Küresel Komplo Teorileri: Dünün İddiaları Bugünün Gerçekleri mi Oldu?

Küresel Komplo Teorileri: Dünün İddiaları, Bugünün Gerçekleri mi?

Çin’de başlayan koronavirüs karantinaları ile birlikte, küresel olayların seyrine dair pek çok iddia ve öngörü ortaya atıldı. Bir zamanlar ‘komplo teorisi’ olarak adlandırılan bu senaryolar, günümüz dünyasında yaşanan gelişmelerle yeniden gündeme geliyor. Peki, bu iddialar neleri içeriyordu?

Pandemi ve Sosyal Kontrol Öngörüleri

Birileri, olayların gidişatını şu şekilde öngörmüştü:

  • Üretilmiş bir virüsün tüm dünyaya yayılarak insanlığı karantinaya alacağı.
  • Pek çok ülkede adeta bir “seferberlik” ilan edileceği ve insanların bir araya gelmesinin engelleneceği.
  • İş yerlerinin kapatılacağı, insanların ölüm ve yoksunluk korkusuyla yaşayacağı.
  • Uzaktan eğitim, uzaktan alışveriş ve dijital para gibi sistemlere geçişin hızlanacağı; her adımın kontrol edildiği bir dünyaya doğru gidileceği.
  • “Aşı” adı altında, yeterince test edilmemiş kimyasalların “Başka çaremiz yok” denilerek insanlara enjekte edileceği.
  • Seyahat kısıtlamaları ile insanların bu ürünleri kullanmaya mecbur bırakılacağı ve bu durumun kalp rahatsızlıkları başta olmak üzere birçok hastalığı tetikleyeceği.

Ekonomik ve Jeopolitik Baskılar

İddialar sadece sağlıkla sınırlı kalmıyordu. Ekonomik ve siyasi alanda da çarpıcı öngörüler vardı:

  • Baskılara direnen devlet adamlarının “koronavirüs”e yakalanacağı ve tehditlerle istemedikleri kararları almaya zorlanacakları.
  • Küresel medya organlarında “yapay et” propagandasının başlayacağı, köylerin insansızlaştırılacağı.
  • Karbon salınımı, sıfır emisyon ve küresel ısınma gibi konuların bir propaganda aracı olarak kullanılacağı.
  • Hedef ülkelerin “tetiklenmiş” büyük felaketlerle, örneğin deprem fay hatlarının harekete geçirilmesiyle sarsılacağı.
  • Demirden çimentoya birçok ürünün fiyatının tırmandırılarak, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerinin çökertileceği ve halkların yönetimlere karşı kışkırtılacağı.
  • Hedef ülkelerdeki ayrılıkçı hareketlerin teşvik edileceği ve İsrail’in saldırganlığının artacağı.
  • Ülkelerin “plândemi” ve doğal olmayan felaketler üzerinden borçlandırılarak, küresel güçlerin istemediği sözleşmeleri imzalamaya mecbur bırakılacağı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Rolü Üzerine Tartışmalar

Bu süreçte Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) oynayacağı role de dikkat çekilmişti. Geçmişteki bazı olaylar bu iddialara dayanak olarak gösteriliyordu:

  • DSÖ’nün bir dönem “Kuş gribi var” diyerek yüz binlerce kanatlı hayvanı itlaf ettirdiği, ancak 2003-2008 arasında bu teşhisle dünyada sadece 192 kişinin, Türkiye’de ise 4 kişinin öldüğü hatırlatılıyordu.
  • Benzer şekilde, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığından Türkiye’de sadece 15 kişinin hayatını kaybetmesine rağmen konunun abartıldığı iddia ediliyordu.
  • Buna karşılık, 1985’ten bu yana yaklaşık 40 milyon kişinin ölümüne neden olan AIDS’in DSÖ tarafından “pandemi” değil, “bölgesel bir hastalık” olarak nitelendirildiği vurgulanıyordu.
  • Koronavirüsün ise DSÖ tarafından anında “pandemi” ilan edileceği öngörülmüştü.

Toplumsal ve Kültürel Değişim

Son olarak, toplumsal yapıya ilişkin şu öngörüler dile getirilmişti:

  • Nüfusun hızla yaşlanacağı, insanların evlilikten ve çocuk sahibi olmaktan uzaklaşacağı.
  • Kültürel değerlerdeki erozyonun hızlanacağı.
  • Dünyayı tek merkezden yönetme ve izleme çalışmalarının son aşamaya geleceği.

***

Birileri zamanında bütün bunları ve daha fazlasını dile getirmişti. Bugün geldiğimiz noktada ise tüm bu iddiaları elimizin tersiyle itebiliriz.

Komplo teorileri yok. İnsanlığın iyiliğini isteyen “küresel güç odakları” var…

Diyelim!