Hakkı Süha Gezgin’in Kaleminden Mehmet Âkif’e Veda
30 Aralık 1936 tarihli Kurun gazetesinin “Güzel Sanatlar, Kadın, Moda, Sinema” ekinde, İstiklal Marşı şairi Mehmed Âkif Ersoy hakkında iki önemli makale yer almıştır. Bu yazılardan biri Hakkı Süha Gezgin‘e, diğeri ise Sadri Ertem’e aitti. Gezgin’in edebi bir dille kaleme aldığı ve Âkif’in cenaze törenindeki gözlemlerini aktardığı makalesi, dönemin atmosferini yansıtması açısından büyük önem taşımaktadır.
Edebi portreleri ve çevirileriyle tanınan Hakkı Süha Gezgin (1895-1963), makalesine bizzat katıldığı cenaze merasimini anlatarak başlar ve Âkif’in sanatının özgün yönlerine dikkat çeker.
“Bir aralık bu insan denizi çalkandı ve tabut, başlar üstünde al bir dalga gibi yükseldi. Cenaze otomobili, ağzını açmış, bekliyordu. Gençler vermediler. Omuz üstünü de az görerek el üstüne aldılar. Tabutun altında üç dört nesil birleşmişti. Soğuktan morarmış yüzlerce parmak üstünde Mehmet Akif taşınıyordu.”
Gezgin, törendeki bu manzarayı aktardıktan sonra Âkif’e gösterilen coşkun sevginin nedenlerini ve onun edebi kişiliğini şu sözlerle özetler:
“Mehmet Akife gösterilen bu coşkun bağlılık, pek yerindedir. Memleket, kendi uğrunda yıpranan evlâtlarını unutmaz. Büyük şair ise, varlığının bütün değerli taraflarını yalnız vatan için harcamış bir adamdı. Yedi ciltlik ‘Safahat’nda kendi derdinden bir satır yoktur. Kendi gönlünü, kendi acılarını bir yana atarak, bütün eserlerine yurdun gururunu, yurdun acısını sindiren büyük feragat karşısında hürmet ve biraz da hayretle iğilmemek haksızlık ve insafsızlık olur.”
Sanatındaki Eşsizlik ve Milli Duruşu
Hakkı Süha Gezgin, Âkif’in Edebiyat-ı Cedide akımının en güçlü olduğu dönemde bile kendi özgün yolunu çizdiğini vurgular.
“‘Safahat’ şairi, sanat bakımından yepyeni bir şahsiyetti. Üslûbunda kimsenin hakkı yoktu. Fikirleri şunun bunun aksi sadası değil, kendi beyninin terkipleriydi. Heyecanında ise eşsizdi. İçi boşalmış kabuk göğüslerin tak tak öttüğü demlerde onun imanla dolu varlığı göklerin sesini verdi.”
Gezgin, Âkif’in Balkan Savaşı acılarını, Anadolu’nun sesini ve Çanakkale destanını mısralarına nasıl işlediğini anlatır. Özellikle İstiklâl Marşı ve Bülbül gibi eserlerinin bu zorlu günlerin birer yansıması olduğunu belirtir.
Dönemin Diğer Gazetelerinde Âkif’in Vefatı
Âkif’in vefatı, farklı gazetelerde değişik şekillerde yer bulmuştur. Us kardeşlerin akşam gazetesi olan Haber – Akşam Postası, vefat haberini 28 Birincikânun 1936 tarihli nüshasında portre fotoğrafıyla birlikte vermiş, ikinci sayfada ise Ömer Rıza Doğrul’a taziyeler ve şairin son şiirlerinden birine yer ayırmıştır.
İzmir’de yayımlanan Yeni Asır gazetesi ise vefat haberini 29 Kânunuevvel 1936 tarihli sayısının beşinci sayfasında birkaç satırlık kısa bir haberle geçiştirmiştir. Gazetenin manşetinde ise “D’of. Vindsor Büyükadada oturacak…” gibi daha farklı konular yer almaktaydı. Bu durum, dönemin basınının öncelikleri hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Buna rağmen gazete, sonraki sayılarından birinde Tokdil imzasıyla Âkif’i öven bir fıkraya yer vererek ikiyüzlü bir tavır sergilemekle eleştirilmiştir.