Cumhuriyet ve Demokrasiyi Tehdit Eden Tarihi Hareketler
Cumhuriyeti ve demokratik rejimleri temelinden sarsan Hitler, Franco ve onlardan farklı bir çizgide olsa da McCarthy hareketleri gibi üç önemli siyasi örneği incelediğimizde, dikkat çekici ortak noktalarla karşılaşıyoruz. Bir köşe yazısı çerçevesinde, dünya ve ülkelerin kaderini değiştiren bu karmaşık siyasi hareketlerin tüm dinamiklerini; arkalarındaki siyasal, ekonomik ve kültürel atmosferi tümüyle aktarmak elbette mümkün değil.
Bu sebeple, “İçimizdeki Zalim” adlı kitabımda en az iki tanesini detaylıca irdelediğim bu hareketlerden edindiğimiz tecrübeleri özetleyerek, bu bilgiler ışığında bazı önemli çıkarımlar yapmaya çalışacağım.
Tarihi Hareketlerin Ortak Özellikleri
- Değişen Dünya Dengeleri: Her üç hareket de küresel dengelerin sarsıldığı ve uluslararası ilişkilerin yeniden şekillendiği dönemlerde güç kazanmıştır. Hitler ve Franco hareketleri Birinci Dünya Savaşı sonrasında, McCarthy hareketi ise İkinci Dünya Savaşı‘nın ardından yükselişe geçmiştir.
- Dış Desteğin Rolü: Özellikle Franco hareketinin başarısında dış dünyanın ve yabancı ülkelerin desteği kritik bir rol oynamıştır. Franco, Nazi Almanya’dan ve Faşist İtalya’dan ciddi boyutta askeri ve maddi yardım almıştır. Alman Condor Lejyonu’nun gerçekleştirdiği bombardımanlar (örneğin Guernica) ve İtalyan askeri birliklerinin savaşa dahil olması, Faşistlere (Falanjistlere) büyük bir üstünlük sağlamıştır. Buna karşılık Cumhuriyetçiler, Fransa, İngiltere ve ABD gibi Batılı demokrasiler tarafından adeta kaderlerine terk edilmiştir. Meksika gibi ülkelerden gelen destek ise yetersiz kalmıştır.
- Kimlik Siyaseti ve Düşman Yaratma: Her üç harekette de milli ve dini kimlikler, siyasi seferberlikte bir araç olarak kullanılmıştır. Özellikle “ortak düşman” ve “milli tehlike” söylemleri, bu hareketlerin yükselmesinde ve Temel Hak ve Özgürlükleri yok etmesinde merkezi bir rol oynamıştır. Her üç hareketin ideolojik temelinde Sol karşıtlığı ve Faşizm bulunmaktadır.
- Liderin Psikolojisi: En azından Hitler ve McCarthy hareketlerinde, liderin dengesiz ruhsal yapısının olayların seyrinde önemli bir etken olduğu görülmektedir. Kişisel yaşam öyküleri de bu durumu destekler niteliktedir.
- Muhalefetin Bölünmüşlüğü: Hem Franco hem de Hitler hareketlerinde, Faşizme karşı mücadele eden grupların kendi içlerinde bölünmüş, hatta birbirlerine düşman kesilmiş olmaları dikkat çekicidir. Almanya’da Sosyal Demokratlar ve Komünistler; İspanya’da ise Cumhuriyetçiler, Stalinistler ve Troçkistler birbirlerini “ittifak kurulamaz” rakipler olarak görmüşlerdir. Neticede, bu hareketlerin hepsi, ilgili ülkelerin tarihinde kanlı birer kara leke olarak yerini almıştır.
Faşizmle Mücadelede Çıkarılacak Dersler
Cumhuriyeti ve demokratik rejimi koruma yolunda Faşizmle mücadele ederken, bu tarihi örneklerden öğrendiklerimizi şu beş madde ile özetleyebiliriz:
- Dünya konjonktürü dikkatle analiz edilmelidir.
- Her iki taraf için de dış desteğin önemi küçümsenmemeli ve mücadelede hesaba katılmalıdır.
- Din, mezhep, ırk ve milliyet gibi kimliklerin; ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı ve kan dökücü bir siyasetin aracı olarak kullanılmasına ve Cumhuriyeti ile Demokrasiyi tahrip etmesine izin verilmemelidir.
- Mücadeleye zarar verebilecek dengesiz liderlik girişimlerine geçit verilmemelidir.
- Cumhuriyetten ve demokrasiden yana olan gruplar bölünmemeli, birbirlerine düşman kesilmemeli ve iç mücadelelerden kaçınmalıdır.
Aydınlardan Ortak Çağrı: “Yalnız Değilim!”
Tam da bu yazıyı kaleme alırken, bir grup Cumhuriyetçi ve Demokrat aydının yayımladığı bildiriyle karşılaştım. Anlaşılan o ki, bu düşüncelerde yalnız değilim.
“Biz aşağıda imzası yer alanlar Türkiye’nin cumhuriyetçi birikimini bu iddianın arkasında durmaya çağırıyoruz: Barış ve kardeşlik istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Lozan Antlaşması’nın sorgulanmasını; mevcut sınırlarımızın tartışılmasını; yeni-Osmanlı hayallerini, Türkiye İmparatorluğu gibi gayrimeşru adlandırmaları, ümmetçiliği, etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı siyasal yapı ve kurumları istemiyoruz. Barış ve kardeşlik ve de bağımsız ve laik bir ülke, eşitlikçi bir düzen, planlı bir ekonomi istiyoruz. Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz.”
Salı günü bu konuyu Türkiye özelinde ele almaya devam edeceğim.