Türkiye’nin Güney Kıyılarındaki Saklı Tarih Hazineleri
Türkiye’nin güney kıyıları, yaz aylarında yerli ve yabancı turistler için popüler bir destinasyon olmaya devam ediyor. Antalya ve Mersin gibi şehirler “deniz-kum-güneş” üçlüsüyle öne çıkarken; Adana, Mersin ve Hatay gibi kentler ise zengin mutfaklarıyla gastronomi turizminin merkezinde yer alıyor. Ancak Akdeniz Bölgesi, bu popüler özelliklerinin yanı sıra, toprağında barındırdığı paha biçilmez kültürel miraslarla da dikkat çekiyor. Tatil planlarınızı zenginleştirmek için, popüler rotaların gölgesinde kalmış ve mutlaka görülmesi gereken antik kentleri sizler için bir araya getirdik.
1. Adana: Anavarza Antik Kenti
Adana’nın Kozan ilçesi sınırlarında, antik dönemde Kilikya olarak bilinen bölgenin en önemli merkezlerinden biri olan Anavarza Antik Kenti, şehrin en değerli tarihi mirasları arasında yer alıyor. Ovanın ortasında bir ada gibi yükselen tepesiyle büyüleyici bir görünüme sahip olan kent, birçok önemli yapıya ev sahipliği yapmaktadır.
Anavarza’nın Önemli Yapıları
- Sütunlu cadde, hamam ve kilise kalıntıları
- Tiyatro, amfitiyatro ve stadyum
- Su yolları ve kaya mezarları
- Batıdaki nekropol ve antik yol
- Deniz tanrıçası Thetis’e adanmış havuz mozaiği
- Üç girişli zafer takı
- Tepe üzerindeki Orta Çağ kalesi
Anavarza Dağı’nın zirvesindeki kale kompleksi ve eteğindeki surlarla çevrili yerleşim, kentin akropolisi olarak kabul edilir. Ayrıca, tarihin ilk farmakoloji kitabının yazarı olarak bilinen ünlü hekim Dioscurides de Anavarza’da yaşamıştır. Bu eşsiz antik kent, 2014 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi‘ne dahil edilmiştir.
2. Mersin: Kanlıdivane Antik Kenti
Antik dönemde Dağlık Kilikya bölgesinde yer alan Kanytella, günümüzdeki adıyla Kanlıdivane, Mersin’in Erdemli ilçesinde ziyaretçilerini bekliyor. Kent, merkezinde yer alan devasa Kanlıdivane Obruğu‘nun çevresinde kurulmuştur. Bölgedeki yerleşim, Helenistik Dönem’den (M.Ö. 3. yüzyıl) başlayarak Geç Antik Dönem’e (M.S. 7. yüzyıl) kadar kesintisiz bir şekilde sürmüş, 15. yüzyıldan itibaren ise Türkmen gruplarına ev sahipliği yapmıştır.
Kentin “Kanlıdivane” isminin, kayalık yapının kırmızı renginden gelen “kanlı” kelimesi ile Türkmen aşiretlerinin toplantılarını burada yapmasından ötürü “divan” kelimesinin birleşiminden türediği düşünülmektedir.
Halk arasında ise isminin, suçluların bu obruğa atılarak vahşi hayvanlara yem edildiği ve etrafın kanla kaplandığı rivayetinden geldiği anlatılır.
Kentin en çarpıcı kalıntısı, obruğun güney duvarındaki aile kabartmasıdır. M.S. 1. yüzyıla tarihlenen bu kabartmanın altındaki yazıtta, Hermias’ın babası Armaronzas, eşi ve çocukları için bu heykelleri diktirdiği belirtilir. Yazıtta ayrıca, bu kabartmalara zarar verenlerin tanrı Zeus’a 1000 Drahmi ceza ödemesi gerektiği de ifade edilmektedir.
3. Osmaniye: Kastabala Antik Kenti (Hierapolis)
Anadolu’nun güneydoğusunda, Osmaniye’nin Cevdetiye Beldesi yakınlarında konumlanan Kastabala-Hierapolis, Ceyhan (Pyramos) Nehri’ne hakim verimli bir ovada kurulmuştur. Bölgede yapılan yüzey araştırmaları, yerleşimin M.Ö. 2. binyıldan Roma İmparatorluk dönemine kadar uzanan geniş bir tarih aralığına sahip olduğunu göstermektedir.
Devam eden kazı çalışmaları, kentin sınırlarının güneyde Ceyhan Nehri, kuzeyde Karatepe ve batıda Kırmıtlı Kuş Cenneti’ne kadar uzanan geniş bir alanı kapsadığını ortaya koymaktadır. Bu stratejik konumu, Kastabala’nın antik dönemdeki önemini gözler önüne sermektedir.
4. Antalya: Patara Antik Kenti
Antalya’nın Fethiye-Kalkan yolu üzerinde, Xanthos Vadisi’nin güneybatı ucunda yer alan Patara Antik Kenti, Likya’nın en eski ve en önemli şehirlerinden biridir. 1988’den bu yana kazıların sürdüğü bu eşsiz kent, tarihi ve arkeolojik değerlerinin yanı sıra, nesli tükenmekte olan Caretta Caretta kaplumbağalarının milyonlarca yıldır yumurtladığı nadir sahillerden birine sahip olmasıyla da büyük önem taşır.
Tarihteki Önemi ve Başkentlik Rolü
Patara, M.Ö. 3. yüzyılda Ptolemaios egemenliği altına girerek Likya’nın lider kenti konumuna yükselmiştir. M.Ö. 167/168 yılında Roma’ya karşı özerkliğini kazanarak resmen Likya Birliği’nin başkenti olmuştur. Helenistik dönemde inşa edilen meclis binası ve tiyatro gibi anıtsal yapılar, bu dönemin ihtişamını yansıtır. Roma döneminde de önemini koruyan Patara, hem bir adli merkez hem de Roma’nın doğu eyaletleriyle bağlantısını sağlayan stratejik bir deniz üssü olarak hizmet vermiştir.
Aynı zamanda Apollon’a adanmış önemli bir kehanet merkezi olan Patara, Anadolu’dan Roma’ya gönderilen tahılların depolandığı bir liman kentiydi. Bizans döneminde de Hristiyanlık için önemli bir merkez olan kent, “Noel Baba” olarak bilinen Saint Nicholaos‘un memleketidir. Bu zengin tarih, Patara’yı günümüze ulaşan en önemli antik merkezlerden biri yapmaktadır.