Avrupa’da Benzersiz Bir Durum: Türkiye’de Üniversite Diploması İşsizliği Artırıyor mu?
Avrupa genelinde üniversite diploması, işsizlik riskini önemli ölçüde azaltan bir faktör olarak öne çıkıyor. Yeni Eurostat verileri, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin tamamında üniversite mezunlarının işsizlik oranının genel nüfus ortalamasından daha düşük olduğunu teyit ediyor. Ancak bu tablonun dışında kalan bir ülke var: Türkiye. 2024 yılı verilerine göre Türkiye, 33 Avrupa ülkesi arasında üniversite mezunlarının genel nüfusa kıyasla daha yüksek bir işsizlik oranıyla karşılaştığı tek ülke olarak dikkat çekiyor.
Avrupa Genelinde İşsizlik Oranları
2024 yılında, AB üye ülkeleri, aday ülkeler ve EFTA ülkelerini kapsayan 33 ülke arasında genel işsizlik oranları (15-74 yaş) büyük farklılıklar gösteriyor. Bu oranlar, eğitim seviyesinden bağımsız olarak tüm nüfusu yansıtmaktadır.
- En Yüksek İşsizlik Oranları: İspanya (%11,4), Yunanistan (%10,1), Türkiye (%8,8), Sırbistan (%8,6), Finlandiya ve İsveç (%8,4).
- En Düşük İşsizlik Oranları: Çekya (%2,6), Polonya (%2,9), Malta (%3,1), Almanya (%3,4), İzlanda (%3,6), Hollanda ve Slovenya (%3,7).
AB genelinde ortalama işsizlik oranı ise %5,9 olarak kaydedilmiştir.
Üniversite Mezunları Arasındaki İşsizlik Tablosu
Yükseköğrenim görmüş (ISCED sınıflandırmasına göre) bireyler arasında işsizlik oranları, genel tablodan farklı bir manzara sunuyor. AB ortalaması %3,8 iken, ülkeler arasındaki dağılım şu şekildedir:
- Mezun İşsizliğinin En Yüksek Olduğu Ülkeler: Türkiye (%9,2), Yunanistan (%7,3), İspanya (%6,9), Sırbistan (%6,5) ve Fransa (%5).
- Mezun İşsizliğinin En Düşük Olduğu Ülkeler: Çekya ve Polonya (%1,4).
İşsizlik Açığı: Türkiye Neden Negatifte Kalan Tek Ülke?
Genel nüfus ile üniversite mezunlarının işsizlik oranları arasındaki fark incelendiğinde, Türkiye’nin istisnai durumu daha da netleşiyor. 2024 yılında, üniversite mezunlarının işsizlik oranının genel orandan daha yüksek olduğu tek ülke Türkiye oldu. Bu fark -0,4 yüzde puanı (pp) olarak hesaplandı. OECD Türkiye masası, bu durumu Euronews’e şu sözlerle değerlendirdi:
“Yükseköğretim mezunları arasındaki işsizlik oranının işgücündeki diğer kişilerden daha yüksek olması gerçekten de alışılmadık bir durum.”
Karşılaştırma yapmak gerekirse, bu farkın en büyük olduğu ülke 4,5 puan ile İspanya’dır. AB ortalamasında ise genel işsizlik, mezun işsizliğinden 2,1 puan daha yüksektir.
Oransal Karşılaştırma ve Tarihsel Analiz
Durumu daha net anlamak için kullanılan bir diğer metrik ise genel işsizlik oranının mezun işsizlik oranına bölünmesidir. Oranın 1’in altında olması, mezunlar arasındaki işsizliğin daha yüksek olduğunu gösterir. Türkiye, 0,96 ile bu oranın 1’in altında olduğu tek ülkedir. AB ortalaması ise 1,55‘tir, bu da genel nüfustaki işsizliğin mezunlara göre %55 daha yaygın olduğu anlamına gelir.
Euronews Business’ın 2004’ten 2024’e uzanan 21 yıllık verileri incelemesi, bu durumun geçici olmadığını ortaya koyuyor. Türkiye, 2011’den bu yana tam 12 yıldır, üniversite mezunlarının genel nüfustan daha yüksek işsizlik oranıyla karşılaştığı tek ülke konumundadır.
Türkiye’deki Üniversite Patlaması ve Nedenleri
Bu paradoksun arkasındaki temel nedenlerden biri, Türkiye’deki üniversite sayısındaki hızlı artıştır. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre, 2003 yılında 53 olan devlet üniversitesi sayısı 2024 itibarıyla 129’a, özel üniversitelerle birlikte toplam sayı ise 204‘e ulaşmıştır. OECD, bu durumu “hükümetin her ilde bir üniversite kurma politikasına” bağlıyor.
OECD’den Kritik Değerlendirme: Kalite ve Uygunluk Vurgusu
OECD Türkiye masasına göre, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yükseköğrenim mezunu sayısı, diploma gerektiren işlerin sayısından daha hızlı arttı. Bu durum, diplomanın iş bulma ve yüksek ücret gibi avantajlarını aşındırdı.
“Üniversite sektörünün hızla genişlemesi, yükseköğretim kurslarının kalitesini korumayı zorlaştırdı. Araştırmalarımızın da işaret ettiği gibi, hükümetin yükseköğretim politikasının artık yükseköğretimin kalitesine ve kursların işgücü piyasasına uygunluğuna öncelik vermesi gerekiyor.”
OECD ayrıca, Türkiye’de işgücü piyasasının talep ettiği beceriler ile üniversitelerde öğretilenler arasında büyük bir uyumsuzluk olduğunu ve özellikle STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanlarındaki mezun oranının düşük kaldığını belirtiyor.