin akabinde, Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altındaki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, daha sonra Sırp güçlerine teslim edildi.

Kadınların ve çocukların Boşnak askerlerinin kontrolündeki bölgeye geçişine müsaade eden Sırp güçleri, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık alanlarda, fabrikalarda ve depolarda infaz etti. Katledilen Boşnakların naaşları toplu mezarlara defnedildi.

Savaş sonrası kayıpları bulmak amacıyla başlatılan çalışmalar neticesinde, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitlerinin ardından her yıl 11 Temmuz’da Potoçari Anıt Mezarlığı’nda düzenlenen bir törenle toprağa verilmektedir.