Mehmet Akif Ersoy’un Vefatı: Dönemin Aydınları İstiklal Şairi İçin Ne Dedi?

M. Turhan Tan: “Nâmık Kemâl, Âkif’i Tanısaydı Onu Üstün Bulurdu”

Aslen Sivaslı olan gazeteci, yazar ve devlet adamı M. Turhan Tan, Mehmed Âkif’in vefatının ardından kaleme aldığı makalesinde, şairin milletin gönlündeki yerinin ebedi olduğunu vurgulamıştır. Tan, Âkif’in adının İstiklal Marşı ile Türk istiklâline bağlandığını ve bu sayede ölümsüzleştiğini belirtir.

M. Turhan Tan, Mehmed Âkif’in edebi ve insani vasıflarını överken, Nâmık Kemal ile bir karşılaştırma yapar:

“Namık Kemal, Tabsire sahibi Akif Paşadan bahsederken: ‘İlmen ve edeben şanına takarrübden aczimizle beraber kitabını öpüp te başımıza koymak vazifemizdir’ diyor. Vatansever edib, şair Mehmed Akifi tanıyaydı, hiç şüphe etmem, ‘her şiirini yüreğimize nakşetmek gerektir’ diyecek ve hakikatseverlikte onu kendinden çok üstün bulacaktı.”

Tan’a göre Âkif, aşk veya süs şairi değil; ilahi kudreti, peygamberin inceliğini, tarihin büyük şahsiyetlerini ve mensup olduğu toplumu terennüm eden bir şairdi. Dindarlığının temelinde güzel ahlak ve müminler arası dayanışma yattığını ifade eder. Kaleminden çıkan her yazıda kendi maddi ve manevi benliğinin heyecanının hissedildiğini ekler.

Süleyman Nazif’in Değerlendirmesi: “Kelimeler Elinde Balmumu Gibiydi”

M. Turhan Tan, yazısında Süleyman Nazif’in Âkif hakkındaki görüşlerine de yer verir:

“Rahmetli Süleyman Nazif, artık onun gibi rahmetli diye anılmak mevkiine geçen Akif için: ‘İlhamlarını arşıâlâdan alırdı. Dehası, etekleri güneş olan şahikalara vakit vakit iner ve sonra san’at şahikasından da yüksek ufuklara çıkardı. Namütenahilikte hübut ile uruc, müteradiftir. Akifin miracları da, hübutları da mübarektir’ diyor.”

Tan, bu sözlerdeki mübalağanın aslında bir hakikati yansıttığını, Âkif’in sanatta ulaştığı zirvenin tartışmasız olduğunu belirtir. Süleyman Nazif’in benzetmesini hatırlatarak, “Peygamber Davudun elinde balmumu haline geldiği söylenen demir neyse Akifin elinde de kelime odur” der ve Âkif’in kelimelere istediği ahengi verme kudretinin muhakkak olduğunu vurgular.

Âbidin Dâver: “İstiklâl Marşı, Muzaffer Bir Manevî Taarruzdu”

Gazeteci ve yazar Âbidin Dâver ise “İstiklâl Marşı Şairinin Ölümü Karşısında” başlıklı yazısında, Mehmed Âkif’in İstiklal Harbi’nin manevi cephesindeki devasa rolünü hatırlatır.

“İstiklâl marşı, İstiklâl Harbinin manevî cephesinde yapılmış büyük ve muzaffer bir taarruzdu. O zaman, Millî Mücadelenin mutlaka zaferle neticeleneceğine inanmış olanlar, yani sağlam iman sahibleri bile İstiklâl marşından yeni bir manevî kuvvet almışlardı.”

Dâver, Âkif’in sadece bir nâzım değil, aynı zamanda çok kuvvetli bir şair olduğunu savunur. Ona göre aruz vezni, Âkif’in elinde sihirli bir oyuncağa dönüşmüştür. Çanakkale Şehitleri’ne adadığı şiiri ve İstiklal Marşı’nı, onun şairlik kudretinin en büyük ispatı olarak gösterir.

“Mehmed Akifin en büyük meziyeti, her mısraını inanarak yazmış olmasındadır. Onun içindir ki meselâ İstiklâl marşı, hiçbir babayiğit tarafından benzeri yazılamıyan, alev gibi bir şiirdir.”

Peyami Safa ve Kemalist Rejimin Sessizliği

Yazar Peyami Safa’nın konuya ilişkin yazısı ise hissiz ve yüzeysel bulunmakla birlikte, dönemin atmosferini yansıtan önemli bir detayı ortaya koyar. Safa, Kemalist rejimin Mehmed Âkif’e karşı tutumunu dolaylı olarak şu sözlerle ifade eder:

“…Türkiye, on sene içinde, İstiklâl şairini unutmuştu. Akıbeti gözönünde olan hastalığında bir Mısırlıdan başka ona tek bir Türkün yardım eli uzanmadı, bilâkis bazı gazetelerde, aleyhine yazılar çıktı.”

Tan Gazetesinin Vefat Haberi ve Cenaze Töreni

Dönemin önemli yayın organlarından Tan gazetesi, Mehmed Âkif’in vefat haberini ve cenaze törenini detaylı bir şekilde okurlarına aktarmıştır. Haberde, cenazeye katılanların çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu ve Fatih’teki bazı öğrencilerin yol kenarlarına dizilerek şaire saygı duruşunda bulunduğu belirtilir. Gazetede yer alan bazı önemli detaylar şunlardır:

  • İki genç, tabutun önünde Üniversite Edebiyat Fakültesi talebe kurumunun çelengini taşımıştır.
  • Cenazeyi, ekseriyetini gençlerin teşkil ettiği büyük bir cemaat takip etmiştir.
  • Fatih semtinde bazı mektep talebeleri yollara dizilerek cenazeyi saygıyla karşılamıştır.
  • Cenaze alayı geçerken halk şapkasını çıkararak son hürmetini göstermiştir.