Cerrahi Stresini Fotoğraf Sanatıyla Yenen Prof. Dr. Bekir Tuğcu’nun İlham Veren Hikayesi

Tıp dünyasının tanınmış isimlerinden Prof. Dr. Bekir Tuğcu, cerrah kimliğinin yanı sıra objektifiyle doğayı, insanı ve yaşamı farklı bir perspektiften yansıtan bir sanatçı olarak da dikkat çekiyor. Tuğcu, fotoğrafçılık serüvenini ve bu tutkunun meslek hayatına etkilerini paylaştı.

Fotoğraf Sanatıyla Tanışma Hikayesi

Prof. Dr. Tuğcu, fotoğrafçılığa 1990 yılında, henüz tıp fakültesi öğrencisiyken başladığını belirtti. Mimarlık eğitimi alan bir akrabasının fotoğraf dersine eşlik etmesiyle bu sanata ilgi duymaya başladığını ifade eden Tuğcu, o dönemde dijital teknolojinin olmadığını ve fotoğraf üretiminin analog makinelerle, oldukça zahmetli bir şekilde yapıldığını anlattı. “Açıkçası fotoğrafa ilgili hiçbir merakım, hiçbir eğilimim de yoktu,” diyen Tuğcu, bu sanatın kendisine nasıl “bulaştığını” şu sözlerle dile getirdi:

“İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneğinde (İFSAK) o dönem alanında duayen isimlerden fotoğrafçılık dersleri aldık. Orada bu iş bana bulaştı. Beraber gittiğim arkadaşım fotoğrafa devam etmedi ama ben ettim. O zamandan bu zamana 30 küsur yıldır fotoğrafın içindeyim.”

Tuğcu, bir zamanlar öğrenci olduğu İFSAK‘ta son 10 yıldır temel fotoğraf kurslarında kompozisyon dersleri verdiğini ve Büyükçekmece Fotoğraf Derneği‘nde de yönetim kurulu üyesi olarak ders vermeye devam ettiğini belirtti.

“Fotoğraf Gezileri Benim İçin Bir Çıkış Kapısı”

Tıpta cerrahi branşların yoğun stres barındırdığını vurgulayan Tuğcu, bir sanat ya da spor dalıyla ilgilenmenin bu stresli hayattan uzaklaşmak için önemli bir fırsat olduğunu söyledi. Öğrencilerine her zaman stresle başa çıkmak için bir “çıkış kapısı” bulmaları gerektiğini tavsiye ettiğini ekledi.

“Fotoğraf bunların içinde bence zor değil. Orada iki sorun var. Birincisi fotoğraf, evinizin içinde ya da evinizin yanında elde edebileceğiniz bir şey değil. Yani birazcık fotoğrafa gitmeniz gerekiyor. Gezi fotoğrafçısıysanız mesela uzun seyahatlere gitmeniz gerekiyor. Ama fotoğrafa ulaşmak geçmişe göre şimdi daha kolay. Bir müzik aletini çalmaktan daha kolay geliyor.”

Uzun yıllar belgesel fotoğrafçılığı üzerine projeler ürettiğini, son dönemde ise artan iş yükü nedeniyle daha çok gezi fotoğrafçılığına yöneldiğini belirtti. Bu gezilerin genellikle 10 günden az sürmediğini ve fiziksel olarak yorucu olduğunu ifade etti. “Mesela bir Hindistan-Nepal gezimiz vardı. Toplamda 18 gün süren bir gezi. Bu gezide hemen hemen her gün sabaha karşı uyanmamız gerekiyor çünkü güneşin doğuşunu ona göre yakalayacaksınız,” diyerek bu yolculukların zorluğunu anlattı.

Sanatın İyileştirici Gücü ve Mesleki Verimlilik

Bu fotoğraf yolculuklarının ardından büyük bir motivasyon kazandığını belirten Tuğcu, sanatın mesleki hayatına olan olumlu etkisini şu sözlerle açıkladı:

“Uzun süreli bir ameliyata da bu kapsamda daha iyi konsantre oluyorum. Çok daha verimli olduğunu hissediyorum, bu çok net. O yüzden fotoğraf gezileri, yorgunluğumu, stresimi üzerimden alıyor. Dolayısıyla döndükten sonra benim için ertesi gün ya da ertesi zaman mesleki açıdan çok daha verimli geçiyor.”

Sanatı Hastane Duvarlarına Taşıyan Hekim

Prof. Dr. Tuğcu, çalıştığı hastanelerde duvarları fotoğraflarıyla süsleyerek daha yaşanmış ve sıcak bir atmosfer yaratmayı hedeflediğini söyledi. “Bana beyaz duvarlar, ne kadar lüks ve teknolojik bir binada çalışırsanız çalışın, yaşanmışlık hissettirmiyor,” diyen Tuğcu, bu düşünceyle Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesi Fotoğraf Kulübü‘nü kurduğunu belirtti. Kulüp bünyesinde, Türkiye’nin önde gelen fotoğrafçılarının gönüllülük esasıyla ders verdiği temel fotoğraf kursları düzenlediklerini ve bir fotoğraf yarışması organize ettiklerini de sözlerine ekledi.