Türkiye’de son dönemde art arda yaşanan ve can kayıplarına yol açan orman yangınları, yangınla mücadele kapasitesini ve orman işçilerinin çalışma koşullarını yeniden gündeme getirdi. Son bir ay içinde söndürme çalışmalarına katılan 16 görevli ve gönüllünün hayatını kaybetmesi, mevcut hazırlıkların yeterliliği konusunda ciddi soru işaretleri doğurdu.
Bursa, Eskişehir ve İzmir’de yaşanan trajediler, uzmanlara göre yıllardır süregelen yapısal sorunların bir yansıması. Yetkililer koruyucu donanımların düzenli olarak personele teslim edildiğini belirtse de, sahadaki gerçeklik ve uzman görüşleri daha karmaşık bir tabloya işaret ediyor.
Temel Sorun: İşçi Sayısının Yetersizliği
Orman yangınlarına karadan müdahalenin bel kemiğini arazözler, ilk müdahale araçları, su ikmal araçları ve iş makineleri oluşturur. Bu araçların etkin kullanımı, yeterli sayıda ve iyi koordine olmuş ekiplere bağlıdır. Ancak uzmanlar, sahadaki en büyük aksaklığın personel eksikliği olduğunu vurguluyor.
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre, Türkiye genelinde yangın müdahale ekiplerinde yaklaşık 13 bin orman işçisi görev yapıyor. Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Özkara, bu sayının yetersizliğine dikkat çekiyor:
“Bu sayının en az iki katı olması gerekiyor. Yangın gibi son derece ciddi bir mücadele, ancak tecrübeli ve eğitimli ekiplerce yapılmalıdır.”
Emekli Orman Genel Müdürlüğü Yöneticisi ve Orman Mühendisi Vehbi Tutmaz‘a göre ise personel yetersizliği, mevcut ekiplerin aşırı yorulmasına ve tecrübesiz personelin riskli alanlara sürülmesine yol açıyor.
OGM’nin resmi verilerine göre personel dağılımı şu şekildedir:
- Gözetleme: 1.074 işçi
- Haberleşme: 1.159 işçi
- Yangına Müdahale (Arazöz, iş makinesi vb.): 10.703 işçi
Tutmaz, bu rakamların sahadaki fiili durumu tam olarak yansıtmadığını belirtiyor: “Sahada görevli 11 bin kişinin tamamı yangınlarda görev alsa dahi, iş yasası gereği vardiyalı çalışmaları gerektiğinden fiilen yaklaşık 5’te 2’si aynı anda çalışabilir. Normalde bir arazözde en az beş işçi bulunmalı ve vardiya için 11-12 kişilik bir kadro gerekirken, bizim arazözlerimizde bu sayı fiilen iki işçiye düşebiliyor. Bu kapasiteyle artan yangınlara müdahale edilemiyor.”
Koruyucu Ekipman ve Güvenlik Endişeleri
Medyaya yansıyan bazı görüntülerde, işçilerin koruyucu ekipman ve maske olmadan alevlerle mücadele etmesi endişeleri artırdı. Uzmanlar, bu durumun genel bir ihmali yansıtabileceği uyarısında bulunuyor. OGM’de uzun yıllar eğitimcilik yapmış olan Tutmaz, güvenlik prosedürlerinin önemini vurguluyor:
“Eğer gerekli işlemler yapılmışsa, bir yangında işçinin yanarak ölmesi son derece zordur. Kasklar, ayakkabılar, alev almaz elbiseler, eldivenler, gaz maskesi gibi sizi koruyacak aparatları kullanmak zorundasınız. Ekipler yangın içinde kalırsa, araçların içine girerler; bu araçların kendini soğutma ve nefes alma sistemleri vardır.”
Özkara da maskesini takarak kaya dibine sığınan bir işçinin kurtulduğunu, ancak takmayanların hayatını kaybettiğini örnek vererek ekipmanın hayati rolüne dikkat çekiyor.
Orman Yangınlarındaki Endişe Verici Artış
OGM verileri, Türkiye’deki orman yangınlarının hem sayıca hem de coğrafi olarak yayıldığını gösteriyor. Son 10 yılda yangın sayısı neredeyse ikiye katlanarak yıllık ortalama 2.792‘ye ulaştı. 2024 yılında ise 3.797 yangınla rekor kırıldı ve 27.485 hektar alan küle döndü.
Yangınlar artık sadece Akdeniz ekosistemiyle sınırlı kalmıyor; Eskişehir, Sakarya, Bilecik ve Afyonkarahisar gibi iç bölgelerde de yoğun ve uzun süreli yangınlar görülüyor. Özkara, “Göstergeler ortada, yangınlar göz göre göre geliyor. Bugüne kadarki tecrübemiz artık bu yangınlarla baş etmeye yetmez, daha hazırlıklı olmalıyız” diyerek uyarıyor.
Personel Eğitimindeki Yetersizlikler ve Kapatılan Merkez
Uzmanlara göre bir diğer kritik sorun ise personel eğitimi. Vehbi Tutmaz, Türkiye’de yangın işçilerinin teorik ve pratik eğitim alabileceği merkezi bir yapı olmadığını belirtiyor. Bu alandaki en önemli kurumlardan biri olan İzmir Buca’daki Orman Yangınları İşçi Eğitim Merkezi‘nin 2019’da kapatılması, büyük bir eksiklik olarak görülüyor. Tutmaz, “Eğer bu merkez olsaydı, Türkiye’nin bütün yangın işçileri periyodik olarak burada eğitim alacak ve tüm zorunluluklar öğretilecekti” diyor.
Resmi Açıklamalar ve Hükümetin Perspektifi
Cumhurbaşkanlığı: ‘Eğitim ve Ekipman Eksiği İddiaları Asılsızdır’
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, iddialara yönelik bir bülten yayımladı. Bültene göre, personelin eğitim ve ekipman eksiği olduğu iddiaları asılsızdır. Açıklamada, tüm personelin düzenli eğitimlere tabi tutulduğu, koruyucu donanımların her yıl teslim edildiği ve 12.219 askeri personele de yangınla mücadele eğitimi verildiği vurgulandı. İzmir’deki merkezin ise “verimlilik ve altyapı değerlendirmeleri sonucunda” kapatıldığı ve Dokuz Eylül Üniversitesi’ne devredildiği belirtildi.
Bakanlık Ne Diyor?
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, can kayıplarını “aniden değişen rüzgarın alevleri çevirmesine” bağlarken, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç soruşturmaların titizlikle yürütüldüğünü ifade etti. Cumhurbaşkanlığı ayrıca, Türkiye’nin 27 uçak, 105 helikopter ve 25 bini aşkın personelle Avrupa’nın en hazırlıklı ülkelerinden biri olduğunu açıkladı.
‘Yangın Esasen Karadan Söndürülür’
Kamuoyunda sıkça tartışılan hava araçlarının yeterliliği konusuna uzmanlar farklı bir perspektiften yaklaşıyor. Yangınların esas olarak karadan söndürüldüğünü, hava araçlarının ise yerdeki ekiplere destek sağlayan bir unsur olduğunu belirtiyorlar.
Vehbi Tutmaz bu durumu şöyle açıklıyor:
“Yangınlar yerde başlar, yerde söndürülür. Hava araçları, yer ekiplerine gerekli desteği sağlamak zorunda olan bir argümandır. Havadan müdahalenin müthiş faydaları vardır ancak nihai başarı yer ekipleri tarafından sağlanır.”
Uzmanlar, Türkiye’nin yangınla mücadele stratejisinin “söndürme” odaklı olduğunu, ancak asıl önceliğin yangını önleyici tedbirler ve toplumsal bilinç olması gerektiğini vurguluyor.