Mevcut iktidar döneminde Türkiye’de toplumun farklı kesimlerinde derin ve geniş kapsamlı mağduriyetler ortaya çıkmıştır. Ülke, adeta bir “Mağduristan” manzarası sergilerken, son yıllarda bu durumun daha da arttığı gözlemlenmektedir.
Yaşanan mağduriyetler hukuktan ekonomiye, eğitimden sağlığa ve siyasetten çalışma hayatına kadar neredeyse tüm alanlara yayılmış durumdadır. Bu durumdan etkilenen kitleler için “mağdur ordusu” tabiri bile yetersiz kalmaktadır.
Ekonomik Mağduriyetler ve Etkilenen Kesimler
Mağduriyetlerin başında, uygulanan ekonomi politikalarından olumsuz etkilenen geniş toplumsal kesimler gelmektedir. Emeğinin karşılığını alamayan çalışanlar ve yıllarını ülkeye hizmetle geçirmiş emekliler, mevcut durumdan en çok şikayetçi olan gruplardır.
Ekonomideki temel mağdur kesimleri ise şu şekilde sıralanabilir:
- Düzenli bir geliri olmayan işsizler
- Geçim sıkıntısı çeken dar gelirli yoksullar
- Asgari ücretliler
- Emeğinin karşılığını alamayan üreticiler
- Ciddi sıkıntılarla boğuşan geniş esnaf kesimi
Sosyal Mağduriyetlerin Boyutları
Sosyal alanda yaşanan mağduriyetler incelendiğinde, ilk akla gelen grup eğitimli genç işsizler olmaktadır. Aldıkları eğitimin karşılığını bulamayan gençler, çözümü yurt dışına gitmekte aramakta ve ülkelerine küsmektedirler. Bu durum, bir nevi varlık içinde yokluk yaşanmasıdır.
Diğer önemli sosyal mağdur grupları şunlardır:
- Çevreye, doğaya ve hayvan haklarına duyarlı, ancak sesleri duyulmayan yurttaşlar.
- Zeytinliklerin ve ormanların korunması gibi konularda karar vericiler tarafından yok sayılan aktivistler.
- Şiddet mağduru kadınlar ve çocuklar.
- Temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen yurttaşlar.
Siyasal Alandaki Mağduriyetler
Günümüzde siyasal mağduriyet yaşayanların en başında muhalefet partileri ve mensupları gelmektedir. Ana muhalefet partisi CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na yönelik hukuki süreçler, bu durumun en bilinen örneğidir. Ayrıca, görevden alınan ve cezaevinde tutulan belediye başkanları, meclis üyeleri ve bürokratlar da bu kapsamda yer almaktadır.
Siyasal mağdurlar listesi, düşüncelerini ifade ettikleri için baskı gören ve hapis yatan aydınlar, gazeteciler ve gençlerle daha da genişletilebilir. Sadece bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle hakkında soruşturma açılan yurttaşların sayısı da endişe verici boyutlardadır.
İktidar ve Muhalefet Üzerine Bir Değerlendirme
Geçmişte “milli irade” ve sandık kavramlarını daha çok sağ partiler sahiplenirken, bugün bu kavramlara muhalefetin sahip çıktığı görülmektedir. Bu tavır, siyasal gözlemciler için önemli bir değişimdir. Gelecek nesillerin yaşadığımız bu dönemi nasıl değerlendireceği büyük bir merak konusudur. İktidar mensuplarının da zaman zaman bu muhasebeyi yapması, bir özdeğerlendirme sürecine girmesi önerilmektedir.
Bugün iktidarda olanların yarın muhalefete düştüklerinde nasıl bir tavır sergileyecekleri ve bugünün muhalefetinin iktidara geldiğinde eleştirdiği uygulamaları tekrarlayıp tekrarlamayacağı, cevap bekleyen önemli sorulardır.
Çözüm Çağrısı: ‘Hak, Hukuk, Adalet’
Yaşanan tüm bu süreçlerin en özlü ifadesi, hafızalara kazınan “hak, hukuk, adalet” sloganında anlamını bulmaktadır. Gelecekte bu dönemin en çok bu kavramlarla anılacağı düşünülmektedir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in miting sonlarındaki “yürüyelim arkadaşlar” çağrısı, günümüzün “mağdur ordusu”nun sembolik yürüyüşü olarak yorumlanmaktadır.
Büyük şair Nâzım Hikmet’in “Açlık ordusu yürüyor” dizelerinden ilhamla, bugünün Türkiyesi için şu çağrı yapılabilir: “Türkiye’nin bütün mağdurları birleşin!”