Türkiye’nin Yerli Savunma Hamleleri ve Bölgesel Etkileri
Türkiye’nin savunma sanayiinde son yıllarda attığı yerli ve milli adımlar, ülkenin sadece askeri kapasitesini değil, aynı zamanda dış politika vizyonunu da yeniden şekillendiriyor. İsrail’in artan saldırganlığı, Suriye’de yükselen tansiyon ve genel bölgesel güvenlik tehditleri, Türkiye’nin teknolojik savunma yatırımlarının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu kapsamda, Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özkan, Türkiye’nin geliştirdiği Çelik Kubbe hava savunma sistemi, bölgesel dengeler ve güncel savunma politikaları hakkındaki görüşlerini paylaştı.
Hava Savunmasında Çelik Kubbe Devrimi ve Stratejik Önemi
Prof. Dr. Özkan’a göre, modern dünyada hava savunma sistemine sahip olmayan bir ülke, dış etkilere karşı son derece savunmasız kalmaktadır. Özellikle son dönemdeki İran-İsrail gerilimi, bu sistemlerin ne denli hayati olduğunu göstermiştir. Türkiye, bu konjonktürde bölgeden gelebilecek tehditlere karşı kendini kapsamlı bir şekilde güvence altına almayı başarmıştır. Geliştirilen Çelik Kubbe sistemi, hem zamanlaması hem de yetenekleri açısından Türkiye’nin tam bağımsızlık yolundaki en stratejik adımlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Bu sistem, hava ve kara araçları ile elektronik harp sistemlerinin entegre çalıştığı modern bir yapı sunmaktadır. Prof. Dr. Özkan, “Çelik Kubbe, Türkiye’nin bölgedeki caydırıcılık kapasitesini önemli ölçüde artırmakla kalmadı, aynı zamanda ülkenin askeri alandaki yetkinliğini pekiştirerek uluslararası düzeyde prestijini yükseltti” ifadelerini kullanıyor.
Yerli Sistemlerin Dış Politikaya ve Caydırıcılığa Katkısı
ABD hegemonyasının zayıfladığı bir döneme denk gelen Türkiye’nin yerli savunma hamleleri, ülkenin uluslararası arenadaki rolünü güçlendirmiştir. Ankara, geliştirdiği teknolojiler sayesinde bugün savunma sektöründe küresel bir aktör haline gelmiştir. Bu durumun en somut göstergelerinden biri, bu yıl 17.’si düzenlenen İDEF Savunma Fuarı‘na olan yoğun ilgidir. Savunma sanayi, artık Türk dış politikasının temel unsurlarından biri haline gelmiş, birçok ülke Türkiye’den destek talep etmeye başlamıştır. Bu talepler, Türkiye’ye farklı bölgelerle ilişkilerini derinleştirme fırsatı sunmaktadır.
Çelik Kubbe ve Demir Kubbe Karşılaştırması
Türkiye’nin Çelik Kubbe sistemi, son model donanımlarla desteklenen ve yüksek entegrasyona sahip kapsamlı bir yapı olarak öne çıkıyor. Özellikle elektronik harp sistemleri, sistemin merkezinde yer alarak hedeflere etkin bir şekilde odaklanmayı sağlıyor. İsrail’in Demir Kubbe sistemi benzer bir mantıkla çalışsa da, son İran-İsrail çatışmalarında sistemin zayıf yönleri de ortaya çıkmıştır.
Potansiyel Operasyonlara Etkisi
Çelik Kubbe’nin, gelecekte Suriye, Irak veya Doğu Akdeniz gibi sıcak bölgelerdeki olası operasyonlarda kritik bir rol oynaması bekleniyor. Prof. Dr. Özkan’a göre, sistem sadece bir savunma kalkanı değil, aynı zamanda Türkiye’nin bu bölgelerdeki caydırıcılığını artıran stratejik bir unsurdur.
Batı ve NATO’nun Tepkisi
Bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin savunma sanayisindeki başarıları, ittifak içinde gururla karşılanması gereken bir gelişmedir. Ancak uluslararası ilişkilerde devletler, bu tür ilerlemeleri bir rakibin yükselişi olarak algılayabilmektedir. Prof. Dr. Özkan, “NATO kurumsal olarak karşıt bir tutum sergilemese de, bazı üye ülkelerin farklı yaklaşımları olabilir. Türkiye’nin savunma sanayii serüveni başından beri engellere karşı direnen kararlı insanların çabalarıyla ilerledi. Engeller her zaman olacaktır; mühim olan bu engeller karşısında ne kadar cesur ve ileri görüşlü olunabildiğidir” dedi.
İsrail’in Suriye Hamleleri ve Bölgesel Gerilim
İsrail’in Suriye’de parçalanmış bir yapı hedeflediği açıkça görülmektedir. 16 Temmuz 2025’te Suriye Savunma Bakanlığı’na yapılan saldırı, İsrail’in bu hedefe ulaşmak için sert güç kullanmaktan çekinmeyeceğinin bir mesajıdır. Ancak bu agresif politikada ABD’nin tam desteğini almadığı, hatta ABD içinde eleştirilerin bulunduğu belirtiliyor. Bu durumun, diğer ülkelerin Suriye meselesine daha fazla müdahil olmasına yol açtığı değerlendiriliyor.
Suriye’de Yeni Bir İç Savaş Tehlikesi Var mı?
Suriye’de bir iç savaş ihtimali her zaman bulunsa da, merkezi hükümetin bölge ülkelerinden aldığı destekle giderek güçlendiği gözlemleniyor. Ülke, bir yanda birlik ve bütünlüğü sağlama çabaları, diğer yanda bu çabaları baltalamaya çalışan aktörlerle kritik bir dönemeçtedir. Prof. Dr. Özkan, hiçbir tarafın yeni bir iç savaştan fayda sağlamayacağını ve Türkiye’nin de böyle bir senaryoyu desteklemeyeceğini düşünüyor.
Türkiye’nin Suriye Stratejisi
Suriye, Türkiye’nin dış politikasında en stratejik konulardan biridir. Ankara, yoğun diplomasi yürüterek durumun kötüleşmesini engellemeye çalışmaktadır. Türkiye’nin önümüzdeki süreçte Suriye’deki Ahmet Şara yönetimine güvenlik desteği sağlamaya hazırlandığı belirtiliyor. Milli Savunma Bakanlığı, Suriye’nin Türkiye’den güvenlik iş birliği talebinde bulunduğunu açıklamıştı. Bu talep, İsrail saldırısının hemen ardından gelmesiyle oldukça anlamlıdır. Prof. Dr. Özkan, “Türkiye ile Suriye’nin kaderleri, özellikle güvenlik açısından birbirine sıkı sıkıya bağlı” diyerek iki ülkenin stratejik ortaklığına vurgu yapıyor.
İsrail’in Bölgedeki Nihai Hedefi Nedir?
İsrail’in temel hedefi, bölgede kendisine karşı durabilecek güçlü bir devlet bırakmamaktır. Geçmişte İran ve Irak gibi aktörleri dengeleyen İsrail, şimdi önünde ciddi bir engel kalmadığını düşünerek daha agresif bir politika izliyor. Ancak bu yaklaşımın uzun vadede İsrail’in aleyhine bir sonuç doğurabileceği öngörülüyor.
Türkiye-İsrail Arasında Savaş Riski Var mı?
Prof. Dr. Özkan, Türkiye ile İsrail arasında doğrudan bir sıcak çatışma olasılığını gerçekçi bulmuyor. Ancak iki ülkenin farklı vizyonlar doğrultusunda nüfuz alanlarını genişletmek için rekabet etmesinin doğal olduğunu belirtiyor. Böyle bir çatışmanın ağır sonuçlar doğuracağı bilinciyle her iki tarafın da temkinli davrandığını ifade ediyor.