Türkiye’de Mehdi Enflasyonu: Atatürk’ü Kutsallaştırmanın Geldiği Son Nokta

Türkiye’de Yeni Bir Tartışma: Atatürk Mehdi mi İlan Edildi?

Ne kadar ilginç bir ülkede yaşıyoruz; her köşesi ayrı bir sürpriz, her sokağı adeta bir iddia arenası. Son günlerde sosyal medyada yayılan ve akıllara durgunluk veren bir söylenti var: Mustafa Kemal Atatürk’ün mehdi olduğu iddia ediliyor. Evet, yanlış duymadınız; Kurtuluş Savaşı’nın büyük komutanı, Çankaya’nın sembol ismi, şimdi de bir mehdi olarak karşımıza çıkarılıyor.

Bir dostumun aktardığına göre, bu tuhaf muhabbet sosyal medyada hızla yayılıyor. İddiaya göre Paşa’nın ruhu, farklı bir bedende tekrar aramızda dolaşıyormuş. Bu iddiayı duyunca insan gülmeden edemiyor. Bu bir tür Dürzilik mi, Nusayrilik mi, yoksa tamamen yeni nesil bir safsata mı? Anlatılanlara göre Mustafa Kemal, ruhu bedenden bedene göçen bir mehdiymiş. Bu absürt iddialar, ülkedeki tartışma kültürünün geldiği noktayı gözler önüne seriyor.

Ülke Genelinde ‘Mehdi’ Enflasyonu

Türkiye’de adeta bir mehdi bolluğu yaşanıyor. Eskiden her mahallenin bir bilgesi veya delisi olurdu, şimdiyse her sokağın bir mehdisi var gibi. Hatta polis kayıtlarına göre, büyükşehirlerde mahalle başına en az bir mehdi düştüğü söyleniyor. Görünen o ki, ekonomik enflasyon gibi bir de ‘mehdi enflasyonu’ ile karşı karşıyayız.

Tarihsel olarak Nusayriler, Hz. Ali’nin ruhunun bedenden bedene geçtiğine inanır. Peki, günümüzün bazı kesimleri Atatürk’ün ruhunun göçebe olduğuna neden inanmasın? Maalesef inanıyorlar ve bunu savunmaktan çekinmiyorlar.

Geçmişten Günümüze İstismar Figürleri

Toplum olarak delilerin mehdiliğe soyunduğu, meydanın ise farklı emellere sahip kişilere kaldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu gidişle her apartmana bir mesih, her asansöre bir peygamber düşerse şaşırmamak gerek. Hatırlarsınız, geçmişte bir ‘tencereci’ vardı; kendince Atatürk’ü 7 yaşında hafız, 11’inde dünyayı kurtaran adam ilan etmişti. O zamanlar bu iddialarla dalga geçmiştik. Fakat mehdilik iddiası, bu durumu bambaşka bir seviyeye taşıyor.

Atalarımızın dediği gibi, “Gelen gideni aratır.” Bir zamanlar farklı saplantıları olan figürleri eleştirirken, şimdi de ‘Mehdici Atatürkçüler’ ile karşılaşıyoruz. Madem Atatürk bu kadar kutsal bir figür, neden her köşe başında bu türden temelsiz iddialar ortaya atılıyor?

Her Kalıba Sokulan Atatürk Figürü

Bu mehdilik tartışması, tam bir akıl tutulması. Peygambersiz Müslümanlık, Aleviliğin farklı yorumları derken, şimdi de “Atatürk mehdidir” iddiası gündemde. Zavallı Atatürk, yıllardır her türlü kalıba sokulmaya çalışıldı. Kimi “O bir solcuydu” dedi, kimi “Liberal bir demokrattı” diye savundu. CHP‘liler onu “rakı-leblebi sofrasının piri” olarak gördü, muhafazakâr kesim ise “aslında dindar biriydi” tezini öne sürdü. Şimdi de sıra mehdiliğe geldi.

Aslında ilk dönem Kemalistler, yani ‘tabiinler’ olarak adlandırılan kesim, daha da ileri gitmişti. O dönemde söylenen şu sözler oldukça dikkat çekiciydi:

“Ka’be Arabın olsun, Çankaya bize yeter!”

“Sen tanrısın Mustafa Kemal!”

Bu tür ifadeler, o dönemin coşkusu içinde belki bir nebze anlaşılabilirdi. Fakat günümüzde Jakoben, seküler, ateist, deist geçinen çevrelerin Atatürk’ü Yahudilik-Mecusilik karışımı bir mehdilik anlayışına hapsetmesi ise tam bir çelişki. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Sonuç: Mizah mı, Trajedi mi?

Bu gidişle yakında “Atatürk’ün gökte asılı ayakkabısı” gibi yeni kutsal emanetler ortaya çıkarsa hiç şaşırmayalım. Her devrin meczubu, her dönemin istismarcısı kendine bir yol buluyor. Bir ‘Gardrop Atatürkçüsü’nün Anıtkabir’e koşup, “Kral, ruhun aramızda geziyormuş, haberin olsun!” demesi an meselesi. Paşa bu durumu görseydi muhtemelen, “Yahu, bu memleketin delisi bitmez!” diyerek gülerdi. Haklı da olurdu. Malzeme bol olunca, mizah da kaçınılmaz oluyor. En iyisi biz kendi işimize bakalım, mehdiler, mesihler ve diğerleri kendi dünyalarında yaşamaya devam etsinler. Bu, tam bir Türkiye klasiği!