İran’dan Nükleer Program ve Müzakere Şartları Üzerine Kapsamlı Açıklama

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Fransız yayın organı Le Monde’a verdiği bir mülakatta, ülkesinin uranyum zenginleştirme programını Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) tarafından tanınan meşru hakları temelinde yürüttüğünü ifade etti. Arakçi, Temmuz 10, 2025 tarihli söyleşide, nükleer programlarının askeri bir hedefi olmadığını defalarca deklare ettiklerini bir kez daha hatırlattı.

Söyleşi sırasında Arakçi, ABD ile olası görüşmeler, İran’ın füze kapasitesi, uranyum zenginleştirme faaliyetleri ve Avrupa’nın bu süreçteki pozisyonu gibi kritik konulara dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Füze programlarının tamamen savunma ve caydırıcılık doktrinine dayandığını kuvvetle vurgulayan Arakçi, bu alanda herhangi bir müzakere ihtimalini kesin olarak kapattıklarını dile getirdi. Bununla birlikte Arakçi, “İran, nükleer meseleler üzerine Washington ile diyalog kurma kapısını açık tutmaktadır. Ancak bu diyaloğun başlayabilmesi, ABD’nin her türlü saldırganlığa karşı güvence sunmasına, karşılıklı saygı ilkesine riayet etmesine ve geçmişteki yanlışlarını tanımasına bağlıdır,” diyerek ön koşullarını sıraladı.

“GEÇMİŞ YANLIŞLAR KABUL EDİLMELİ VE YAKLAŞIM DEĞİŞMELİ”

Arakçi, İran’ın her zaman karşılıklı saygıya dayalı müzakerelere hazır olduğunu net bir şekilde ifade ettiğini belirtti. “Ancak hasmımız olan ABD, 2018 yılında nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilerek çok taraflı ve uluslararası bir mutabakatı çiğnemiştir,” diyen Arakçi, şöyle devam etti: “ABD ve İsrail kaynaklı saldırılar, sadece İran halkının değil, tüm bölge halklarının güvenliğini ve sağlığını senelerce tehlikeye atacak boyutta çevresel ve insani bir felakete neden olabilirdi.”

Diplomatik süreci sekteye uğratan tarafın Washington yönetimi olduğunun altını çizen İran Dışişleri Bakanı, “Diplomasi, iki tarafın da katılımını gerektiren bir süreçtir. Bu sebeple, geçmişte işlenen hataların sorumluluğu üstlenilmeli ve tutumlarda somut bir değişiklik sergilenmelidir. Müzakere masasına otururken, ABD’nin gelecekte askeri bir müdahaleye başvurmayacağına dair kesin teminatlar almalıyız,” ifadelerini kullandı.

“GÖRÜŞMELERİN FORMATI, BELİRLENEN KOŞULLARA GÖRE ŞEKİLLENEBİLİR”

ABD ile yapılacak bir sonraki müzakerenin zamanlaması hakkında konuşan Arakçi, diplomatik temasların bazı dost ve arabulucu ülkeler kanalıyla devam ettiğini aktardı. “Görüşmelerin alacağı format, ortaya koyduğumuz şartların karşılanmasına bağlı olarak farklılık gösterebilir,” diyen Arakçi, “Diyalog, daima İran dış politikasının merkezinde yer almıştır ve tarih boyunca İran’ın bu prensibi çiğnediğine dair tek bir vaka bile gösterilemez,” diye ekledi.

İsrail’in hedeflerine vasıl olamadığını da söyleyen Arakçi, “Hiç kimsenin savaş tehditleriyle halkımızın iradesini gasp etmesine müsaade etmeyeceğiz,” şeklinde konuştu.

“NÜKLEER ANLAŞMA ÇERÇEVESİNDE BELİRLİ BİR SEVİYEYİ KABUL ETMİŞTİK”

İran’ın uranyum zenginleştirme programını kısıtlamaya istekli olduğu yönündeki spekülasyonlara da yanıt veren Arakçi, şu açıklamalarda bulundu: “Uranyum zenginleştirme programımızı NPT anlaşması kapsamındaki haklarımıza dayanarak sürdürüyoruz ve nükleer faaliyetlerimizin askeri bir maksadı olmadığını tekrar tekrar belirttik. Saldırıya maruz kalmamıza rağmen, nükleer silah üretimini bir fetva ile yasaklayan politikamızdan asla taviz vermedik. Kitle imha silahlarının imalatı, depolanması ve kullanımı, hem insanlık dışı hem de İslami değerlere aykırı olarak görülmektedir.”

Zenginleştirme oranının İran’ın kendi ihtiyaçlarına göre ayarlandığını ifade eden Arakçi, “Nükleer Anlaşma dahilinde, belirli bir zenginleştirme seviyesini onaylamıştık. Fakat daha sonra, Tahran’daki araştırma reaktörümüz için ilaç ve radyofarmasötik üretimi amacıyla yakıt temin etme sözü veren Arjantin’in taahhütlerini yerine getirmemesi üzerine, sadece bu ihtiyacı karşılamak için yüzde 20 oranında zenginleştirme yaptık. Sonrasında ise yüzde 60 seviyesine çıktık ki bu durum, tehdit ve baskının bir çözüm olmadığını net bir şekilde ortaya koymuştur. Zenginleştirme, İran için hem bir hak hem de bir gerekliliktir. Ancak bu gibi teknik konular, karşılıklı, dengeli ve güvenceli bir mutabakat zemininde ele alınabilir,” dedi.

“KONSORSİYUM FİKRİNE AÇIĞIZ FAKAT HALKIMIZIN HAKLARI GÖZETİLMELİ”

İran ve bölge ülkeleri arasında sivil bir nükleer program için bir konsorsiyum oluşturulması fikrini de yorumlayan Arakçi, İran’ın uluslararası ve bölgesel iş birliğine ve şeffaflığa daima açık olduğunu, ancak bu alandaki geçmiş tecrübelerin sınırlı başarı getirdiğini belirtti. “Örneğin, 1970’lerde Fransa ile kurulan Framatome ortaklığında, Fransa, İran’ın hisselerini ve kar paylarını dondurmuştur,” diye konuştu.

Benzer bir tecrübenin Almanya ile de yaşandığını hatırlatan Arakçi, “Yine de bölgesel iş birliği konusu müzakereye kapalı değildir. Tek şartımız, İran halkının hak ve menfaatlerinin hiçe sayılmamasıdır. İran, başta komşuları olmak üzere, sorumlu ülkelerle barışçıl nükleer teknoloji alanında iş birliği yapmaya hazırdır,” dedi.

“AVRUPA, İRAN’IN SAVUNMA HAKKINDAN FERAGAT ETMESİNİ BEKLEYEMEZ”

Avrupa ülkelerinin İran’ın füze programını sınırlaması yönündeki taleplerini ele alan Arakçi, “Fransa, bazı ülkelerin uzun menzilli füzeler geliştirmesini veya bu silahları satmasını tolere edebilirken, İran’ın sınırlı menzilli balistik savunma programını niçin sorgulamaktadır?” diye sordu. Füze programlarının tamamen savunma ve caydırıcılık maksatlı olduğunun altını çizen Arakçi, “İran, İsrail ve ABD tarafından sürekli tehdit altındayken ve hatta doğrudan bir ABD saldırısına uğramışken, savunma yeteneklerinden vazgeçmesi düşünülemez. Tıpkı kendi savunma hakkını savunan Avrupa ülkeleri gibi, İran da bu meşru hakkını muhafaza etmektedir,” şeklinde konuştu.

“AVRUPA, YAPICI BİR ROL İSTİYORSA BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLMALIDIR”

Fransa’nın, Avrupa’nın müzakerelerde bir rol üstlenmesi gerektiği yönündeki beyanları ve tetik mekanizmasını devreye sokma tehditlerine de değinen Arakçi, “Tetik mekanizması ve yaptırım tehditleri gibi yaklaşımlar diplomasiye hizmet etmez. Eğer Avrupa gerçekten yapıcı bir rol oynamak niyetindeyse, bağımsızlığını ve tarafsızlığını kanıtlamalı, İsrail’in saldırganlığını ve ABD’nin İran tesislerine yönelik saldırılarını net bir dille kınamalıdır. Maalesef Fransa bunu yapmamıştır. Bu koşullar altında İran’dan uluslararası kurallara riayet etmesini beklemek hakkaniyetli değildir,” ifadelerini kullandı.

Arakçi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa, nükleer anlaşmanın muhafaza edilmesi ve tansiyonun düşürülmesinde olumlu bir rol oynayabilir. İran, üç Avrupa ülkesinin nükleer anlaşmayı yeniden hayata geçirme girişimlerini desteklemektedir. Ancak bu desteğimiz, Avrupa’nın tetik mekanizması gibi kışkırtıcı adımlardan kaçınmasına bağlıdır. Aksi bir durum, Fransa ve Avrupa’nın bu süreçteki rolünün sona erdiği anlamına gelecektir.”

“NPT’DEN AYRILMAK GİBİ BİR NİYETİMİZ YOK”

İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan (NPT) çekileceği yönündeki iddiaları da yanıtlayan Arakçi, “Şimdilik böyle bir niyetimiz bulunmuyor. En ağır yaptırımlara, bilim insanlarımıza yönelik suikastlara ve sabotaj eylemlerine rağmen NPT’ye olan bağlılığımızı koruduk. Fakat bu anlaşmaya gösterilen saygı tek taraflı olamaz,” diyerek sözlerini noktaladı.