Türk dış politikasının Afrika açılımı, yalnızca siyasi ve ekonomik değil, aynı zamanda kültürel, vicdani ve stratejik derinlikler taşıyan çok katmanlı bir girişimdir. Kıtanın sömürgecilik sonrası dönemde kendi kimliğini arayışında Türkiye’nin sergilediği samimi ve dostane yaklaşım, Afrika ülkeleriyle güvene dayalı bir ortaklık zemini oluşturmuştur.
Bu özel söyleşide, Türkiye’nin Fas, Tunus ve Kamerun’da büyükelçilik yapmış deneyimli diplomatı Ömer Faruk Doğan ile Türk diplomasisinin Afrika’daki seyrini, bu dost elinin nasıl yeni bir iş birliği modeline evrildiğini ve Türk dış politikasının genel dönüşümünü ele aldık.
Türk Diplomasisinin Olgunlaşma Süreci
Emekli Büyükelçi Ömer Faruk Doğan, Türk diplomasisinin dinamik bir yapıya sahip olduğunu vurguluyor.
“Tıpkı canlı varlıklar gibi, bazı kavramlar da canlıdır ve zamanla olgunlaşır. Türk diplomasisinin de bir olgunlaşma süreci vardır ve bu sürecin bir bitiş noktası yoktur. Diplomasinin kendini daima canlı tutması, tazelemesi ve günün şartlarına uyum sağlaması bir zorunluluktur. Geçmişle kıyasladığımızda, Türk diplomasisinin artık ülke sınırlarını aşarak dünyaya açıldığını net bir şekilde görmekteyiz.”
Türk Diplomasisinin Ayırt Edici Özelliği: Yumuşak Güç
Doğan’a göre Türk diplomasisinin en belirgin özelliği, yumuşak gücü etkin bir şekilde kullanmasıdır. “Gerek Uzakdoğu’dan, gerek Güney Afrika’dan, gerekse Güney Amerika’dan, dünyanın her bölgesinde bir Türk varlığı ve Türk diplomasisinin ‘soft’ (yumuşak) gücünün her yerde konuşulur hale geldiğini görüyoruz. Bu olgunlaşma ve etkinleşme süreci, dünyadaki gelişmelerle birlikte artarak devam edecektir.”
Tarafsız, Etkin ve Yaklaştırıcı Diplomasi
Güncel Gelişmeler Işığında Türk Diplomasisi
Doğan, günümüzde Türk diplomasisinin potansiyelini ortaya koyan üç önemli gelişmeye dikkat çekiyor: Ukrayna-Rusya Savaşı, Gazze’deki insani kriz ve Azerbaycan-Ermenistan normalleşme süreci.
“Kardeş ülke Azerbaycan’ın 30 yıllık işgalinin son bulması ve gasp edilen toprakların yeniden Azerbaycan’a dahil edilmesi, Türk diplomasisinin sağlıklı yaklaşımının bir başarısıdır. Bu durum, iki komşu ülke arasında yeni bir diyalog sürecinin kapısını aralamıştır.”
Ukrayna-Rusya Savaşında Türkiye’nin Rolü
Ukrayna-Rusya savaşının küresel etkilerine değinen Doğan, Türkiye’nin arabulucu rolünü şöyle açıklıyor:
“Bu savaş, dünyayı gıda krizi gibi büyük sorunlarla karşı karşıya bıraktı. ABD ve AB gibi güçlere rağmen Türkiye, hem Avrupa hem de savaşan taraflar olan Ukrayna ve Rusya tarafından, barışa en ciddi katkıyı sağlayabilecek tarafsız, etkin ve yaklaştırıcı bir unsur olarak görülmektedir. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın gösterdiği istikamette Türk diplomasisinin ne kadar etkinleştiğinin bir göstergesidir.”
Gazze’deki İnsani Duruş
Doğan, Gazze’de yaşananlar karşısında Türkiye’nin tutumunu ise şu sözlerle ifade ediyor: “Türk diplomasisi, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşuyla, Gazze’deki zulmü ve Filistin’de yaşanan mezalimi bütün dünyaya duyurma ve insanlığı harekete geçirme gibi çok önemli ve insani bir fonksiyonu üstlenmiştir.”
Türkiye’nin Afrika Stratejisi: ‘Kazan-Kazandır’ İlkesi
Afrika’nın Stratejik Önemi
Afrika’nın potansiyeline dikkat çeken Doğan, “54 ülkesi ve 1.4 milyar nüfusuyla Afrika, dünyanın en önemli kıtalarından biridir. Bu önem, kıtanın henüz tam olarak işlenmemiş bakir bir coğrafya olmasından ve sanayinin ihtiyaç duyduğu madenlerin büyük bir kısmına ev sahipliği yapmasından kaynaklanıyor. Dünyadaki ekilebilir alanların yaklaşık %30’u Afrika’da bulunmaktadır.” diyor.
Türkiye-Afrika İlişkilerinin Temeli
Türkiye’nin Afrika’daki başarısının temelinde, sömürgeci bir geçmişe sahip olmaması ve ‘kazan-kazandır’ ilkesi yatıyor. “Ülkemiz insanının renk, dil, din ayrımı gözetmeksizin herkese eşit değer vermesi ve her insanın onurlu bir yaşam hakkı olduğu inancı, Türkiye’yi Afrika’nın tercih ettiği bir ortak haline getirmiştir. İlişkimiz, karşılıklı kazanca dayanmaktadır.”
Sömürgeci Yaklaşımdan Farklı Bir Model
Tarihsel süreci de değerlendiren Doğan, Batılı ülkelerin aksine Türkiye’nin yaklaşımının şeffaf olduğunu belirtiyor: “Bizim Afrika ile ilişkimizde hep berrak ve net olduk. Afrikalı, bizimle olan ilişkilerinde bir sonraki adımın ne olacağını rahatlıkla görebilmiştir. Bu durum, Afrikalıya özel bir güven vermiştir. Türkiye olarak Afrikalıyı yanıltan veya şaşırtan güvensiz bir ilişki içerisinde asla bulunmadık.”
Geleceğin Diplomatlarına Tavsiyeler
‘Önce Kendimizi Doğru Anlamalıyız’
Genç diplomat adaylarına seslenen Doğan, şu tavsiyelerde bulunuyor: “Bir diplomat adayı, öncelikle kendi kimlik değerlerini, kültürünü ve tarihini en ince ayrıntısına kadar bilmelidir. Bir yere gitmek için önce nerede olduğumuzu bilmemiz gerekir. Gençler, dünyadaki gelişmeleri sadece görünen boyutuyla değil, arka planıyla birlikte okuyabilme kapasitesine ulaşmalıdır.”
Donanımlı Bir Diplomat Nasıl Olunur?
Bilgi birikiminin önemine vurgu yapan Doğan, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bilgi birikimi ancak okumakla olur. Çok ve farklı görüşlerden makaleler okumak gerekir. Bir diplomatın hiçbir görüşe karşıtlığı olamaz; en olumsuz yaklaşımları bile doğru anlamalı ve yorumlamalıdır. Ayrıca yazmak çok önemlidir. Düşüncelerimizi hem Türkçe hem de muhatabımızın dilinde doğru cümlelerle kaleme alabilme yeteneğiyle kendimizi teçhiz etmeliyiz. Önce kendimizi doğru anlarsak, dünyayı daha doğru anlama imkânına sahip oluruz.”