“Kazandıran Sohbetler” bu hafta, sıradan bir başarı öyküsünün çok daha ötesine geçen, engelleri aşan bir zaferin ilham verici hikayesini sayfalarına taşıyor. Konuğumuz, yaşamıyla adeta bir ders veren Fatoş Akıncıbay Floyd. İnternet dünyası onu, devlet yönetimi sektöründe deneyimli bir üst düzey yönetici ve Webster Üniversitesi’nden danışmanlık alanında yüksek lisans derecesine sahip güçlü bir operasyon uzmanı olarak tanımlıyor. Ancak bu tanımların ardında, 1975 yazında geçirdiği iki beyin ameliyatı sonrası görme yetisini tamamen kaybeden ve hayata yeniden tutunan bir kadının inanılmaz mücadelesi yatıyor. Fatoş Akıncıbay Floyd ile engelini aşma serüvenini ve bu yolda edindiği deneyimleri konuştuk.
Engelleri Aşan Kariyer: Oklahoma’dan Datça’ya
Fatoş Hanım, kariyerinin son durağındaki rolünü ve engelli bireylere sağladığı katkıları şu sözlerle anlatıyor:
“İki yıl önce Amerika’dan emekli olup, eşimle Datça’ya yerleştik. Emekli olmadan önce en son ABD’nin Oklahoma eyaletinde yaşadım. Orada eyaletin, Rehabilitasyon Kurumu’nun iş bulma bölümünün direktörüydüm. Ondan önce aynı kurumda körler eğitiminin direktör yardımcısı pozisyonundaydım. Oklahoma’da sekiz sene çalıştım. Amacımız kör ve engelli kişilere iş bulmayı sağlamaktı ve bunu da işverenleri eğitmekle başarıyorduk.”
Başarının Sırrı: “Kimse Hiçbir Şeyi Tek Başına Başaramaz”
Bu noktaya gelmeden önceki zorlu süreci ve deneyimlerini sorduğumuzda ise mütevazı bir yanıt alıyoruz:
“Belki bunu duymak istemezsiniz ama benim hayatım, aslında kör olmasam, çok basit bir hayat. Herkes ‘ne olur bir kitap yaz’ diyor ama benim çok heyecanlı bir hayatım olmadı. Liseyi gören olarak bitirdim. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi mezunuyum. İki beyin ameliyatı geçirdim ve sonucunda kör oldum. Aynı zamanda sağ tarafım da felçliydi. Tedavim boyunca arkadaşlarım yanımdan ayrılmadı. Boğaziçi’nde de beraber okuduk. Ben bir yerlere gelebildiysem onların yardımıyla geldim. Çok kişi tanıdım, engelli veya değil, kim ‘ben kendim başardım’ derse yalan söylüyordur. Kimse hiçbir şeyi kendi başına başaramıyor. Başarılı olmak için mutlaka bir aile, bir arkadaş topluluğu olması lazım.”
Floyd, 1979 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji ve Eğitim bölümlerini bitirdiğini ancak o dönemde körlük hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı için kendini işe hazır hissetmediğini belirtiyor. Bu nedenle rehabilitasyon eğitimi almak üzere Amerika’ya gitme kararı alıyor ve burada kendisi gibi görme engelli olan eşi Mike ile tanışıyor.
Amerika’daki Kariyer ve Eğitim Basamakları
Amerika’da hem eğitimine devam eden hem de çalışan Floyd, kariyer yolculuğunu şöyle özetliyor:
“St. Louis’te uluslararası bir okul olan Webster Üniversitesi’nde psikoloji yüksek lisansı yaptım. Amerika’daki çalışma hayatım Oklahoma’da başladı. Sonra St. Louis’de hem okudum hem tam zamanlı çalıştım. Daha sonra Nebraska’ya gittim ve orada Körler Merkezi’nin direktörü oldum. Oradan Minnesota’ya, sonra tekrar Nebraska’ya döndüm. Sanırım altı eyalet değiştirdim. Amerika’da nerede iş bulduysak oraya yerleştik.”
Körlük Felsefesi: Teknik Bilginin Ötesinde Bir Yaklaşım
Amerika’daki rehabilitasyon sisteminin temelini oluşturan eğitim felsefesini sorduğumuzda, Floyd konunun teknik bilgiden çok daha derin olduğunu vurguluyor:
“Bütün körlerle ilgili eğitim merkezlerinde verilen dersler hemen hemen aynıdır: Kabartma yazı, beyaz bastonla yürüme, kendi kendine bakabilme… Ancak merkezleri birbirinden ayıran en önemli şey körlük felsefesidir. Öğrencilere teknikleri öğretebilirsiniz ama doğru felsefe kullanılmazsa, onlara kendilerine olan güveni veremezsiniz. Bu felsefeye göre durumu içselleştirmek çok önemli. Nasıl bir kadın olarak kadınlığımdan gurur duyuyorsam, bir kör olarak da körlüğümden gurur duymam gerekli. Öğrencilerden beklentilerimiz çok yüksekti ve bu yüksek beklenti, hayatı değiştiren felsefeyi oluşturuyor.”
Bu sistemde kişilerin hem ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları hem de kişisel hayatlarını bağımsızca sürdürmeleri hedefleniyor.
Deneyimlerini Türkiye’ye Taşıması
Floyd, Amerika’da edindiği zengin deneyimi Türkiye’deki bireylere aktarmak için de önemli adımlar atmış:
“Amerika’dan rehabilitasyon profesyonelleri ile gruplar halinde üç sene üst üste Türkiye’ye gelip iki haftalık eğitimler verdik. Hem körlerin liderlerine hem de eğitimcilere ulaştık. Bütün malzemeleri Amerika’dan getirdik. Bu programlar sonucunda iki arkadaşımız Amerika’ya gelip doktoralarını yaptı. Yapılanın sonucunu görmek çok güzel bir duygu.”
Toplumsal Engeller ve Ayrımcılıkla Mücadele
Engelli bireylerin karşılaştığı en büyük zorluğun ne olduğu sorusuna Floyd’un cevabı net: ayrımcılık.
“Bizi en çok engelleyen şey ayrımcılık. Görenler yardım etmek istiyorlar ama aslında bu yardım bizi daha çok engelliyor. ‘Yardıma ihtiyacım yok’ dediğimiz zaman bu kabul görmeli. Toplumun gözünde körler ya süpermen gibi ya da hiçbir şey bilmeyen insanlar gibi görülüyor. Görenler ikisinin ortasını bulamıyor. Halbuki doğal algılansa toplum için de daha faydalı olabilecek.”
Mutfaktaki Yetenek ve Meslek Seçimi Üzerine
Yemek yapma konusundaki yeteneği ve görme engelliler için meslek önerileri hakkında ise şunları söylüyor:
“Evlenip Amerika’ya gidince her gün pizza yemenin sağlıklı olmadığını anladım ve yavaş yavaş kendim yapmaya başladım. Biraz da sevmek lazım. Görmeyen insanlara özel bir dal önermiyorum. Neden? Çünkü herkes her şeyi yapabilir. Kaliforniya’da mimar olan bir arkadaşımız var, sonradan kör olmasına rağmen mesleğine devam ediyor. En az 25 tane görmeyen doktorumuz var.”
Görme Engelliler İçin Teknolojinin Rolü
Teknolojinin hayatlarındaki önemine de değinen Floyd, gelişimin inanılmaz boyutlarda olduğunu belirtiyor:
“Herkes gibi körlerin de başarılı olması için teknolojiyi kesinlikle bilmesi ve kullanması gerekir. Biz teyple, kasetle başladık. Şimdi ise inanılmaz bir gelişme var. 1986’da çıkan Braille & Speak ile notlarımızı elektronik olarak alabiliyorduk. Bugün ise iPhone ve Android gibi araçlar hayatımızın merkezinde. Hatta Türk malı akıllı çamaşır makinamı bile telefonumdan kontrol edebiliyorum.”