İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi, Fransız Le Monde dergisine verdiği bir mülakatta, Tahran’ın nükleer faaliyetlerine ve diplomatik ilişkilere dair önemli açıklamalarda bulundu. Arakçi, “Uranyum zenginleştirme çalışmalarımızı, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) tarafından tanınan yasal haklarımız çerçevesinde sürdürüyoruz ve nükleer programımızın askeri bir hedefi olmadığını defalarca teyit ettik” dedi. Röportajda Arakçi, ABD ile potansiyel müzakereler, ülkesinin füze programı, uranyum zenginleştirme faaliyetleri ve Avrupa’nın bu süreçteki rolü gibi konuları ele aldı. İran’ın füze programının tamamen savunma ve caydırıcılık temelli olduğunu belirten Arakçi, bu hususta herhangi bir müzakereyi kabul etmeyeceklerini kesin bir dille ifade etti. Arakçi, İran’ın Washington ile diyaloğa açık olduğunu ancak bunun gerçekleşmesi için ABD’nin gelecekteki saldırılara karşı güvence vermesi, karşılıklı saygı ilkesine uyması ve geçmişteki hatalarını tanıması gerektiğini vurguladı.
“GEÇMİŞTEKİ YANLIŞLAR KABUL EDİLMELİ VE TUTUM DEĞİŞMELİ”
Arakçi, İran’ın her zaman karşılıklı saygıya dayalı görüşmelere açık olduğunu net bir şekilde dile getirdiğini belirtti. “Ancak hasmımız olan ABD, 2018 yılında nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilerek çok taraflı ve uluslararası bir sözleşmeyi çiğnemiştir. ABD ve İsrail’in saldırıları, sadece İran halkının değil, bütün bölge halklarının güvenliğini ve sağlığını senelerce etkileyecek ekolojik ve insani bir felakete neden olabilirdi” şeklinde konuştu. Diplomatik süreci bozan tarafın ABD olduğunu söyleyen İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Arakçi, “Diplomasi çift yönlü bir caddedir. Bu sebeple, geçmişte işlenen hataların sorumluluğu üstlenilmeli ve davranışlarda somut bir değişim gözlenmelidir. Müzakereler devam ederken, ABD’nin gelecekte askeri bir müdahaleye yeltenmeyeceğinden emin olmalıyız” ifadelerini kullandı.
“GÖRÜŞMELERİN FORMATI, BELİRTTİĞİMİZ KOŞULLARA GÖRE ŞEKİLLENECEK”
ABD ile yapılacak bir sonraki müzakerenin zamanlamasına ilişkin bir soruya Arakçi, “Şu an için bazı dost ve arabulucu devletler üzerinden diplomatik temaslarımızı sürdürüyoruz. Görüşmelerin formatı, ortaya koyduğumuz şartların karşılanmasına bağlı olarak farklılık gösterebilir. Diyalog, daima İran dış politikasının temel taşı olmuştur ve tarihte İran’ın bu prensibi ihlal ettiğine dair tek bir örnek dahi gösterilemez” yanıtını verdi. İsrail’in amaçlarına ulaşamadığını ifade eden Arakçi, “Hiç kimsenin savaş tehditleriyle halkımızın iradesini gasp etmesine izin vermeyeceğiz” diyerek kararlılık mesajı verdi.
“NÜKLEER ANLAŞMA ÇERÇEVESİNDE BELLİ BİR ZENGİNLEŞTİRME SEVİYESİNİ KABUL ETMİŞTİK”
İran’ın uranyum zenginleştirme programını kısıtlamaya hazır olduğu yönündeki iddialara da değinen Arakçi, şunları söyledi: “Uranyum zenginleştirme faaliyetlerimiz, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) kapsamındaki haklarımıza dayanmaktadır ve nükleer programımızın askeri bir maksadı olmadığını tekrar tekrar belirttik. Saldırıya maruz kalmamıza rağmen, nükleer silah üretimini bir fetva ile yasaklayan politikamızdan ödün vermedik. Kitle imha silahlarının üretimi, stoklanması ve kullanımı, insanlık dışı ve İslam’a aykırı olarak görülmektedir.” Zenginleştirme oranının İran’ın ihtiyaçlarına göre ayarlandığını belirten Arakçi, “Nükleer Anlaşma dahilinde, belirli bir oranda zenginleştirmeyi onaylamıştık. Fakat daha sonra, Tahran’daki araştırma reaktörümüz için ilaç ve radyofarmasötik üretimine yönelik yakıt temin etme sözü veren Arjantin’in bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi üzerine, yalnızca bu gaye için yüzde 20 oranında zenginleştirme yaptık. Sonrasında yüzde 60 seviyesine çıktık ki bu da tehdit ve baskının bir çözüm olmadığını açıkça ortaya koydu. Zenginleştirme hem İran’ın hakkı hem de gereksinimidir. Ancak bu tür teknik konular, karşılıklı, dengeli ve güvence altına alınmış bir anlaşma zemininde müzakere edilebilir” dedi.
“KONSORSİYUM FİKRİNE AÇIĞIZ, FAKAT HALKIMIZIN HAKLARI GÖZETİLMELİ”
İran ve bölge ülkeleri arasında sivil bir nükleer program için bir konsorsiyum kurulması fikrini değerlendiren Arakçi, İran’ın uluslararası ve bölgesel iş birliğine ve şeffaflığa her zaman açık olduğunu ancak bu alandaki başarıların kısıtlı kaldığını ifade etti. “Örneğin 1970’lerde Fransa ile kurulan Framatome iş birliğinde, Fransa, İran’ın hisselerini ve temettülerini bloke etmiştir” diye ekledi. Almanya ile de benzer bir sorun yaşandığını hatırlatan Arakçi, buna rağmen bölgesel iş birliğinin müzakereye açık olduğunu belirtti. “Tek şartımız, İran halkının hak ve çıkarlarının hiçe sayılmamasıdır. İran, özellikle komşuları başta olmak üzere sorumlu devletlerle barışçıl nükleer teknoloji alanında iş birliği yapmaya hazırdır” diye konuştu.
“AVRUPA, İRAN’IN SAVUNMA HAKKINDAN FERAGAT ETMESİNİ BEKLEMEMELİ”
Avrupa ülkelerinin İran’ın füze programını kısıtlama taleplerini yorumlayan Arakçi, şu ifadeleri kullandı: “Fransa, bazı ülkelerin uzun menzilli füzeler geliştirmesini veya bu silahları satmasını sorun etmezken, İran’ın sınırlı menzilli balistik savunma programını neden eleştiriyor? Füze programımız bütünüyle savunma ve caydırıcılık maksatlıdır. İran, İsrail ve ABD tarafından devamlı tehdit altındayken ve hatta doğrudan bir ABD saldırısına uğramışken, savunma kabiliyetinden vazgeçmesi düşünülemez. İran da savunma hakkını destekleyen Avrupa ülkeleri gibi, bu meşru hakkını muhafaza etmektedir.”
“AVRUPA, YAPICI BİR ROL İSTİYORSA BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLMALIDIR”
Fransa’nın, Avrupa’nın müzakerelerde rol alması gerektiği yönündeki açıklamaları ve Avrupa’nın tetik mekanizmasını kullanma tehditlerine ilişkin Arakçi, “Tetik mekanizması ve yaptırım tehditleri diplomasiye fayda sağlamaz. Eğer Avrupa gerçekten yapıcı bir rol oynamak istiyorsa, bağımsızlığını ve tarafsızlığını kanıtlamalı, İsrail’in saldırgan tutumunu ve ABD’nin İran tesislerine yönelik saldırılarını açıkça kınamalıdır. Maalesef Fransa bunu yapmamıştır. Bu koşullarda İran’dan uluslararası hukuka uymasını istemek adil olmaz” dedi. Arakçi, “Avrupa, nükleer anlaşmanın muhafaza edilmesi ve tansiyonun düşürülmesinde olumlu bir rol oynayabilir. İran, üç Avrupa ülkesinin nükleer anlaşmayı yeniden hayata geçirme gayretlerini desteklemektedir. Ancak bu destek, Avrupa’nın tetik mekanizması gibi provokatif eylemlerden imtina etmesine bağlıdır. Aksi takdirde bu, Fransa ve Avrupa’nın süreçteki rolünün bittiği manasına gelir” diye ekledi.
“NPT’DEN AYRILMA GİBİ BİR NİYETİMİZ YOK”
İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan (NPT) ayrılacağına dair iddiaları da yanıtlayan Arakçi, “Henüz böyle bir düşüncemiz yok. En ağır yaptırımlara, bilim insanlarımıza yönelik suikastlara ve sabotaj operasyonlarına rağmen, NPT’ye olan bağlılığımızı koruduk. Fakat bu anlaşmaya duyulan saygı, tek taraflı olmamalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.