Türkiye İçin Kader Anı: Çözüm Sürecinde Yeni Ufuklar

İçinde bulunduğumuz günlerde dikkat çekici olaylar cereyan ediyor. Sayın Bahçeli’nin girişimiyle başlayan ve somut adımların atıldığı süreç, şu an oldukça kritik bir merhaleye ulaşmış bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle, “Devletimizin, bir HAT SANATI İNCELİĞİYLE yürüttüğü çalışmalarla eşsiz bir eser meydana getirmesine çok az bir zaman kaldı” şeklinde bir özetleme yapabiliriz. Nihayetinde, terör örgütünün silahlarını bırakma ihtimalinin konuşuluyor olması, TARİHİ BİR DÖNEMİN kapılarını açmakla aynı anlama gelmektedir. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın “EN BÜYÜK ESERİMİZ” olarak nitelendirdiği “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” vizyonu da tam olarak budur. Elbette temennimiz, bu sürecin beklendiği gibi sorunsuz bir şekilde ve duygularımızı incitmeyecek bir biçimde neticelenmesidir. Fakat geçmiş tecrübeleri anımsadığımızda, kalbimizde bir miktar hüzün olmasını da doğal karşılamak gerekir. Buna rağmen, AKAN KANIN DURMASI ve MİLLİ MENFAATLER dikkate alındığında, DEVLETİMİZE GÜVENMEYİ ve belirli riskleri GÖZE ALMAYI inkâr etmemek bir zorunluluktur. Evet, bu aşamaya varana dek ne yazık ki pek çok oyunla karşı karşıya kaldık. Bu durumun sadece Türkiye’ye değil, bölgemize sağlayacağı olumlu katkı düşünüldüğünde, gelecekte de BENZER TEZGÂHLARLA karşılaşma ihtimalimiz vardır. Zira bölgesel yeniden yapılanma ve ticaret yollarının kontrolünü hedefleyen güçlerin, ellerindeki en kullanışlı araç olan PKK’yı kolayca feda etmeye GÖZ YUMMAYACAĞI aşikârdır. Bu nedenle, süreci baltalamaya çalışan, ayak direyen ve zehir saçan acizlerin sesini duyarsak, buna kesinlikle şaşırmamak lazımdır. Çünkü şayet başarırsak, bölgeye bir güven, huzur ve refah ikliminin egemen olacağı cümle âlemin bildiği bir gerçektir.nnBu durumdayken, “PKK/YPG/SDG’nin söz konusu sürece dâhil olup olmadığı konusunun” zihinlerde hâlâ bir soru işareti oluşturduğu açıkça görülmektedir. Esasen, Terörist Başının yaptığı çağrının HEPSİNİ AÇIKÇA KAPSADIĞI gayet nettir. Zaten bu sebeple değil midir ki bir akıl hemen müdahale edip, PKK/YPG/SDG’yi Yeni Suriye Ordusu’na “ENTEGRE” etme anlaşmasını süratle yürürlüğe koydu? Evet, aynen öyle oldu. Netice itibarıyla, örgütü her senaryoya karşı kendi kontrolleri altında tutmak istedikleri bilinen bir gerçektir. Zira anlaşmada geçen “ENTEGRE” tabirinin, bizim anladığımız gibi “YPG’nin Suriye Ordusu bünyesinde eritilmesi” yerine, “ORDUYA BAĞLI AYRI BİR GÜÇ” olma amacını taşıdığı bellidir. Nitekim Siyonist/Anglosakson ittifakının teşvikiyle yaptıkları beyanlarda, bu niyetin emarelerine rastlamak mümkündür. Ancak ABD içindeki en azından BİR GRUBUN, YPG/SDG’ye bu topraklarda uzun süre barınamayacaklarını söyleyerek, “Türkiye ve Yeni Suriye Hükümeti ile aranızdaki meseleleri çözün” şeklinde bir tutum sergilemesi, örgütün işini güçleştirdiği kesindir. Yani YPG/SDG, bu tavrını sürdürdüğü takdirde, güvendiği dağlara kar yağması yüksek bir ihtimal olarak görünmektedir. Çünkü bu noktadan sonra kim oyunbozanlık ederse, DEVLETİMİZİ KARŞISINDA BULACAĞI hiç de hayal olarak görülmemelidir.nnZannederim ne demek istediğimi anlatabilmişimdir. Gerçi bizi düzenli takip eden okurlarımız, yukarıdaki analizlere pek de yabancı sayılmazlar. Bu yüzden aranızda, “GÜNDEME DAİR başka bir tespitiniz mevcut değil mi” diye soranlar çıkabilir. O hâlde yazımı, herkesin KENDİ PAYINA DÜŞEN DERSİ ÇIKARMASI GEREKEN bir kıssa ile noktalamak istiyorum… Bir gün HZ. ALİ (KV), namazını eda etmek üzere Kuba Mescidi’ne gelir. Mescidin girişinde bekleyen bir şahıstan, kendisi mescitten çıkana dek atına göz kulak olması ricasında bulunur. HZ. ALİ (KV) namazını tamamlar ve adama vermek için ayırdığı 5 dirhem ile dışarı çıkar. Ancak atı yerinde duruyor olsa da, adam ve atın EYER’i kayıptır. Manzarayı gören başka bir kişi, HZ. ALİ (KV)’ye çarşıdan yeni bir eyer alıp getireceğini söyleyerek oradan ayrılır. Kısa bir süre sonra elinde bir eyerle dönen adam, sevinçle “bunu biraz önce satmışlar, fiyatı da 5 dirhem” diye haber verir. Bu, Hz. Ali Efendimizin çalınan eyerinden başkası değildir ve fiyatı da tam olarak, atına baktığı için adama vermeyi düşündüğü 5 dirhemdir. Bu hadise karşısında HZ. ALİ (KV) şöyle buyurur: “O 5 DİRHEM ZATEN ONUN NASİBİYDİ/KISMETİYDİ. LAKİN O, SABRI TERCİH ETMEYEREK, HELAL YOL VARKEN HARAM YOLU SEÇTİ”… Kısacası, insanın rızkı kendi elinde değildir; rızık ne ise o gelir, ne artar ne de eksilir. Velhasıl, tercih insana bırakılmıştır. Umarım maksadım anlaşılmıştır. Doğru yoldan ayrılmama temennisiyle.