‘Kolay Ölümler Ülkesi’: Bir Eleştirinin Anatomisi
Sosyal medyada karşılaşılan ve sahibinin izniyle kullanılan çarpıcı bir başlık, Türkiye’deki mevcut durumu özetliyor: ‘Kolay ölümler ülkesi’. Bu ifade, devletin temel işlevi olan vatandaşını koruma ve hizmet etme görevini artık yerine getirmediği yönündeki derin endişeyi yansıtıyor. Meclis’in ve yönetimin, halkın ve ülkenin çıkarlarını korumak yerine, farklı odaklara hizmet ettiği algısı giderek güçleniyor.
Ülke yönetiminin, küresel mafya örgütleri ve dış güçlerin planları doğrultusunda hareket eden bir medya tarafından yönlendirildiği iddiası, vatansever ve adalet arayan vatandaşların kendilerini bir esaret altında hissetmesine neden oluyor. Bu duruma sebep olanlar, yazar tarafından kısaca ‘yok ediciler’ olarak tanımlanıyor.
İhmaller, Sorumsuzluk ve Cevapsız Sorular
Yaşanan felaketler karşısında sorumluluk mekanizmasının işlememesi, eleştirilerin merkezinde yer alıyor. Yanan oteller, küle dönen ormanlar, evsiz kalan binlerce insan ve şüpheli asker ölümlerine rağmen, tek bir siyasi veya askeri yetkilinin bile istifa etmemesi, bu sorumsuzluk algısını pekiştiriyor.
Yangınların önemli bir kısmının bakımsız elektrik hatlarından kaynaklandığının ortaya çıkması, özelleştirilen şirketlerin ihmallerini gündeme getiriyor. Sürekli vergi aflarıyla desteklenen bu şirketlerin, iklim koşullarına uygun altyapı yatırımı yapmadığı, hatta en basit önlem olan hat güzergahlarındaki çalılıkları dahi temizlemediği belirtiliyor. Yargı sisteminin ise güçlüler karşısında caydırıcı olmaktan uzak olduğu vurgulanıyor.
Askerin Rolü ve Stratejik Kuşkular
Afet bölgelerine, özellikle Hatay depreminde ve orman yangınlarında, askerin neden geç müdahale ettiği sorusu gündemdeki yerini koruyor. Bu durum, ordunun operasyonel kapasitesinin zayıfladığı ya da vatansever karakteri nedeniyle bilinçli olarak sahadan uzak tutulduğu şeklinde iki temel endişeyi doğuruyor. Geçmişte yaşanan ‘kozmik oda’ hadisesi, bu tür kuşkuların yersiz olmadığını gösteren önemli bir referans olarak hatırlatılıyor.
Seyitgazi Faciası: Ekipmansız Gönderilen Canlar
Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde bir AKUT gönüllüsü ve dokuz orman işçisinin hayatını kaybetmesi, ihmaller zincirinin en acı halkalarından birini oluşturuyor. Bu ölümlerin ‘kader’ veya ‘fıtrat’ olarak geçiştirilemeyeceği, aksine bir cinayet olduğu savunuluyor. Çünkü yangına müdahale eden ekibin en temel koruyucu donanımları dahi yoktu:
- Maskeleri ve oksijen tüpleri yoktu.
- Isıya dayanıklı özel giysileri, eldivenleri ve gözlükleri yoktu.
- Yanlarında ilk yardım çantaları ve hatta yedek suları bile bulunmuyordu.
Tepelerinde tonlarca su taşıyabilen modern söndürme uçaklarının olmaması, ‘itibardan tasarruf olmaz’ anlayışıyla yapılan başka harcamalarla tezat oluşturuyor. Özellikle bütçesi birçok bakanlığı geride bırakan Diyanet‘in personeline yönelik tatil köyü gibi projeleri, önceliklerin sorgulanmasına neden oluyor.
Felaketten Beslenenler ve Göstermelik Yardımlar
Yanan ormanlar ve çoraklaşan topraklar, bazı kesimler için yeni fırsatlar anlamına geliyor. Büyük inşaat şirketleri ve yasa dışı yollarla elde edilen karaparanın aklanması ihtiyacı, bu felaketlerin bir rant kapısı olarak görüldüğü iddialarını güçlendiriyor. Bu karaparanın büyük otel ve bina projeleriyle aklandığı, bir kısmının ise güzellik salonları gibi sektörler üzerinden piyasaya sürüldüğü ifade ediliyor.
Büyük şirketlerin devasa iş makineleriyle yangın söndürme çalışmalarına katılımının yok denecek kadar az olması dikkat çekiyor. Halk, ellerinde damacanalarla alevlere karşı savaşırken, zenginlerin bu süreçte nerede olduğu soruluyor. Geçmiş tecrübeler, bir süre sonra televizyonlarda düzenlenecek ‘yardım şovları’ ile bu kesimin sahneye çıkacağını, ancak Hatay depreminde olduğu gibi vaat edilen paraların ya hiç ulaşmayacağını ya da buharlaşacağını gösteriyor.
Sonuç olarak, ‘kolay ölümler ülkesi’nde ağaçlar, hayvanlar ve insanlar yanmaya devam ederken, ülkenin çölleşme ve ardından gelecek su ve gıda kıtlığı tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Adaletin çoktan yok edildiği, devletin ise sadece zenginlerin çıkarlarına hizmet ettiği bir yapıya dönüştüğü eleştirisi, ülkenin geleceğine dair karamsar bir tablo çiziyor.