Selim Evci’nin Yeni Filmi “Savrulan Zaman” İlişkilere Ayna Tutuyor
Yönetmen ve senarist Selim Evci’nin imzasını taşıyan yeni filmi “Savrulan Zaman” vizyona girdi. Film, uzun soluklu ilişkisi yeni bitmiş ve hayatında yeni bir sayfa açmaya çalışan Alper’in (Selim Evci) öyküsünü anlatıyor. İş yerinde karşılaştığı beklenmedik bir olayla birlikte kendi içinde bir hesaplaşma ve arayış sürecine giren Alper’in kendini yeniden keşfetme hikayesi, aile, kadın-erkek, arkadaşlık ve iş ilişkileri gibi farklı dinamikler üzerinden ele alınıyor. Film, bu yönüyle hem bireye hem de topluma cesur bir ayna tutuyor.
Filmin kurgusu, İranlı yönetmen Mastaneh Mohajer’e ait. “Savrulan Zaman”, katıldığı 12. Boğaziçi Film Festivali’nde “En İyi Kurgu” ödülünü kazanarak başarısını taçlandırmıştı. Yönetmen Selim Evci ile filmin derinliklerini ve yaratım sürecini konuştuk.
Klişeleri Kıran Empati ve Yaratım Süreci
Filmin, savrulan bir ruhun yansıması olduğu benzetmesi üzerine Evci, “Yaşarken içeride biriken tortular, film yazma sürecinde sizi sarmalayabiliyor. İnsan en iyi bildiği, tecrübe ettiği konularda yazarken kendini daha güvende hissediyor. Benim de geride bıraktığım, ‘gri dönem’ diye tabir ettiğim, hatta savrulduğumu hissettiğim bir evrenin yansıması Savrulan Zaman.” ifadelerini kullandı.
İlişkiler, Yalnızlık ve Toplumsal Baskı
Günümüzün en popüler konularından olan ilişkilere odaklanan film, hiç evlenmemiş, orta sınıf ve yalnız bir erkek olan Alper karakteri etrafında şekilleniyor. Evci, ilişkilerin hayatın merkezinde olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “İyi bir ilişki her insanın ideali. Sinemanın, edebiyatın, müziğin, tüm sanat dallarının merkez konularından. İçinde bulunduğumuz çağda insanın farkındalık seviyesi giderek yükseliyor. Ancak bu farkındalık, binlerce yıllık toplumsal dayatmalarla çatışabiliyor.”
Evci, filmde yalnızlığı sadece erkeğin bir “tercihi” olarak göstermemeye özen gösterdiğini belirterek, “Bu bir klişe. Günümüzde kadınlar da yalnızlığı seçebiliyor. Filmdeki kadın karakterlerde de bu his var. Mesele sadece ‘erkek yalnızlığı’ değil. Alper’in yalnızlığı bireysel bir durum olsa da, kadın izleyicilerin bu yalnızlıkla empati kurabilmesi benim için çok kıymetli. Çünkü bu empati, klişeleri kırıyor.” dedi.
Hayat Kadar Gerçek: Açık Sözlülüğün Gücü
Filmin sözünü sakınmayan, cesur tavrının bilinçli bir tercih olduğunu belirten yönetmen, “Hayat kadar olması için. Saklamak, duruma uygun şeyler söylemek hayatta da pek yapabildiğim şeyler değil. Açık sözlülük, geçici bir negatif duygu yaratabilir ama uzun vadede güven inşa eder. Karakterin zaaflarını da açıkça göstermek, onu bir kahramana dönüştürmeyi engeller ve hayat duygusunu artırır.” şeklinde konuştu.
Hayatın Detaylarında Gizli Anlamlar
Filmdeki “çorabını koltuğun arasına sıkıştıran erkek” ve “değerli eşyaları kendine saklayan kadın” gibi detayların taraf tutmak amacı taşımadığını söyleyen Evci, “Hayat dediğimiz şey tam olarak bu detaylarla şekilleniyor. O çorabı oraya bırakan da biziz, o eşyaları kendine saklayan da. İnsan o kadar karmaşık ki…” diyerek günümüz popüler platformlarının seyirciyi büyük olaylara esir ettiğini eleştirdi.
Sadece Aşk Değil: Sınıflar Arası İlişkiler
Filmin sadece kadın-erkek ilişkilerine değil, aynı zamanda sınıflar arası ilişkilere de değindiğini doğrulayan Evci, bir patronun çalışanlarına veya evindeki gündelikçiye olan tavrı gibi nüanslara dikkat çekti. “İşçi-işveren meselesi özellikle hassas bir konu. Ne kadar profesyonel bir çerçevede olsa da, o ilişkide görünmeyen bir eşitsizlik hissi derinlerde yaşıyor. Bu psikoloji, sinemasal açıdan çok zengin bir alan.” dedi.
Kısa Süre, Derin Anlatım: Savrulan Zaman’ın Yapısı
Filmin süresinin kısa olmasının bilinçli bir tercihten ziyade kurgu sürecinin doğal bir sonucu olduğunu belirten Selim Evci, hikayenin aslında üç filmlik bir yapının ilk parçası olduğunu açıkladı. “İranlı kurgucu Mastaneh Mohajer ile kurguda epey uğraştık. Belki de üçünü arka arkaya izleyince tek bir uzun film hissi verecek. Şu anda 2. bölüm olan senaryoyu yazıyorum.”
Alper Karakteri Ne Kadar Selim Evci?
“Filmdeki Alper, ne kadar sizsiniz?” sorusuna Evci, gülerek “Biraz benden, biraz çevremdeki insanlardan. Bu soruya çalıştım ve en ‘politik’ cevap bu oldu,” dedi. Sezgilerle sinema yapmaya çalıştığını ve “kendimi anlatmalıyım” gibi bir motivasyonla yola çıkmadığını belirten yönetmen, sinemayı hayatın içinden malzemelerle bir kolaj yapmaya benzettiğini ekledi.
Usta-Çırak İlişkisi ve Sinemanın Geleceği
Aynı zamanda Akbank Kısa Film Festivali direktörü olan Evci, festivalde Zeki Demirkubuz ve bir önceki yıl Nuri Bilge Ceylan gibi ustaları gençlerle buluşturmanın önemine değindi. “Sanatın aktarım döngüsü böyle işliyor. Usta-çırak ilişkileri bu yüzden çok değerli. Bunlar sadece bireysel destek değil, aynı zamanda sanatın geleceğine yapılan katkılar…” diyerek sözlerini noktaladı.