Gazze’de Korkunç Gerçek: Açlık Nasıl Savaş Silahına, İnsani Yardım İse Ölümcül Bir Tuzağa Dönüştü?

Gazze’de Açlık Bir Savaş Silahı Haline Geldi

BM eski Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver, Gazze Şeridi’nde yaşanan insani krizi ve İsrail’in açlığı nasıl bir savaş silahına dönüştürdüğünü analiz etti. Elver’e göre, sivil halka yönelik soykırım boyutundaki saldırılar devam ederken, uluslararası hukuk ve insan hakları sistematik olarak yok sayılıyor. Uluslararası ceza hukukunda gıda ve suya erişimi engellemek açık bir savaş suçu olmasına rağmen, Gazze’deki kitlesel açlık, modern çağda benzeri görülmemiş, insan eliyle yaratılmış bir kıtlığa dönüşmüş durumda.

İnsani Yardım Ölümcül Bir Tuzağa Dönüştü

Hilal Elver, Gazze’de yalnızca gıda ve suyun kasıtlı olarak engellenmediğini, aynı zamanda insani yardımın da bir savaş aracına, baskı unsuruna ve toplu cezalandırma yöntemine dönüştürüldüğünü belirtiyor. Krizin bu denli açıkça yaşanması, savaş suçlarına dair somut kanıtların varlığı ve sivillerin, özellikle de kadın ve çocukların maruz kaldığı ağır acılar, bu durumu uluslararası hukuk tarihinde trajik bir istisna haline getiriyor.

Sistematik Abluka ve “Gazze Diyeti”

Gazze’deki açlık krizi yeni bir olgu değil. 2007’den beri devam eden İsrail ablukası altında, geçmişte Gazzelileri yalnızca hayatta kalma sınırında tutacak kalori miktarının sistematik olarak hesaplandığı ve bu uygulamaya “Gazze Diyeti” adı verildiği biliniyor. Savaşın başından itibaren İsrail, halkın temel ihtiyaçlarını bilmesine rağmen gıda ve temiz suya erişimi kasıtlı olarak engellemiştir.

Diğer çatışma alanlarından farklı olarak, Gazze Şeridi’nin tamamı bir savaş alanına dönüştürülmüş ve 2,3 milyon Filistinlinin tümü topluca cezalandırılan askeri hedefler olarak görülmektedir. İnsani yardım konvoyları sınırlarda bekletilirken, yiyecekler aç insanların gözü önünde çürümeye terk ediliyor.

Kıtlığın Yayılması ve Bilinçli Hedefler

Bu koşullar altında kıtlık hızla yayılmış; evlerin ve altyapının büyük bir kısmının yıkılmasıyla halk, çadırlarda veya yıkıntılar arasında temel ihtiyaçlarından yoksun bir şekilde yaşamaya mahkum edilmiştir. İsrail, açlığın bir silah olarak kullanıldığına dair raporları defalarca reddederken, ABD ve birçok Batılı ülke de somut kanıtları görmezden gelerek “kıtlık” veya “soykırım” ifadelerini kullanmaktan kaçınmıştır. Hatta İsrail güçleri, yardım konvoylarına ve un çuvalı almaya çalışan sivillere yönelik saldırılarını artırmıştır. Bunlar, tesadüfi kayıplar değil, bilinçli hedef alma taktikleridir.

Militarize Edilmiş Yardım Sistemi: GHF

2 Mart 2025’ten sonra İsrail, tüm uluslararası yardımları durdurarak kendi kontrolünde militarize bir dağıtım sistemi olan Gazze İnsani Yardım Vakfı’nı (GHF) kurdu. Bu sistem, BM’ye ait 400’den fazla dağıtım noktasını kapatarak, yardımı yalnızca dört güvensiz merkeze indirgedi.

BM kurumları ve uluslararası yardım kuruluşları, tarafsızlık ve bağımsızlık gibi temel insani ilkeleri yok sayan bu özelleştirilmiş, militarize ve ölümcül yapının parçası olmayı reddetmiştir.

Bu dağıtım noktalarında İsrail’in keskin nişancı saldırılarında binden fazla kişi hayatını kaybetti, 5 binden fazla kişi yaralandı. Siviller, bir çuval un için hayatlarını riske atarken, sözde insani yardım ölüm fermanı anlamına gelmektedir.

Savaş Suçları ve Artan Ölü Sayıları

20 Temmuz 2025’te İsrail’in bir Dünya Gıda Programı konvoyuna saldırması sonucu 100’den fazla Filistinlinin ölmesi, durumun vahametini gözler önüne sermiştir. Resmen ilan edilmese de kıtlık, Gazze’de acı bir gerçektir. Her gün 10 ila 15 kişi açlıktan ölmektedir. Oxfam’a göre, son 100 günde Gazze’deki günlük ölüm oranı 250’nin üzerindedir ve bu, 21. yüzyıldaki herhangi bir çatışmadaki en yüksek sayıdır. The Lancet dergisi ise toplam ölüm sayısının 186 bini aşabileceğini öngörmüştür.

Açlık, sessiz ve acımasız bir ölümdür. Bedenin kendi kendini tükettiği bu süreç, en çok çocukları etkilemekte ve hayatta kalanlarda kalıcı hasarlar bırakmaktadır. Acil bir ateşkes sağlanmazsa, Gazze distopik bir kurgunun gerçeğe dönüştüğü bir ölüm tarlası olmaya devam edecektir.