Suriye’nin Doğusunda Nüfus Mühendisliği mi? SDG Politikaları ve Arap Kimliği Üzerindeki Etkileri

Suriye’nin Doğusunda Tırmanan Toplumsal Gerginlik

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Muhammed Akif, Suriye’nin doğusundaki SDG/YPG kontrolündeki bölgelerde yaşanan nüfus mühendisliği girişimlerini ve Arap toplumunun bu duruma yönelik tepkilerini analiz etti. Tarihsel olarak Araplar, Kürtler, Süryaniler, Asuriler ve Yezidiler gibi farklı grupların bir arada yaşadığı Cezire bölgesi, son yıllarda artan toplumsal gerginlikler ve nefret söylemleriyle dikkat çekiyor.

Suriye iç savaşı sırasında bölgede fiili bir otorite kuran SDG, söylemlerinde çoğulculuk ve demokrasiyi öne çıkarsa da, sahadaki uygulamalarıyla etnik kutuplaşmayı derinleştirdiği ve toplumsal uyumu bozduğu gözlemleniyor.

Çoğulculuk Söylemi Altında Tek Etnik Hakimiyet

SDG, resmi olarak Arapları, Kürtleri ve Süryanileri içeren bir koalisyon gibi görünse de, fiili kontrolün terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olan PYD‘nin elinde olduğu belirtiliyor. Bu durum, özellikle Arap nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Arapların dışlanmasına ve marjinalleştirilmesine neden oluyor. Arapların genellikle vitrin figürleri olarak kullanıldığı, gerçek yetki ve temsilden mahrum bırakıldığı ifade ediliyor. Bu dışlayıcı yaklaşım, kaynak dağılımından kadro atamalarına kadar birçok alanda kendini göstererek Arap topluluklarında adaletsizlik ve aidiyetsizlik duygularını körüklüyor. Bu duruma tepki olarak Arap toplulukları, yaşananları “Kürt işgali” olarak nitelendiriyor.

Zorunlu Askerlik ve Politik Baskılar

SDG’nin, kontrol ettiği bölgelerde toplumsal rıza aramaksızın uygulamaya koyduğu zorunlu askerlik, Arap aşiretlerinin yoğun olduğu yerlerde büyük bir tepkiyle karşılanıyor. Bu uygulama, dışarıdan bir dayatma olarak görülüyor ve toplumsal gerilimleri artırıyor.

Ayrıca, SDG’nin egemenliğine karşı çıkan Arap kanaat önderleri ve aktivistler, “güvenliği tehdit” veya “kışkırtıcılık” gibi suçlamalarla keyfi olarak gözaltına alınıyor. Bu tür uygulamalar, toplumda “biz” ve “onlar” ayrımını keskinleştirerek nefret söylemini besliyor.

Eğitimde İdeolojik Dayatma ve Kültürel Dışlama

SDG’nin en tartışmalı politikalarından biri de eğitim sistemine yönelik ideolojik müdahalesidir. Terör örgütü ideolojisinden beslenen ders materyalleri ve “demokratik ulus” kavramı, Suriye’nin ulusal kimliğine bir alternatif olarak sunuluyor. Okullarda Arapça eğitimin zayıflatılması ve Arap kültürüne ait unsurların müfredattan çıkarılması, yerel halkın rızası alınmadan yapılıyor. Bu durum, SDG’nin kültürel mühendislik yoluyla bir kimlik dayattığı algısını güçlendiriyor.

Medya Aracılığıyla Muhaliflerin Şeytanlaştırılması

SDG kontrolündeki medya kuruluşları, muhalif Arap kesimleri sistematik olarak “terörist” veya “DEAŞ kalıntısı” gibi ifadelerle hedef alıyor. Arap aşiretleri ise geri kalmışlık ve cehalet gibi yaftalarla itibarsızlaştırılıyor. Bu tür yayınlar, toplumsal gruplar arasındaki kopuşu derinleştiriyor ve düşmanlık duygularını artırıyor.

Kamusal Alanda Sembollerin Değişimi

Resmi törenler, sokak isimleri ve kültürel etkinliklerde Kürt simgeleri ön plana çıkarılırken, Arap ulusal ve dini sembollerinin görünürlüğü azaltılıyor. Rakka ve Deyrizor gibi Arap nüfusun çoğunlukta olduğu şehirlerde dahi yerel halkın kültürüyle bağdaşmayan sembollerin kullanılması, ciddi bir aidiyet krizine yol açıyor.

Dış Güçlerle İttifaklar ve Ulusal Aidiyet Sorunu

SDG’nin ABD ile kurduğu yakın askeri ve siyasi ittifak, Arap toplumunda örgütün yabancı ajandaların bir taşeronu olduğu yönündeki şüpheleri artırıyor. Bu durum, ulusal aidiyet duygusunu zayıflatırken, SDG’nin yerli bir yapıdan ziyade dışarıdan yönlendirilen bir oluşum olduğu algısını pekiştiriyor.

Arap Toplumunun Sessiz Direnişi

SDG politikalarına karşı açık bir silahlı ayaklanma olmasa da, Arap toplumu içinde sessiz bir direnişin güçlendiği görülüyor. Aşiretlerin iç dayanışmayı artırması, alternatif eğitim çabaları ve SDG uygulamalarını fiilen tanımama gibi eğilimler, bu pasif direnişin en belirgin göstergeleridir. Bu direncin gelecekte daha organize siyasi taleplere dönüşme potansiyeli taşıdığı öngörülüyor.

Sonuç: Derinleşen Yapısal Sorunlar

Dr. Akif’e göre, SDG’nin izlediği politikalar Suriye’nin doğusunda nefret söylemini ve toplumsal ayrışmayı körüklemiştir. Bu durum sadece Arap-Kürt ilişkilerini değil, bölgedeki diğer tüm gruplar arasındaki uyumu da tehdit etmektedir. Gerçek bir çoğulculuk için tüm toplum kesimlerinin eşit yurttaşlar olarak tanınması gerektiği, aksi takdirde bölgenin daha büyük çatışmalara sürüklenebileceği uyarısı yapılıyor.

*Makalede yer alan fikirler yazarı Dr. Muhammed Akif’e aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.