James Webb Teleskobu’nun orta kızılötesi kamerası (MIRI) aracılığıyla etkileyici bir bulguya imza atıldı. Araştırmacılar, yıldızdan gelen şiddetli ışığı engellemek için spesifik bir gözlem metodu uyguladı. Bu teknik, normal şartlarda görünmesi imkansız olan soluk gök cisimlerini tespit etmeyi mümkün kıldı. Elde edilen sinyalin, şimdiye dek gözlemlenmemiş bir ötegezegene ait olduğu tahmin ediliyor. TWA 7 b olarak isimlendirilen bu potansiyel gezegen, bilim insanlarının kütle ve pozisyon verilerine dayanarak bir gezegen öngördükleri alanda konumlanıyor. Ayrıca, gezegenin parlaklık ve renk özellikleri, soğuk ve genç bir Satürn tipi gezegen için geliştirilen teorik modellerle büyük ölçüde uyumluluk gösteriyor.
Paylaşılan görüntü, ESO’nun Çok Büyük Teleskobu (VLT) ile James Webb’in MIRI verilerinin bir kombinasyonuyla meydana getirilmiştir. Görüntünün merkezinde, bir çember ve yıldız simgesiyle belirtilen TWA 7 yıldızı konumlanmıştır. Yıldızın etrafını saran mavi bölgeler, VLT’nin Sphere enstrümanı ile gözlemlenen enkaz diskini simgelerken, turuncu tonlar ise Webb teleskobunun orta kızılötesi verilerini yansıtmaktadır. Sağ üst köşede görünen parlak turuncu nokta yeni bulunan gezegen adayını işaret ederken, sol alttaki benzer bir noktanın muhtemelen ilgisiz bir arka plan yıldızı olduğu değerlendiriliyor.
Yapılan ilk değerlendirmeler, TWA 7 b’nin Jüpiter’in kütlesinin yaklaşık %30’una sahip olduğunu ve yüzey sıcaklığının 47°C (120°F) civarında olabileceğini gösteriyor. Bu sıcaklık, gezegeni potansiyel olarak yaşam için elverişli koşullar barındırabilen “yaşanabilir kuşak” (Goldilocks bölgesi) içerisine konumlandırıyor. Gezegenin yörüngesi, yıldızından oldukça uzaktır; bu mesafe, Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığın 50 katına denktir. Bu özellik, TWA 7 b’yi, kullanılan bu görüntüleme tekniğiyle şimdiye kadar tespit edilmiş en düşük kütleli ötegezegen adayı yapma potansiyeline sahiptir.
Keşfi yapan araştırma takımı, elde ettiği bulguları bilim camiasıyla paylaşmıştır. Bu gelişme, James Webb teleskobunun yalnızca evrenin erken dönemlerini ve uzak galaksileri incelemekle kalmayıp, aynı zamanda yakınımızdaki gezegen sistemlerini keşfetme konusunda da ne denli yetenekli olduğunu gözler önüne sermektedir.