Betonlaşma Tehdidi: Kapadokya’nın Tarihi Mirası ‘Kottan Kat’ Uygulamasıyla Nasıl Yok Oluyor?

Kapadokya’nın historik köyleri, kasabaları ve diğer kırsal yerleşim birimleri, çevrelerinde yükselen yeni apartmanların arasında kalarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Konunun uzmanları, bölge silüetini bozan “2 bodrumlu” bir yapıya alan başkanlığı tarafından onay verilmesine dikkat çekmektedir. Özetle, ‘kottan kat kazanma’ olarak bilinen sorun, Kapadokya’nın tarihi dokusuna da yayılmaktadır.

Şu önemli bir gerçektir ki, kitle turizmi ve rant elde etme amacıyla inşa edilen beton yapılar, bu eşsiz coğrafyanın özgünlüğünü kaybettirerek onu zamanla ortadan kaldırmaktadır.

Gazetemize değerlendirmelerde bulunan Çankaya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Tuncer, “Bölgede, rant çevrelerinin baskısı ve yetkili koruma kurumlarının onayıyla olduğunu düşündüğüm, yıllardır görülmemiş yükseklikte yeni yapılar inşa edilmeye başlandı. Bunların bir kısmı kaçak da olabilir,” şeklinde konuştu. Tuncer, durumu şu sözlerle örneklendirdi: “Fotoğraflardan biri, binlerce yıldır Kapadokya’nın en mühim kalelerinden ve idari merkezlerinden biri olan, tarihsel olarak ‘Başhisar’ diye de bilinen Ürgüp’teki Kayakapı Mahallesi’nin doğu yamacında bulunan 4 katlı bir apartmanı sergiliyor. Tarihi doku içerisinde konumlanan ve çevresindeki binaların kat yüksekliğini kesinlikle aşmaması gereken bu yapı için Kapadokya Alan Başkanlığı ‘Siluete olumsuz etkisi yok’ değerlendirmesiyle 4 kat izni vermiş, önceki belediye yönetimi de ruhsatlandırmıştır. Ölçeği bozan bu aykırı yapının çok yakınında beliren diğer yüksek binalar, Ürgüp’ün modern konut bölgesinde, yakın bir gelecekte daha da yüksek yapılara izin verileceğinin bir göstergesidir. Zaten hassas bir konumda olan kültür turizmine bu şekilde bir darbe vurulması, Kapadokya gibi benzersiz bir coğrafya için asla kabul edilemez.”

‘KAYAŞEHİR’ VAKASI

Bu olumsuz gidişatın bir başka örneğinin Nevşehir’de, yıkılan tarihi kentin altından çıkarılan ‘Kayaşehir’ bölgesinde yaşandığını belirten Tuncer, ifadelerini şöyle sürdürdü: “Yıkımlardan kurtarılabilen az sayıdaki tarihi yapının tam karşısına yüksek apartmanların inşa edilmesine müsaade ediliyor. Halbuki Kayaşehir’in ‘arkeolojik ve kentsel sit alanı’ olarak tescil edilmesinin ardından hazırlanan yeni koruma amaçlı imar planı, bu geçiş bölgelerinin silüeti bozmayacak ve Kayaşehir’in doğu cephesinden görünümünü engellemeyecek biçimde yeniden düzenlenmesini gerektiriyordu. Koruma faaliyeti, sadece bir veya iki yapıyı koruma altına almakla sağlanamaz. Kırsal yerleşimler için de bütüncül ve ayrıntılı koruma planları hazırlanmalıdır. Yapıları çevreleriyle bir bütün olarak koruyamadığımızda, bu yapılardan turizm aracılığıyla gelir sağlama imkanlarını da ortadan kaldırmış oluyoruz. Yetkili idari birimlerin ‘bütüncül koruma’ ilkesini yalnızca kağıt üzerinde bırakmayıp, fiiliyata da dökmesi şarttır. Aksi takdirde yapılan bu hatalar, gözümüz gibi sakınmamız gereken kültürel mirasımızda telafisi imkansız zararlara yol açmaktadır.”