Yaz mevsimiyle birlikte Türkiye’nin dört bir yanından trajik boğulma haberleri gelmeye devam ediyor. Yalnızca geçtiğimiz hafta içerisinde İstanbul’da altı birey suda hayatını kaybederken, Samsun’da ise cankurtaranların son 15 günde 36 kişiyi boğulmaktan son anda kurtardığı bildirildi. Sürmene’de 15 yaşındaki bir gencin ve Sarıyer Kısırkaya’da dalgalara yenik düşen iki gencin yaşamını yitirmesinin ardındaki ortak neden, dip akıntıları ve yüzme konusundaki yetersizlikleriydi. Bu acı olaylar, suyun bulunduğu her noktada boğulma riskinin varlığını gözler önüne seriyor. Unutulmamalıdır ki, bu tür trajediler genellikle önlenebilir ihmallerin bir sonucudur.
Coğrafi konumumuz itibarıyla üç yanı denizlerle çevrili olan Türkiye’de, bu doğal zenginlikle uyum içinde yaşamayı öğrenmek bir zorunluluktur. Mevcut coğrafyamızı değiştiremeyeceğimize göre, sudan kaynaklanan tehlikelerle başa çıkmanın yegâne yolu, su üzerinde kalabilmeyi ve yüzmeyi öğrenmekten geçiyor. Tıpkı araba sürmek, bisiklete binmek ve hatta yürümek gibi, yüzme de bir kez öğrenildiğinde kolay kolay unutulmayan hayati bir yetenektir. Hal böyleyken, bu denli zengin su kaynaklarına sahip bir ülkede milyonlarca insanın yüzme bilmemesi ise düşündürücü bir çelişkidir.
Yüzme, bir spor branşı olmasının ötesinde, temel bir yaşam becerisi olarak görülmelidir. Bu nedenle, özellikle etrafı sularla çevrili ülkemizde yüzme eğitiminin temel eğitim müfredatının bir parçası haline getirilmesi elzemdir. Tıpkı Türkçe veya vatandaşlık bilgisi dersleri gibi, yüzme de okullarda zorunlu bir ders olarak programlara dahil edilmelidir. Bu kapsamda, yaş gruplarına ayrılan öğrencilerin, imkanlar dahilinde haftada en az bir kez havuzlara götürülerek profesyonel eğitim alması sağlanmalıdır. Gelişmiş ülkelerde yüzme eğitimine üç yaş gibi erken bir dönemde başlanmaktadır; hatta ABD Pediatri Akademisi, boğulma riskini en aza indirmek amacıyla çocukların bir yaşından itibaren su ile tanıştırılmasını tavsiye etmektedir. Erken yaşta başlayan çocuklar genellikle bir yıl gibi kısa bir sürede yüzmeyi öğrenebilirler. Yine de öğrenmenin yaşı yoktur ve ileri yaşlardaki bireylerin de yüzme öğrenmesi pekâlâ mümkündür.
Kamuya veya özel sektöre ait yüzme havuzları, sadece belirli bir kesimin çocukları için bir eğlence mekanı olmaktan çıkarılmalıdır. Bu tesisler, planlı bir program çerçevesinde bütün çocuklarımızın temel yaşam becerileri kazandığı eğitim merkezlerine dönüştürülmelidir. Jimnastik salonları ve yüzme havuzları gibi alanlar, gelecek nesillerin hem sağlıklı hem de modern bireyler olarak yetişmesine hizmet eden temel eğitim kurumları olarak işlev görmelidir.
Bu noktada ebeveynlere de önemli bir görev düşüyor: Örneğin, Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sunduğu spor tesisleri ve havuzlar gibi imkanlardan oldukça makul ücretlerle faydalanmak mümkündür. Çocuklarınızı bu olanaklardan yararlandırmak için mutlaka harekete geçin. Onların boğulma tehlikesine karşı kendilerini korumayı öğrenmelerini sağlayarak, geleceğimizin bu tür trajedilerle kararmasına engel olalım.
*Eski milli cimnastikçi – Eski milli takım antrenörü