ABD ve AB Arasında Yeni Ticaret Dönemi: Gümrük Vergisi Anlaşması Sağlandı
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, haftalarca süren yoğun ve gergin müzakerelerin ardından 27 Temmuz’da kritik bir ticaret çerçeve anlaşmasına vardı. Bu önemli uzlaşı, Washington ve Brüksel’den üst düzey yetkililerin yüz yüze görüşmeleriyle mümkün oldu ve ABD’nin Çin ile yapacağı gümrük vergisi görüşmelerinin hemen öncesine denk gelmesiyle stratejik bir önem kazandı.
Söz konusu anlaşma, AB’nin “dünyanın en büyük ikili ticaret ve yatırım ilişkisi” olarak tanımladığı devasa ekonomik bağlar nedeniyle her iki taraf için de hayati bir değere sahip. Pek çok işletmenin geleceği bu ilişkiye bağlıyken, Trump yönetimi anlaşmayı büyük bir zafer olarak kutluyor. Ancak bu durum, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen için de tamamen bir yenilgi anlamına gelmiyor.
Anlaşmanın Detayları ve Gümrük Vergisi Oranları
Anlaşmanın en dikkat çekici maddelerinden biri, AB’nin daha önce %30 olarak tehdit edilen gümrük vergisi yerine artık %15’lik bir ABD gümrük vergisiyle karşı karşıya kalacak olması. Bu oran, önceki duruma göre bir artış anlamına gelse ve İngiltere’nin tabi olduğu %10’luk orandan yüksek olsa da, Brüksel için daha kabul edilebilir bir seviyede bulunuyor.
- Otomobil Sektörü: AB’li otomobil üreticileri, Nisan ayında getirilen %25’lik küresel vergi yerine %15’lik bir ithalat vergisine tabi olacak.
- Kritik İhracat Ürünleri: Düşük oran, ilaç ve yarı iletkenler gibi birçok önemli Avrupa ihracat kalemi için de geçerli olacak.
- Çelik ve Alüminyum: AB menşeli çelik ve alüminyum ürünleri, ABD’ye satışlarında %50’lik yüksek gümrük vergisine tabi olmaya devam edecek.
Başkan Donald Trump, bu tavizlere karşılık AB’nin de kendi pazarlarını Amerikan ihracatına “sıfır gümrük vergisiyle açtığını” belirtti.
Tarafların Müzakere Sürecindeki Pozisyonları
Haftalar boyunca AB, yaklaşık 100 milyar euroluk ABD ihracatını hedef alabilecek misilleme gümrük tarifeleri hazırlayarak sert bir duruş sergilemeye çalıştı. Hatta Mayıs ayında çiftlik hayvanlarından uçak parçalarına kadar geniş bir ürün yelpazesini içeren 217 sayfalık bir liste yayımlanmıştı.
Brüksel’in Karşılaştığı Zorluklar
Ancak Brüksel’in pazarlık masasında ciddi zorlukları vardı. Avrupa ekonomisindeki durgunluk ve Avrupa Merkez Bankası’nın ticari anlaşmazlıklar konusundaki uyarıları, dünyanın en büyük ekonomisiyle bir ticaret savaşına girme riskini artırıyordu. Ayrıca, Avrupa’nın güvenlik konusunda ABD’ye olan bağımlılığı ve Trump’ın Ukrayna’ya silah sevkiyatını durdurma veya NATO’dan ayrılma gibi potansiyel hamleleri, Brüksel’in elini zayıflatan faktörler arasındaydı.
Trump Yönetimi İçin Büyük Başarı
Bu anlaşma, Başkan Trump için Japonya ile yapılan anlaşmanın ardından gelen bir başka büyük zafer olarak görülüyor. Anlaşmanın, geçen yılki ticaret rakamlarına göre ABD bütçesine yaklaşık 90 milyar dolar ek gümrük vergisi geliri sağlama potansiyeli bulunuyor. Anlaşma kapsamında AB’nin ayrıca, yüz milyarlarca dolar değerinde ABD enerji ürünleri ve silahı satın alacağı belirtiliyor. Trump’a göre AB, ABD’deki yatırımlarını 600 milyar dolar artıracak ve enerji için 750 milyar dolar harcayacak.
Başkan Yardımcısı JD Vance, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “Tüm Avrupa basını şu anda Başkan’a övgüler yağdırıyor, Amerikalılar adına müzakere ettiği anlaşmaya hayret ediyor,” ifadelerini kullandı.
Anlaşmanın Küresel Ticarete Etkileri ve Çin Faktörü
Bu anlaşma, Başkan Trump’ın ABD’nin küresel ticaret ortaklarıyla olan ilişkilerini yeniden şekillendirme konusundaki kararlılığını gösteriyor. İngiltere, Vietnam ve Endonezya ile yapılan anlaşmaların ardından gelen bu uzlaşı, sırada bekleyen Meksika, Kanada ve en önemlisi Çin ile yapılacak müzakereler için bir emsal teşkil ediyor.
ABD ve AB anlaşmasının zamanlaması, Washington’ın Pekin ile görüşmelere daha güçlü bir pozisyonda başlamasını sağlıyor. ABD ve Çin heyetleri, 28-29 Temmuz’da Stockholm’de bir araya gelecek. Bu anlaşma, ABD’nin diğer ticari ortaklarına kıyasla daha uzlaşmaz bir tavır sergileyen Çin üzerinde baskı oluşturabilir. Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki görüşmelerin sonucu, küresel ekonominin önümüzdeki aylardaki seyrini belirleyecek en önemli faktör olacak.