Bölgesel Tehdit Algısındaki Yanılgılar
Siyasi liderlerin sergilediği tepkiler ve davranışlar, olayları nasıl yorumladıklarının bir yansımasıdır. Bu çerçevede, Körfez ülkeleri ve Mısır gibi bazı Arap devletleri, İsrail’in saldırgan politikalarının kendileri için bir tehdit oluşturmadığı yanılgısı içindedir. Oysa bu, büyük bir hatadır. Daha önce de sıkça vurguladığımız gibi, Netanyahu, “İsrail’in Dünyadaki Yeri” adlı eserinde Arapları, İsrail’in güvenliği için en büyük tehdit olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle, bu ülkelerin tehlikeyi acilen fark edip Türkiye ile birlikte İsrail’e karşı ortak bir duruş sergilemeleri gerekmektedir.
Uluslararası Sistemin Adaletsizliği ve Bölgesel Dayanışma Zorunluluğu
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bölge ülkeleri için iki seçenek bulunmaktadır:
“Ya İsrail’in haydutluğuna karşı birlikte hareket ederek var olacaklar ya da tek tek bitecekler!”
Mevcut uluslararası sistemde ne yazık ki adaletten söz etmek mümkün değildir. Hukuk, yalnızca güçlünün çıkarlarına hizmet eden bir araca dönüşmüştür. İşleyişi bozuk olan bu sistem, ürettiği tehditler karşısında bölge ülkelerinin kendi aralarında güçlü bir dayanışma göstermesini zorunlu kılmaktadır.
Caydırıcılık İçin Ortak Eylem Planı
Eğer belirli ülkeler İsrail’in hukuk tanımazlığına karşı ortak bir eylem planı geliştirirse, gerçek bir caydırıcılık sağlanabilir. Bu potansiyel ittifak şu ülkeleri içerebilir:
- Türkiye
- Pakistan
- Mısır
- İran (mümkünse)
- Diğer Arap ülkeleri
Bu senaryo, gerçekleşmesi imkânsız bir hayal değil, tam aksine aklın ve mantığın gerektirdiği bir çıkış yoludur. Bu gerçeklik, coğrafyamızda yaşayan yüz milyonlarca insanın ortak arzusunu, duasını ve sohbet konusunu oluşturmaktadır.
Değişen Küresel Bakış Açısı ve İsrail
İsrail, artık tüm insanlık için bir sorun haline gelmektedir. İsrail’in geleneksel müttefikleri olan İngiltere, Fransa ve Kanada liderleri dahi, Gazze’deki katliamların durmaması halinde Eylül ayındaki BM toplantısında Filistin Devleti’ni tanıyacaklarını ilan etmişlerdir. Bölgeye yönelik insani yardım ablukasının “tahammül edilemez” acılara yol açtığını vurgulamışlardır.
Söylemlerin Yetersizliği ve Somut Adım Beklentisi
Tüm bu açıklamalar önemli olsa da, İsrail’i durduracak caydırıcılığa sahip değildir. Bölge ülke liderlerinden net bir tavır ve eylem planı gelmediği sürece, İsrail vahşetini sürdürecektir. Duyarlı bir Amerikalı Siyaset Bilimi profesörüne, “Amerika’nın İsrail vahşetini durdurması için Filistin halkının ve vicdan sahibi Amerikalıların beklentisi büyük” dediğimde aldığım yanıt manidardı:
“Eğer Araplar İsrail’le ilişkisini keserse, o zaman bizim sözümüz Amerikan siyaseti üzerinde daha etkili olur.”
“İsrail insanlığa karşı suç işliyor” algısı, Batı başta olmak üzere tüm dünyada yaygınlaşmaktadır. İsrail’i uluslararası alanda daha fazla izole etmek için elverişli bir zemin mevcuttur. Bu durumu sürdürülebilir kılmak için doğru stratejiler geliştirilmelidir. Batı’da toplumu etkileme gücüne sahip çok sayıda vicdanlı akademisyen, yazar ve sanatçı bulunmaktadır. Bu nitelikli insanlarla iletişim kurularak ortak programlar düzenlenebilir.
Türkiye’nin Rolü ve Sonuç
Türkiye; jeopolitik konumu, tarihsel birikimi, kültürel zenginliği, ekonomik potansiyeli, teknoloji geliştirme yeteneği, güçlü silahlı kuvvetleri ve entelektüel insan kaynağıyla güçlü bir devlettir. Küresel politikaları tek başına etkileme gücü henüz tam olmasa da, komşu ülkelerle birlikte hareket ederek büyük bir etki yaratabilir ve İsrail vahşetini durdurabilir. Bu yazı serimizi burada noktalasak da, “NE YAPMALIYIZ?” sorusu üzerine hep birlikte düşünmeye devam etmeliyiz. Çünkü sadece İsrail’i suçlamak, “İblise niçin iblislik yapıyorsun?” diye sormak kadar anlamsızdır.