Karne Notları Bir Son Değil, Gelişim Yolculuğunun Bir Parçasıdır: Çocuğun Değeri Notlarla Ölçülmez

Asıl önemli olan neticeler değil, çocukların ortaya koyduğu gayrettir! Karne döneminde alınan notların her zaman beklentileri karşılamayabileceğini belirten Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Fakat bu durum, çocukların veya ergenlerin öz değerini kesinlikle belirlemez” diye konuştu. Yaz tatilinin, beklenenden kötü geçen bir eğitim dönemini telafi etmek, öğrenme alanındaki eksiklikleri tespit etmek ve duygusal anlamda yenilenmek adına mühim bir fırsat sunduğunu dile getiren Ülkü, “Bu süreçte ailelerin odaklanması gereken en değerli unsur, çocuktaki gelişim ve çabadır. Unutulmamalıdır ki sadece varılan sonuç değil, sarf edilen emek de takdiri hak eder” ifadelerini kullandı.

Sadece notlarına göre değerlendirilen çocuklar, koşulsuz sevildiklerini hissetmekte zorlanabilir. Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, karne döneminin pek çok ergen için yalnızca akademik performanslarının ölçüldüğü bir zaman dilimi olmadığını, aynı zamanda ailelerinin, öğretmenlerinin ve sosyal çevrelerinin kendilerine bakışını etkileyen hassas bir süreç olduğunu vurguladı. Ülkü, “Bu dönemde gençler, ‘Yeterli bir birey miyim, başarılı sayılır mıyım, ailemi hayal kırıklığına uğrattım mı?’ gibi sorgulamalarla yalnız kalabilirler. Bilhassa mükemmeliyetçi bir yapıya sahip olan veya sürekli olarak başkalarıyla mukayese edilen ergenlerde kaygı, utanç ve değersizlik hisleri yoğunlaşabilir” dedi. Ebeveynlerin karneye değil, çocuğun gösterdiği gayrete odaklanmasının kritik önem taşıdığının altını çizen Ülkü, “Notlar, bir çocuğun potansiyelini veya kişiliğini bütünüyle yansıtmaz. Karne, yaşanan bir sürecin yalnızca çıktısıdır. Bu çıktının hangi koşullar altında oluştuğu, başarının veya başarısızlığın nedenlerinin ne olduğu dikkatle incelenmelidir. Ebeveynler çocuklarını yalnızca aldıkları notlar üzerinden yargıladığında, çocuklar koşulsuz bir sevgiyle kucaklandıklarını hissedemeyebilirler. Bu durum ise motivasyon kaybına, endişeye ve içe kapanıklığa yol açabilir. Halbuki çocuklarının yanında olduklarını hissettirmek, onları anlamaya çalışmak ve duygularını ifade etmelerine olanak tanımak, çok daha kalıcı ve olumlu etkiler yaratır” uyarısında bulundu.

Başarısızlık, kişisel bir noksanlık olarak değil, gelişimsel bir tecrübe olarak algılanmalıdır. “Düşük notlar, çocuklar için başarısızlıkla eş anlamlı hale geldiğinde özsaygıları zedelenebilir” diyen Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, bu noktada ebeveynlerin ve öğretmenlerin sergilediği yaklaşımın büyük rol oynadığına işaret etti. ‘Sen zaten tembel birisin’ gibi yaftalayıcı ifadeler kullanmak yerine, ‘Bu dönem istediğin gibi geçmemiş olabilir ama bu yalnızca bir dönemdi. Gelecek dönem için neler yapabileceğimizi birlikte planlayabiliriz’ gibi geçiciliği belirten ve çabayı merkeze alan bir dil kullanmak gerektiğini kaydeden Ülkü, “Ayrıca çocuğun güçlü olduğu alanları ona hatırlatmak, başarıyı yalnızca akademik notlarla sınırlı görmemek ve başarısızlığın kişisel bir eksiklik olmadığını, aksine gelişimsel bir deneyim olduğunu vurgulamak, özsaygının korunmasına destek olur” şeklinde konuştu.

Motivasyonu yeniden inşa etmek için öncelikle duygulara alan açılmalıdır. Bu dönemde bireylerin dış onaya daha fazla ihtiyaç duyduğunu ve sosyal karşılaştırmaların yoğunlaştığını ifade eden Ülkü, sözlerine şöyle devam etti: “Başarı, hem aile içinde hem de çevrede bir değer ölçütü gibi sunulduğunda, ergenler başarısızlıkla karşılaştıklarında bunu kişisel bir yetersizlik olarak yorumlayabilirler. Yeniden motivasyon sağlamak için ilk adım, duygulara yer açmaktır. ‘Üzgün olduğunu anlıyorum, bu dönem istediğin gibi sonuçlanmamış olabilir. Gel bunu birlikte değerlendirelim’ gibi empatik bir yaklaşım, çocuğun kendini toparlamasına önemli ölçüde destek olur. Sonrasında ise hedef belirlemek, süreci yönetilebilir adımlara bölmek ve akademik başarı dışındaki gelişim alanlarını da takdir etmek, içsel motivasyonun yeniden canlanmasına katkı sağlayacaktır.”

Karne dönemi, aile ve çocuk arasındaki iletişimi güçlendirmek için bir fırsata çevrilebilir. Bu sürecin bazı ailelerde iletişimi daha destekleyici bir hale getirirken, bazı ailelerde ise eleştiri, kıyaslama ve baskının hakim olmasına yol açabildiğini belirten Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Çocuklar, notlarının yeterli olmadığını düşündükleri zaman ailelerinden uzaklaşma, iletişimi kesme ya da öfke patlamaları sergileme eğilimi gösterebilir. Oysa bu dönem, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve aradaki ilişkiyi sağlamlaştırmak için bir fırsat olarak da görülebilir” dedi.

Sosyal medya da çocuklarda yetersizlik hissini körükleyebilir. Ailelerin karne döneminde çocuklarıyla konuşurken kullanmaktan kaçınması gereken ifadelere değinen Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, sözlerini şu şekilde tamamladı: “En sık rastlanan ‘Ben senin yaşındayken…’, ‘Komşunun çocuğu ne kadar başarılı olmuş’, ‘Bu kadar çabaladım, karşılığı bu mu olmalıydı?’ gibi ifadeler, hem kıyaslama içerir hem de değersizlik duygusu yaratır. Bunun yerine, ‘Senin için zorlu bir dönem olduğunu görüyorum, bunu birlikte konuşabiliriz’ gibi yapıcı ve kapsayıcı bir dil kullanmak esastır. Diğer yandan sosyal medya, özellikle ergenlik döneminde bireylerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamasına zemin hazırlayan çok güçlü bir platforma dönüştü. Karne dönemiyle ilgili yapılan abartılı başarı paylaşımları veya alaycı içerikler, bazı ergenlerde yetersizlik, değersizlik ya da utanç duygularını tetikleyebilir. Bu sebeple ailelerin ve yetişkinlerin, çocukların mahremiyetine özen göstermesi ve başarıya dair yapılan paylaşımlarda duyarlı davranması büyük önem taşır.”