Son dakika… Erdoğan’dan CHP’ye: ‘Bekle, sabret…’

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomik İşbirliği
Teşkilatı 17. Zirvesi’ne katıldığı ve ikili görüşmelerde bulunduğu
Azerbaycan’dan dönüşte uçakta soruları yanıtladı.

Ziyaret kapsamında zirve hakkında bilgi veren Erdoğan, ikili görüşmelerde de bulunduğunu dile getirdi.

DEM PARTİ ZİRVESİ ÖNCESİ “SÜREÇ” AÇIKLAMASI

Gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan,
Terörsüz Türkiye sürecine değindi. “Terörsüz Türkiye hedefimize
ulaşacağımıza inanıyorum”
diye konuşan Erdoğan, DEM Parti ile
görüşmesinin haftaya olacağını dile getirdi.

Erdoğan, “Bizler silah bırakma konusunun da
takipçisiyiz. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Milli İstihbarat Teşkilatımız
süreci takip ediyor”
dedi.

CHP’YE OPERASYONLAR: ‘BEKLE, SABRET’ MESAJI

CHP’ye tepki gösteren Erdoğan, ana muhalefet partisinin
yaptığı siyaseti “karşılıksız bir siyaset” olarak tanımladı.

CHP’nin yaptığı eylemlere ilişkin de değerlendirmelerde
bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vatandaşım sokak eylemlerinin ancak
bölücülere, darbecilere hizmet edeceğini biliyor. CHP yöneticilerine tavsiyem
sabredip, bağımsız yargının kararlarını beklemeleri yönünde”
diye
konuştu.

ANKETLER ERDOĞAN’I KIZDIRDI

“Onlar ne kadar anket yapıyorlarsa, biz de anket
yaptırıyoruz” diyen Erdoğan, “Türkiye’de birinci parti AK Parti’dir. AK Parti,
Cumhur İttifakı ile emin adımlarla yürüyor” iddiasında bulundu.

ORMAN YANGINLARI

Türkiye’nin birçok ilindeki orman yangınlarına yönelik de
açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Helikopterlerimiz, uçaklarımız ardı ardına
sortiler yapıyor. Karada orman kahramanlarımız arazözlerle, su ikmal araçları
ve dozerlerle yangınları söndürmeye çalışıyor”
ifadelerini kullandı.

Erdoğan, adli işlemlerin devam ettiğini söyledi.

SORU-CEVAP

Erdoğan’ın, sorulan sorulara verdiği yanıtlar şu şekilde…

SORU: Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump,
dünya genelinde tarifeleri artırma kararı aldı. Bu durum ülkelerin de
karşılıklı olarak tarifelerinin yükseltilmesini ve bölgesel iş birliklerinin
artışını beraberinde getirdi. Bu noktada Ekonomik İşbirliği Teşkilatı olarak,
bu dönemde üye ülkeler arasında ekonomik iş birliğini artırmak adına, bu zirvede
yeni kararlar alındı mı?

Öncelikle Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın kurucu
üyelerinden biri olarak bu platformu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda
jeopolitik araç olarak da görüyoruz. Teşkilatımızın amaçlarından biri de üye
ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunmaktır. Birlikte kalkınmak, birlikte
kazanmak için iş birliği olmazsa olmazdır. Hele hele ticari maliyetlerin ve
risklerin arttığı bir atmosferde, bu iş birliğini artırmak hayati hale geliyor.
Hankendi’deki zirvede ekonomik büyümenin bölgesel iş birlikleriyle daha sağlam
temellere oturacağını vurguladım. Biz hem Ekonomik İşbirliği Teşkilatı hem de
dahil olduğumuz tüm platformlarda iş birliği fırsatlarının değerlendirilmesini
ve yeni fırsatlar oluşturulmasını hep savunduk, savunuyoruz.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın son dönem hedefleri
arasında yer alan, ticaretin serbestleştirilmesi, bunun yanında lojistik
altyapı entegrasyonu, gümrüklerin sadeleştirilmesi gibi adımları zaten güçlü
bir şekilde destekledik, destekliyoruz. Bütün bunlarla beraber Orta Asya
ülkeleri, İran, Pakistan, Afganistan gibi üyelerle ticaret hacmimizi
geliştirerek ve alternatif finans modelleriyle de bölgesel dayanıklılığı
artırmayı hedefliyoruz. Dünyada dengeler artık çok hızlı değişiyor. Bu dinamik
süreci ustalıkla yönetmek, değişime ayak uydurmak da önemli. Ticari
faaliyetlerinizi ve iş birliklerinizi değişen şartlara uygun hale
getiremezseniz kaybedecek olan da siz olursunuz. Biz, bizimle birlikte
dostlarımızın da kazanması için çalışıyoruz. Yani bu alanda da “kazan kazan”
tezini savunuyoruz, savunacağız.

DEM PARTİ ZİRVESİ ÖNCESİ KRİTİK AÇIKLAMA

SORU: DEM Parti’nin, PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili
önümüzdeki haftayı işaret ettiğini biliyoruz. Siz de haftaya DEM Parti heyetini
kabul edeceksiniz. Kabulde hangi hususlar ele alınacak? Tarih netleşti mi?
Diğer taraftan “Terörsüz Türkiye” sürecinde hangi aşamadayız?

Biz “Terörsüz Türkiye” hedefimize ulaşacağımıza inanıyoruz.
Milletimizin birçok hayalini gerçeğe dönüştürdüğümüz gibi, kardeşliğimizi
tahkim edecek, iç cephemizi güçlendirecek ve medeniyet yürüyüşümüzü
hızlandıracak bu hayali de gerçekleştireceğiz. “Terörsüz Türkiye” adımları
kontrollü biçimde ardı ardına atılıyor. Bizim tavrımız net, bunu en başından ifade
ettik. “Silah bırakma koşulsuz olmalı ve örgüt yapısal olarak kendini
feshetmelidir” dedik ve aşama aşama bu noktaya gelindi. Terör örgütünün silah
bırakma kararını uygulamaya başlamasıyla süreç biraz daha hız kazanacaktır.

Silahın, kanın, gözyaşının milletimizin gündeminden tamamen
çıkmasıyla önümüzde yepyeni bir kapı ardına kadar açılacak. İlgili kurumlarımız
her adımı, her hamleyi titizlikle takip ediyor ve gerekli adımları atıyor. Bu
süreci kendi haline bırakmayız, provokasyonlara da müsaade etmeyiz. Titizlikle
çalışıyor, emin adımlarla ilerliyoruz. DEM Parti heyetiyle de “Terörsüz
Türkiye” hedefine ulaşmak için bugüne kadar atılan adımları ve bundan sonrasını
ele alacağız. Kabulümüz önümüzdeki hafta içinde olacak. Bu konuda Özel Kalem
Müdürüm Hasan Doğan Bey kendileriyle irtibat sağlayarak randevu tarihini
verecek.

O tarihte DEM Parti’den Pervin Buldan Hanım ve yanında da
Mithat Sancar Bey birlikte gelecekler. Bu görüşmede benim de yanımda Genel
Başkan Vekilimiz Efkan Ala Bey ve MİT Başkanımız İbrahim Kalın Bey olacak.
Birlikte bu görüşmeyi yapacağız. Terör örgütü PKK’nın silah bırakması, Türkiye
için hem güvenlik hem demokrasi hem de kalkınma alanlarında yeni bir dönemin
başlangıcı olacaktır. “Terörsüz Türkiye” başlığı noktasında herhangi bir sıkıntı
yok. Bunu zaten şu anda DEM Parti grubu da ifade ediyor. Birlikte inşallah bu
“Terörsüz Türkiye” mücadelemizi yürüteceğiz. Ülkemizin tamamında, Doğu Anadolu,
Güneydoğu Anadolu’da “Terörsüz Türkiye”yi nasıl inşa edeceğimize yönelik
çalışmaları birlikte yapacağız. Burada herhangi bir tereddüt söz konusu değil.
Cumhur İttifakı olarak zaten biz bu konuda hemfikiriz. İnşallah Terörsüz
Türkiye’yi de birlikte inşa edeceğiz. Bizler silah bırakma konusunun da
takipçisiyiz. Gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Milli İstihbarat Teşkilatımız
süreci takip ediyor.

SORU: İran’da kırılgan olarak görülse de bir ateşkes
sağlandı ama gözümüz Gazze’de. Çünkü insani durum giderek ağırlaşıyor. Orada da
bir ateşkesin sağlanması için bir yandan da zemin arayışları var. Yakın zamanda
Gazze’de bir ateşkes olabilir mi? Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin
İsrail’i ateşkese zorlayıcı adımlar artmasını bekliyor musunuz?

Gazze’nin kaybedecek vakti yok, Gazze’de insanlık can
çekişiyor. İnsanların açlığa mahkum edilmesinin, üzerlerine bombaların
yağdırılmasının görmezden gelinmesi insanlıkla bağdaşmıyor. Bir an önce
ateşkesin sağlanması ve insani yardımların oraya en etkin biçimde ulaştırılması
için çabalıyoruz. Türkiye olarak diplomatik gayretlerimizi hiç kesmedik ve her
muhatabımızla oradaki insani tablonun vahametini konuşuyoruz. Lahey’deki NATO
Liderler Zirvesi’nde ABD Başkanı Sayın Trump’la ilk günün akşamı bir görüşmemiz
oldu. Bu görüşmede bu konuyu da ele aldık. Kendilerinden Gazze sürecine müdahil
olmasını istedim ve “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yla bu süreci en iyi
işletecek olan sizsiniz.

Özellikle yemek kuyruklarında öldürülen insanlar var. Bu
insanların öldürülmemesi için sizin buraya müdahil olmanız gerekiyor.” dedim.
Kendilerinin de bu konuda olumlu yaklaşımını gördüm. O yemek kuyruklarındaki
şehitlerimizin sayıları şu ana kadar 55-60 bini bulmuş durumda. Temenni
ediyorum ki; bu attığımız adımlarla bu duruma da bir son nokta koymuş oluruz.
Bu arada bölgede 100 bine yakın da yaralı var. Bu yaralıların içinde şu anda
peyderpey tedavi için ülkemize gönderilenler var. Onların, hastanelerimizde
tedavileri yapılıyor. Ona da devam ediyoruz, devam edeceğiz. Gazze’de yaşanan
insani trajediyi en başından beri hem siyasi hem de diplomatik düzeyde gündemimizin
merkezine aldık. Savaşın ilk günlerinden bu yana İsrail’in Gazze’deki
saldırılarını “soykırım” olarak nitelendirdik ve diplomatik kanallarla ateşkese
öncülük eden ülkeler arasında yer aldık. Dışişleri Bakanlığımız ve Türk
Kızılay’ı üzerinden insani yardım koridorlarının açılması, hastaların tahliyesi
gibi alanlarda da aktif rol aldık. Katar ve Mısır üzerinden yürüyen
arabuluculuk mekanizmasına doğrudan destek verdik. Sayın Trump’un
girişimleriyle şimdi de 60 günlük geçici bir ateşkes planı gündeme geldi. Bu
süreçte ABD’nin İsrail üzerindeki etkisi belirleyici olacak.

ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail’i ateşkese
zorlamak için baskılarını artırması bu noktada çok önemli. İran ile İsrail
arasında sağlanan ateşkesin Gazze için de bir kapı araladığını düşünüyoruz.
Hamas tarafı bu konuda iyi niyetini defalarca ortaya koydu. Ancak İsrail’in
ateşkesleri ihlali nedeniyle bölgede kalıcı bir sükunet bir türlü sağlanamadı.
Bu kez de aynısı olmasın diye çalışıyoruz. İsrail’in eksiksiz uyacağı bir
ateşkesin inşa edilmesi gerekir. Bunu sağlamak için güçlü bir müzakere zemini
oluşturmaya ihtiyaç var. Özellikle ateşkes için verilecek garantiler konusu
önemli. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımı konusu da hayati. Bu yardımların
sevkiyatının teminat altına alınması gerekir. Diğer yandan Gazze’nin altyapısı
İsrail tarafından yok edilmiş durumda. Altyapının yeniden inşası, Gazze’nin
yeniden ayağa kaldırılması, yeniden yaşanabilir bir hale getirilmesi için neler
yapılması gerektiğini ortaya koyuyoruz. Milyona yakın insan yerinden edildi,
insanlar açlık sınırının altında yaşıyor. Ateşkes durumunda uluslararası
toplumun yeniden inşa projelerine hızla yatırım yapması gerekiyor. Kalıcı
ateşkes sağlanabilirse, bölgede kalıcı barışa uzanan bir yol açılabilir. Bunun
için öncelikle eksiksiz uyulacak, güçlü ve kalıcı bir ateşkes şart. İki
devletli çözüm ise bölgemizdeki bu kronik sorunun tek çözüm anahtarıdır.

F-35 GÜNDEMİ

SORU: ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack geçtiğimiz
günlerde F-35’ler ile ilgili bir açıklama yaptı. Yıl sonuna kadar bir gelişme
olabileceğini söyledi. Buna tepki Yunanistan’dan geldi. Endişeyle
karşıladıklarını ifade ettiler. Türkiye, dış politikasında hem çözümcü ara
bulucu hem barışçı tutumunun somut örneklerini gösteren bir ülke. Buna rağmen
Yunanistan’ın bu tutumu gerçek bir endişeyi mi yansıtıyor? Yoksa acaba
Yunanistan’ın İsrail’le son dönemde yoğunlaşan ilişkilerinin bunda bir tesiri olabilir
mi?

Biz F-35’leri öncelikle kendi güvenliğimiz için istiyoruz.
F-35 meselesi bizim için yalnızca bir askeri teknoloji meselesi değil; aynı
zamanda başta NATO gibi uluslararası platformlarda güçlü ortaklık konusudur.
Ama tabii bu mesele kendi göbeğimizi kendimiz kesmemize vesile oldu ve savunma
sanayii alanında atılımlarımızı hızlandırdı. Bizim güvenlik altyapımızı
güçlendirmemiz, kimse için bir tehdit değildir. Hele hele dost ve
müttefiklerimiz için hiç değildir. En son NATO zirvesinde müttefiklerin savunma
harcamalarını artırmasına yönelik bir karar alındı.

Yani denildi ki “NATO ülkeleri kendi savunma altyapılarını
kuvvetlendirsin, ihtiyaçlarını karşılasın, bu NATO’nun da savunmasını da
güçlendirsin.” Dolayısıyla Yunanistan’ın bizim savunma alanında attığımız adımlar
nedeniyle endişelenmesi yersiz ve manasızdır. Türkiye, güvenliğini ve
çıkarlarını tehdit etmeyen, düşmanca bir tavırla önüne çıkmayan hiçbir ülke
için tehdit değildir. Aksine Türkiye, bölgesinde ve dünyada barışı, huzuru ve
güvenliği sağlamak için azami çaba gösteren, dostları için son derece güvenilir
bir ülkedir. Çevremizde hiçbir çatışma yoktur ki Türkiye, barışçıl bir
yaklaşımla onu sonlandırmak için çabalamasın. F-35 konusunu aramızda konuştuk
ve işin takipçisiyiz. Ben Sayın Trump’ın bu konuda yaptığımız anlaşmaya sadık
kalacağına inanıyorum. Bu F-35’lerin Türkiye’ye peyderpey teslimi onun
döneminde gerçekleşecektir diye düşünüyorum.

SORU: Geçtiğimiz ay Kahramanmaraş’ta deprem konutları
anahtar teslimi töreninde Sayın Aliyev’le bir araya geldiniz. Hemen ertesi gün
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı İstanbul’da kabul ettiniz. Şimdi de
Azerbaycan’ın sembol kenti olan Hankendi’ydeyiz. Haliyle merak ediyoruz bu
temaslarınız nasıl geçti? Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması hangi aşamada?
Zengezur Koridoru ne zaman açılacak, acaba bu konuyla ilgili net bir bilgi var
mıdır? Son olarak Orta Koridor’un işlemeye başlaması bölgeye nasıl bir kazanç
getirir?

Bizim Azerbaycan ile hukukumuz diğer ülkeler arasındaki
münasebetlerden farklıdır. Biz Azerbaycan ile sadece dostluk değil, kardeşlik
bağı ile de bağlıyız. “İki devlet, tek millet” sözü alelade söylenmiş bir kelam
değildir. Derin manalar içerir ve somut karşılığı vardır. Bunu tarih boyunca
defalarca kanıtlamışızdır. Dolayısıyla bu bölgedeki hadiselere dışarıdan
bakamayız. Güney Kafkasya’daki barış ve huzur herkese kazandırır. Azerbaycan
ile Ermenistan arasındaki barış sürecinin de diplomatik çerçevesi tamamlanmış
durumda. 2024 yılı sonunda Brüksel, Moskova ve Tiflis’te yapılan görüşmelerle
barış anlaşmasının son metni üzerinde mutabakat sağlandı.

Ermenistan, başlangıçta Zengezur Koridoru’na karşı çıksa da
ekonomik entegrasyona katılmak için daha esnek bir yaklaşım sergiliyor. Bu
bölgenin kalkınması sadece Azerbaycan için değil, Ermenistan için de, bizim
için de, İran ve diğer ülkeler için de bir fırsattır. Zengezur koridoru ile
sadece Azerbaycan değil bölgenin tamamı için yeni imkanları beraberinde
getirecektir. Bu hattı sadece jeopolitik değil; jeoekonomik bir devrimin
parçası olarak görüyoruz. Zengezur Koridoru’nun açılması, Orta Koridor için de
stratejik bir gelişme olacak. Koridor açıldığında, Türk malları Hazar’ı geçerek
Orta Asya ve Çin’e daha hızlı ulaşacak, Avrupa’dan Çin’e giden mallar da
Türkiye üzerinden geçmeye başlayacak. Orta Koridorun açılması güneyden itibaren
bize ve Azerbaycan’a kadar birçok ülkeyi kapsıyor. Bunun dışında Çin’den gelen
yolla da bütünleşiyor. Böyle bir önemi var. Biz bu süreç içerisinde tüm
adımlarımızı en güzel şekilde atıyoruz. Burada en önemli olan Zengezur hattı. O
hat raylı sistemi de içeriyor. Bunun için de yük taşımacılığında Zengezur
hattının önemi fazlasıyla artıyor ve artacak. Orta Koridor bütün gücünü,
buradan alıyor. Orta Koridorun Zengezur hattıyla bütünleşmesi ve onunla
bütünleştikten sonra da yük taşımacılığında, yolcu taşımacılığında böyle bir
işlev görmesi önemli.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Bey buraya çok önem
veriyor. Irak da buraya önem veriyor. Iğdır’dan geçip Nahçıvan’la bütünleşerek
devam eden bir hat olacak. Bu hattın yapımıyla da inanıyorum ki yük taşımacılığında
önemli bir adımı atmış olacağız. Ayrıca Türkiye’nin Kars–Iğdır–Nahçıvan
demiryolu hattı ve Karabağ’daki inşaat yatırımları, Zengezur Koridoru
açıldığında daha etkin işleyecek. Dünya değişiyor ve bu durum yeni adımları
atmayı zorunlu hale getiriyor. Değişime ayak uydurmak, potansiyelleri harekete
geçirmek, kazanç kapılarını da açmak anlamına gelir. Ermenistan ile
Azerbaycan’ın imza atacağı barış, bölgenin iklimini değiştirecek. Sağlanacak
kucaklaşma ile yeni ve tarihi fırsat pencerelerinin ardı ardına açıldığına
şahitlik edeceğiz. Bölgenin çatışmalar ve savaşlar nedeniyle atıl kalan
potansiyelinin harekete geçirilmesi ile birlikte kazanma modelinin nadide
örneklerinden biri daha oluşacak.

SORU: Rusya’yla Azerbaycan arasında bir gerginlik yaşanıyor.
Bu bölgesel bir krize dönüşebilir mi? Bu konu temaslarınızda gündeme geldi mi?

Türkiye, hem Azerbaycan hem de Rusya ile derin diplomatik ve
stratejik ilişkilere sahip bir ülke. Gerginliği yakından takip ediyor ve her
iki ülkeye de itidal çağrısında bulunuyoruz. Diplomatik gerilimi yumuşatacak
açıklamalarla meselenin daha kolay ve makul bir çözüme kavuşacağına inanıyoruz.
İki ülke arasında yaşanan olumsuz gelişmelerin bir an önce sona ermesini
temenni ediyorum. Yaşanan talihsiz hadiselerin Rusya ve Azerbaycan arasındaki
ilişkilerde tamiri imkansız hasara neden olmaması en büyük arzumuzdur. Yaşanan
lokal hadiselerin ve sonuçlarının kendi mecrasının dışına çıkartılmadan çözüme
kavuşturulması mümkündür.

Meseleye itidali elden bırakmadan yaklaşmak gerekir. Biz iki
dostumuzun da bu sorunun üstesinden gelecek anlayış seviyesinde olduğunu
biliyoruz. Meselinin halli yolunda atılacak yapıcı adımlara destek vermeyi
sürdüreceğiz. Önceliğimiz yeterince savaşa, çatışmaya sahne olmuş bölgenin zor
da elde edilen istikrarını sarsacak ani tırmanışlardan kaçınmak olacak.
Kafkasların yeni bir çatışmayı kaldırmaya tahammülü kalmamıştır. Türkiye
olarak, sükunetin yanında yer alarak, diplomatik süreçlerle meseleyi çözümü
kavuşturacağımıza inanıyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Bey’le
yaptığımız görüşmede konu gündemimize geldi. İlham Bey burada çok dikkatli,
tedbirli bir adım atıyor. Bu işi kovalamak, kızıştırmaktan yana değil. Bunu
telafi edeceklerini ben İlham Bey’in bana yaptığı açıklamalardan anladım.

SORU: ABD Başkanı Donald Trump Suriye’ye yaptırımları
kaldırdı. Bu Suriye’nin ekonomik anlamda kalkınması için çok önemli bir adımdı.
İlk sorum Türkiye’nin Suriye’nin kalkınmasındaki rolü ne olacak? Mesela ileriki
aşamada bir serbest ticaret bölgesi görür müyüz? Diğer yandan Trump,
yaptırımları kaldırırken Suriye’nin İbrahim Antlaşmaları’na katılmasını da
talep etti. Büyükelçileri de bunu onayladı. ABD, Suriye-İsrail arasında
güvenlik ön görüşmelerini yürütüyor. Orada da Suriye’den talepleri; İsrail’le
iyi ilişkiler, SDG’nin sisteme entegrasyonu, kayıp Amerikalıların bulunması
gibi konular. Türkiye açısından bu süreç ne ifade eder?

Türkiye, Suriye’nin müreffeh geleceğini destekleyen, huzuru
ve barışı perçinleyen tüm gelişmeleri destekliyor. Nasıl ki Suriye’de yaşanan
ve artık geride kalan iç savaşın ilk gününden itibaren Suriye halkının yanında
durduysak, ülkelerini ve birliklerini yeniden inşa sürecinde de yanlarında
olacağız. Biz Suriye yönetiminin ABD ve Avrupa’nın yaptırımları kaldırma kararı
sonrası kalkınma yolunda daha hızlı adımlar atacağına inanıyoruz. Türkiye ile
Suriye ikili ilişkilerinin yeniden inşa süreci de hızlı bir şekilde ilerliyor.
Her alanda komşumuzla iş birliğimizi geliştiriyoruz.

Bunu bozmak için gayret gösterenler karşısında Türkiye’yi de
bulacaklardır. Türkiye olarak biz ekonomik gelişmenin tarafında yer alacak,
fırsatları değerlendireceğiz. Bu süreçte hem askeri hem diplomatik hem de
ekonomik çıkarlarımızı gözeterek, sahadaki kazanımlarımızı masada artıracağız.
Yaptırımların kaldırılması, ABD ile temaslar etrafında şekillenen bu konularla
ilgili Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara olumsuz düşünmüyor. Onun yaklaşımı da
olumlu. İlham Aliyev kardeşimle yaptığımız görüşmede, o da Suriye’ye doğal gaz
konusunda “Ben her türlü desteği vermeye hazırım” dedi. İlham Aliyev’in böyle bir
yaklaşımı ortaya koyması çok çok önemli. Çünkü şu anda Suriye’nin en önemli
sıkıntısı doğal gaz.

Doğal gaz gelecek ki enerji olsun. Enerjide sıkıntı var. Biz
de belli bir noktaya kadar enerjide yardımcı olmanın gayreti içindeyiz. Ama
bugün ben İlham Bey’den bu müjdeyi de alınca gerçekten çok çok huzurlu oldum.
Döner dönmez de Enerji Bakanıma o müjdeyi vereceğim. O da Sayın Şara’ya bunu
bildirecek. İnşallah bizim attığımız adımları, Azerbaycan’ın vereceği destekle
bütünleştirerek birlikte bu adımı da atalım istiyoruz. Zaten yaptırımları
ortadan kaldırma adımları atıldı. Güçlendirerek bunu devam ettirmek
niyetindeyiz.

SORU: Genel bir dış politika değerlendirmesi soracağım
aslında. Malum etrafımız yangın yeri. İsrail-İran savaşını gördük, kuzeyimizde
Ukrayna-Rusya Savaşı devam ediyor. Filistin ve Gazze de aynı şekilde saldırılar
sürüyor. Yani küresel güçlerin mücadelesiyle yaşanan çatışmalar, Türkiye’nin
dış politikasını doğrudan etkiliyor. Ancak Türkiye kendi çıkarlarını, kendi
tezlerini Karabağ’da, Filistin’de Suriye’de savunmaya devam ediyor. Bu
çerçevede sizin de ‘Dünya beşten büyüktür’ ve ‘Daha adil dünya mümkün’
söyleminizden yola çıkarak bu yeni gelişmeler, yeni konjektür çerçevesinde
Türkiye’nin dış politikasında yeni neler göreceğiz?

Biz dış politikayı kavgacı bir ruhla değerlendirmiyoruz. Biz
barış politikasını öne çıkararak adımlarımızı atıyoruz, atmaya da devam
edeceğiz. Şu anda etrafımızdaki ateş çemberinin tuzağına hamdolsun düşmedik ve
düşmeyeceğiz. Çevremizle iş birliği halinde, dayanışma halinde dış politika
anlayışımızı barış eksenli olarak sürdüreceğiz. Gelişmeler de zaten onu
gösteriyor. Bizi tuzağa çekmek isteyenlere de biz tam aksine “Daha adil bir
dünya mümkün” diyerek yaklaşıyoruz. “Dünya beşten büyüktür” diyerek
yaklaşıyoruz. Bu konuda yaptığımız dış politika müzakerelerinde o ülkeleri de
buraya çekiyoruz. Bu anlayışımız yüksek kabul görüyor ve böylece bu süreci
devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Yani karşımızdaki muhataplarımız bizi ne
kadar kavgaya çekme gayreti içinde olsalar da o tuzağa biz düşmeyeceğiz. Biz
bütün platformlarda Türkiye’nin haklı tezlerini anlatmaya, durmadan dinlenmeden
devam ediyoruz. Türkiye’nin haklılığını kabul edenlerin sayısının her geçen gün
daha da artmasından memnuniyet duyuyoruz. “Daha adil bir dünya mümkün” ve
“Dünya beşten büyüktür” söylemlerimiz artık ülkemizin dış politika vizyonu
haline geldi. Bu vizyon iç kamuoyunda da ciddi karşılık buldu. Ülkemizin dış
politikadaki bağımsız duruşu vatandaşımız için gurur ve güven kaynağı haline
geldi. Bu bize daha fazla anlatma, sesimizi daha fazla duyurma motivasyonu
sağlıyor. Mazlum ve mağdur coğrafyaların sesi olmak, dünyada efendiler-köleler
düzeninin hakim olmadığını göstermek için çalışıyoruz.

Dünyadaki adaletsizliklerin kaynağının güçlünün haklı
görülmesi olduğunu anlatmaya devam edeceğiz. Daha adil bir dünyanın temelinin
haklı ile haksızı en adil biçimde ayırmakla atılabileceğini anlatacağız. Tüm
platformlarda inandığımız değerleri, ülkemizin hak ve menfaatlerini yüksek bir
tonla dile getiriyor ve haklılığımızı kabul ettirebiliyoruz. Diplomasinin
yükselen gücü olarak Türkiye, “istikrarlaştırıcı güç” olarak da dünya ülkeleri
arasındaki yerini sağlamlaştırmış durumda. Dünyanın geleceğine dair kararları
bir avuç karar vericinin değil, ancak bütün dünyayı oluşturan milletlerin eşit
biçimde verebileceğini haykıracağız.

Son yıllarda yaşadığımız sistem krizinin temelinde bu
çarpıklık yattığı artık daha fazla anlaşılıyor. Bu da bizim sorumluluğumuzu
artırıyor. Sesimizi daha güçlü çıkartmalı, daha fazla insana bu gerçekleri anlatmalıyız.
Bunun için konvansiyonel yöntemlerin yanı sıra yeni iletişim araçlarını da
kullanmalıyız. Sesimizi ve sözümüzü taşıyacak ve yayacak yeni medya araçlarını
da en etkin biçimde kullanmaya gayret göstereceğiz. Türkiye olarak güçlü bir
ahlaki argümanla bölgesel liderliğimizi perçinleyerek, küresel ligde üst
sıralara yükselmeyi hedefliyoruz. Ve tüm bunları, yalnızca söylemle değil;
altyapı, eğitim, ekonomi, savunma ve diplomasi ekseninde somut projelerle de
destekliyoruz.

CHP’YE YÖNELİK OPERASYONLAR: ‘BEKLE, SABRET…’

SORU: İç politikayla ilgili soru yöneltmek istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi 100 gündür, vatandaşları halkı, sokağa
çağırıyor. “Ekrem İmamoğlu’na özgürlük” istiyorlar. Erken seçim taleplerini
dile getiriyorlar. Ancak bunda çok başarılı olduklarını görmedik. Vatandaş
sokağa çıkmıyor. Sizce toplumun, halkın, CHP’ye ve onların aşırı sert siyaset
yapma biçimine bakışı nasıl? Hala birinci parti olduklarını iddia ediyorlar.
Siz nasıl görüyorsunuz?

CHP’nin siyaseti artık karşılıksız bir siyasettir. Sanal
medya üzerinden kendi elleriyle oluşturdukları algı putlarını gerçeklerin
sağlam gövdesi bir bir yıkıyor. İnsanların bilinçlerini türlü algı ve
manipülasyonlarla yönetebileceklerini düşünüyorlardı, ancak milletimiz bu kirli
oyunu fark etti. Vatandaşım sokak eylemlerinin ancak bölücülere, darbecilere
hizmet edeceğini biliyor. CHP yöneticilerine tavsiyem sabredip, bağımsız
yargının kararlarını beklemeleri yönünde. Bu süreç CHP yönetimi için bir de
ayna vazifesi görmeli. CHP yönetimi ülke siyasetine katkı sağlamak yerine,
proje üretmek yerine sokak eylemlerinden medet umuyor. Yargı kurumlarımızı
yıpratma çabasıyla suçlarını örtmeye, sokak eylemleriyle suçluları aklamaya
çalışıyorlar. Bekle, sabret… Bağımsız yargı organlarımız kararını versin, zaten
gerçek er ya da geç ortaya çıkacaktır.

Ama bunlar ne kendilerine ne de belediye başkanlarına
güvenemedikleri için sokak eylemleriyle konuyu çarpıtma derdindeler. Onlar
herhalde biraz da kendilerini rüya sendromları içerisinde görüyorlar. CHP’nin
birinci parti olması diye bir durum söz konusu değil. Yani onlar ne kadar anket
yapıyorlarsa, biz de o denli anketlerimizi yapıyoruz, yaptırıyoruz. Şu anda
Türkiye’de birinci parti AK Parti’dir. AK Parti, Cumhur İttifakı ile beraber bu
yolda, emin adımlarla yürüyor. Hele hele yolsuzluk sendromu içerisindeki bir
partinin Türk milletinden onay alması mümkün mü? Değil.

İşte şu anda en önemli
il İstanbul. İstanbul’un ne halde olduğu ortada. Her yerden şu anda çok ciddi
pis kokular geliyor. Biz Türkiye’de iktidar partisi olarak emin adımlarla
yolumuza devam ediyoruz. İnşallah önümüzdeki hafta Kızılcahamam kampını
yapıyoruz. Kızılcahamam kampından sonra da bütün Türkiye’ye teşkilatımız
dağılacak ve bütün Türkiye’de il il çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Biz, şu anda
sadece işimize bakıyoruz. AK Parti olarak, Cumhur İttifakı olarak bizler
inşallah gayretle milletimize hizmette bir yarışın içerisinde olacağız ve bu
tür pisliklere de bulaşmadan yolumuza devam edeceğiz.

SORU: Geçtiğimiz hafta özellikle İzmir başta olmak üzere
ülkemizin birçok noktasında başlayan büyük yangınlarla mücadele söz konusu.
Elbette ki birçoğu kontrol altına alındı ancak bildiğimiz kadarıyla hala devam
eden yangınlar mevcut. Hem AFAD ekipleri hem de Orman Genel Müdürlüğü sahada
büyük bir gayret sarf ediyor. Siz de süreci yakinen takip ediyorsunuz. Gelinen
son durum nedir Sayın Cumhurbaşkanım?

Türkiye, yaz aylarının başlamasıyla birlikte orman yangını
riski açısından en hassas döneme girdi. Özellikle Ege ve Akdeniz
bölgelerimizdeki ormanlarımızda, ağaçlık alanlarımızda eş zamanlı yangınlar baş
gösterdi. Bu yıl bin 332’si ormanlık alanlarda, bin 808’i orman dışı alanlarda
olmak üzere 3 bin 140 yangın çıktı. Sadece son 9 günde çıkan 721 yangının
720’si kontrol altına alındı. Hatay Dörtyol’daki yangını kontrol altına alma
çalışmaları da devam ediyor.

Uçağa gelirken Tarım ve Orman Bakanımla bir görüşmem oldu.
Şu anda kalan yerlerde de soğutma çalışmaları yapılıyor. Hamdolsun iyi bir
konumdayız. Orman kahramanlarımıza dua edelim. Onlar bu süreci başarılı bir
şekilde sürdürsünler. Yangınlarla havadan, karadan mücadele eden ekiplerimiz
canlarını ortaya koyarak çalışıyor. Yangınlarla mücadelede bölgemizin en iyi
hava ve kara filosuna sahip ülkesiyiz. Bu bizim mücadelede güçlü kılıyor ve
yangınlar büyümeden söndürülüyor. Ancak bazı bölgelerde hava sıcaklıklarının 45
dereceye ulaşması, rüzgârın sertliği ve nem oranının düşüklüğü yangınların
kontrolünü zorlaştırıyor.

Helikopterlerimiz, uçaklarımız ardı ardına sortiler yapıyor.
Karada orman kahramanlarımız arazözlerle, su ikmal araçları ve dozerlerle
yangınları söndürmeye çalışıyor. Orman teşkilatımız bu mücadelelerde şehitler
vermiş, yaralananlar olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza
şifa diliyorum. Rüzgar yangınların yayılmasında çok etkili. Ekiplerimiz
alevleri durdurmak için etkin tedbirler alıyor. Hava araçları filomuzu
genişletmiştik. 27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA’dan oluşan hava filosuna
sahibiz. Bunun yanında 6 bin kara aracı ve 25 bin orman kahramanımızla
yangınlara anında müdahale edebiliyoruz.

“YANGINLARIN YÜZDE 90’I 24 SAAT İÇİNDE KONTROL ALTINA ALINDI”

Her yangının nedeni ile ilgili titiz bir çalışma
yürütüyoruz. Bazıları kasıt, bazıları ihmal, bazıları da doğal nedenlerden
çıkan yangınlarla ilgili kasıt ve ihmali bulunanlar hakkında adli işlemler
süratle yapılıyor. Sabotaj olup olmadığına ilişkin iddialar, emniyet ve
jandarma birimlerimizce araştırılıyor. Yakalanan bazı şüphelilerle ilgili adli
süreç devam ediyor. Yangınlarla ilgili gerek bakanlarımızdan gerek
valilerimizden sürekli bilgi alıyorum. Yangın merkezlerinden anlık durum ve
güncellemeleri alarak müdahaleleri yakından takip ediyorum. Yangınların süratle
söndürülmesi için gerekli ekiplerimiz ilgili bölgelere gönderilmiştir.
Devletimizin imkanları bu yangınların söndürülmesi için seferber edilmiştir.
Yangınların yüzde 90’ı ilk 24 saat içinde kontrol altına alındı.

Bu tür yangınlarda Türkiye, artık geçmişe kıyasla çok daha
hazırlıklı bir ülke. Ancak vatandaşlarımız özellikle yaz aylarında daha duyarlı
olmalı. Dışarıda, tarım alanlarında ateş yakılması yangınlara sebep oluyor.
Maalesef ormanlarımızın yanmasına önemsenmeyen bir kıvılcım neden olabiliyor.
Her orman yangınında gördüğümüz vatandaşlarımızı provoke etmeye çalışanlarla da
mücadele halindeyiz. Yaz mevsimlerinde yaşanan orman yangınları sadece bizim
ülkemizde görülmüyor. Aşırı sıcaklık ve düşük nem yangın riskini dünyanın her
yerinde artırıyor. Daha fazla dikkat ve gayretle, yeni yangınlar çıkmadan bu
mevsimi geçirmeyi temenni ediyoruz.